Kürt siyasetinin sembol isimlerinden Kürt siyasetine damga vuran isimler arasında yer alan, HDP ve öncülü partilerde uzun yıllar üst düzey görevlerde bulunan Ahmet Türk üçüncü kez seçildiği Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ndan bir kez daha el çektirildi. Yerine Vali Tuncay Akkoyun kayyım olarak atandı.
Aynı anda Batman ve Halfeti’de aynı uygulamaya gidilmesi, birkaç gün önce DEM Parti’yle sağlanan ‘kent uzlaşısı’ çerçevesinde İstanbul’un en kalabalık ilçesi Esenyurt’ta belediye başkanı seçilen Ahmet Özer’in de görevden alınması tepkiyle karşılandı.
Çünkü tüm bu gelişmeler MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Meclis kürsüsünde örgütün lağvedildiğini açıklamasını, karşılığında umut hakkından yararlandırılmasını teklif ettiği, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hamleyi ‘kardeşlik için uzatılan el’ olarak değerlendirdiği ve Öcalan’ın da koşullu da olsa yeşil ışık yaktığı bir ortamda yaşanmıştı.
Hükümet kanadından terörle mücadelenin süreceği mesajları gelirken, Bahçeli, Ahmet Türk için şerh düşüyordu:
“Atananlar kayyım demokrasisinin ve milli iradenin inkarıyla ilişkili değil, söz konusu belediye başkanlarının terör örgütüyle illiyet bağlarından dolayıdır. Türkiye’de hukukun bütünlüğü hakimdir. Geçici olarak görevden uzaklaştırılan belediye başkanları hukuki süreçlerin sonuçlanmasını sabırla beklemeliler. Ancak CHP’nin uzlaşmaz ve provokatif hamleleri sayın cumhurbaşkanımız ve bizim en son grup toplantılarımızdaki konuşmalarla canlanan kardeşlik ortamının sabote edilmesini hedef almaktadır.
Özellikle ciddi sağlık sorunları olan, yaşı kemale ermiş bulunan ve köklü bir aileye mensup Kürt ağası Sayın Ahmet Türk’ün istismar edilmesi, İmralı’yla DEM Parti arasına çomak sokma sinsilikleri CHP’nin başını çektiği kara kampanyanın dış bağlantılı mahsulüdür (…)”
T24 yazarı Murat Sabuncu, Bahçeli’nin çıkışını bizzat muhatabına sordu.
‘Bahçeli keşke diyalog kursa’
“Bahçeli hem sizi ayırdı, hem de bir CHP’nin Mardin’de sizin katıldığınız mitingiyle ilgili istismardan bahsetti. Ne diyorsunuz” sorusuna Ahmet Türk’ün yanıtı şöyle oldu:
“Keşke Sayın Bahçeli de diyalog kursa. Bizim burada bütün mücadelemiz, siyasi hayatımız gerçekten acıların, sancıların ortadan kalktığı bir Türkiye özlemidir. Biz bunu açık açık da söyledik. Her konuda diyaloğa hazırız, kim olursa olsun. Kimsenin artık Kürtleri istismar edeceği, Kürtleri yanıltacağı bir Kürt siyaseti yok. Kürtler bugün politize olmuş bir halktır. Kürtler ne istediğini, kimin ne söylediğini tartabilecek, anlayabilecek, en doğru şekilde yorumlayabilecek bir siyasi birikime sahip.
Yani bunun için kimse merak etmesin. Kimse bizi istismar edemez. Ama kim doğruyu getirirse, kim doğru bir süreci başlatırsa elbette ki bu sürecin başarıya ulaşması için katkı sunarız. Yani burada ayırım yapmadan bunu söylüyorum. Ama bugün her şey ortada, kimin ne söylediği, kimin nasıl yaklaştığı konusunda her şey ortada. Bu nedenle kim ne söylüyorsa söylesin, bizim ne düşündüğümüzün, ne talep ettiğimizin gerçekten onlar tarafından görülmesi, anlaşılması ve bu konuda bir yol haritası çizilmesi konusunda samimi bir yaklaşım göstermesi önemlidir.”
Siyasetçi şu an yaşananlarıysa şöyle yorumladı:
“Bir sorunun çözümü için mutlaka talepte bulunanları anlamak gerekiyor. Yani bugün Kürt varsa elbette bir dili var, bir kimliği var. Bunun kabullenilmesi ve içselleştirilmesi gerekiyor. Bunlar olmadan mesafe almak kolay değil. Yani bir gün var bir gün yok, olmaz. Nasıl çözeceksiniz? Bir talep var. Bu halktır, bir halktır, talepleri var. Ama elbette ki bunu Türkiye’nin ortak demokratik değerleri etrafında çözmek ve bir Türkiyeli olarak hep birlikte bu projeye destek vermek gibi bir yaklaşım biçiminin ortaya çıkması lazım. Bu yok, bu eksik. Tamam bir sofra açtınız, ama sofranın üstünde bir çorba bile yok, hiçbir şey yok.
Yani şimdi bu sofraya ne konacak, ne yapılacak? Yani söyledikleriniz pratikte nasıl yansıyacak. Bu konuda bir açıklama yok. Şimdi tabii böyle olunca flu, ne olacağı belli olmayan bir şey de aslında. Birçok aktör de belki de bu sürecin yürütülmesi konusunda farklı şekilde davranmış olabilir. İkincisi, inanıyorum ki bazı görüşmeler yapıldı. Bundan belki bir sonuç alınmadı. Farklı bir noktaya evrildi. Yani onu bilemiyorum.
Bu kişisel düşüncem, kanaatim yani, öyle düşünüyorum. Tabii şimdi şunu ifade edeyim: Yani bunları söylerken elbette ki bütün umudumuz, hayalimiz bugün bu ülkeye barışın gelmesidir. Onurlu bir barışın gelmesidir. Adaletin, eşitliğin olduğu, Türk’üyle, Kürt’üyle bütün halkların ortak demokratik yerlerde buluşup birlikte yaşadığı bir Türkiye görmektir.
Hayal ettiğimiz dünya herkesin özgür, eşit olduğu demokratik bir cumhuriyetin oluşmasıdır. Şimdi bu bir proje işidir. Pratikte atılacak adımlarla bu noktaya gelinir. Elbette bunlar bir iki günde, çok kısa sürede çözülmez. Yani toplumu hazırlamak lazım, orada ciddi çalışmalar yapmak lazım. Medyayı bu konuda hazırlamak lazım. Elbette ki zamana ihtiyaç var, ama neyin nasıl yapılacağı konusunda oturup bir diyalog ortamı oluşturulmadan, kime ne görev düşüyor bunları tartışıp konuşmadan böyle sözlerle, kelimelerle bu iş yürümüyor.
‘Şimdi kim güvenecek?’
Maalesef yürümüyor. Yani burada kimseyi eleştirmek için de söylemiyorum. İşin özü bu. Dünyadaki bütün gelişmeler, görüşmelerde bunun alt yapısı hazırlanır. Kime ne görev düşüyor, o aktörlerin burada verecekleri mesajlardır, yapacağı çalışmalardır. Bütün bunlar konuşulur, tartışılır. Ama bir şey ortaya atılıyor. Sonuç olarak da ikinci gün bakıyorsunuz başka bir noktaya evriliyor. Böyle bir anlayışla bazı şeyleri çözemeyiz. Ve bir güven ortamı oluşturamayız. Evet şimdi bir el uzatıldı. Bütün Kürtler bu eli değerli gördü. Ama ikinci gün kayyım atandı. Şimdi kim güvenecek buna?”
Ahmet Türk hakkında kısaca
Bu noktada Ahmet Türk hakkında kısa bir tanıtım yapmakta fayda var. Türk aktif siyasete ilk adımı 1973’te Demokratik Parti’den Mardin Milletvekili seçilerek attı, 1974’te CHP’ye geçti.
1980’e kadar CHP çatısında siyaset yapan Türk darbeden sonra tutuklanıp Diyarbakır Cezaevi’nde işkence görmesinin ardından politik yaşamına Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) ile devam etti.
Ancak Saddam Hüseyin’in 1988’de Kuzey Irak’ta düzenlediği zehirli gaz saldırısıyla altı bin kadar Kürt’ün ölümüne ve binlercesinin yaralanmasına neden olan Halepçe Katliamı’nın ardından Paris’te “Kürt Ulusal Kimliği ve İnsan Hakları” konulu bir konferansa katılan diğer altı vekille beraber partisinden ihraç edildi.
HEP’in kurucuları arasında yer aldı
SHP’den ihraç edilen vekillerle beraber 1990’da Kürt siyasi hareketinin ilk yasal temsilcisi kabul edilen ve HDP’ye kadar uzanan siyasi geleneği başlatan HEP’in (Halkın Emek Partisi) kurucuları arasında yer aldı.
Parti 1991 erken seçimlerine yüzde 10’luk baraj nedeniyle SHP bünyesinde girdi. Leyla Zana’nın Kürtçe yemin etmesiyle yaşanan krizden sonra kapatılan HEP daha sonra aynı kaderi paylaşan ÖZDEP, HEP, DEP, HADEP, DEHAP ve yine Ahmet Türk’ün eş başkanlığında kurulan DTP’nin (Demokratik Toplum Partisi) öncüsü oldu.
DTP kapatıldıktan sonra kurulan BDP daha sonra isim değiştirdi ve başka partilerin de birleşmesiyle HDP oluştu.
‘Çözüm’ için hükümetlerin güvendiği bir isim oldu
Ahmet Türk, Kürt sorununa çözüm arandığı her dönemde hükümet yetkililerinin başvurduğu isimlerin başındaydı. 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın 1993’te soruna demokratik çözüm arayışı içinde mesajını o dönem Lübnan’da Bekaa Vadisi’nde bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan’a ileten Ahmet Türk’tü.
Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı sırasında 2009 yılında temelleri atılan çözüm süreci sırasında da etkili aktörler arasında yer aldı.
CNN Türk’te Rıdvan Akar’ın sunumuyla ekrana gelen ‘Habere Dair’ programındaki sözleri dikkati çekiciydi:
– R.A: Diyarbakır Cezaevi’nde kaldınız ve oradaki işkencelerden nasibinizi aldınız, hiç isyan edip, ‘ben de bir gün dağa mı çıksam’ diye düşündüğünüz oldu mu?
– A.T: İnanın ki böyle bir düşünceye sahip olmadım, ama tabii ki bizi zorlayan bir süreçti. Yani çoğu zaman kalkıp ‘Yarabbi, bizim canımızı al, bizi bu işkenceden kurtar’ diyorduk, bunu bütün samimiyetimle söylüyorum.
En güçlü desteği verenlerden biri Bahçeli’ydi
Türk 3 Ocak 2013’te İmralı’da Öcalan’la görüşmeye giden iki kişiden biriydi.
2014 yılında Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) desteği ile Bağımsız Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi. 2016’da çıkarılan kanun hükmünde kararname (KHK) ile görevden alındı ve bir kez daha tutuklandı. Yaklaşık üç ay tutuklu kaldı, sonrasında sağlık sorunları nedeniyle tahliye edildi.
Serbest bırakılması için yürütülen kampanyaya en güçlü desteği veren isimlerden biri MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ydi:
“Türk 74 yaşında, rahatsızlığı nedeniyle insani boyut göz önünde bulundurularak tedavisine fırsat verecek şekilde tutuksuz yargılanmalı.”
Siyasetçinin o dönem serbest kaldıktan sonra teşekkür ettiği isimlerin başında da Bahçeli vardı.
31 Mart 2019’daki yerel seçimlerde ikinci kez Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Türk hakkında yürütülen terör soruşturmasında beş ay sonra yeniden görevinden alındı.
31 Mart 2024’te bir kez daha bu göreve seçilen Türk 4 Kasım’da yerine kayyım atanmasıyla bir kez daha görevden el çektirilmiş oldu. Bu bir rekor anlamına da geliyor.