Son gelişmelerin ardından gözlerin çevrildiği MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Abdullah Öcalan'la ilgili çağrısının arkasında durdu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeniden seçilmesi gerektiğini söyledi. Kürt siyasetçi Ahmet Türk'e de sahip çıktı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM Parti sıralarıyla tokalaşmasıyla başlayan, ardından 1999 senesinden bu yana İmralı’da tutuklu Abdullah Öcalan’ın Meclis kürsüsünde örgütün lağvedildiğini açıklaması, karşılığında umut hakkından yararlanması teklifiyle boyut kazanan ‘yumuşama’ son günlerde hızlanan kayyım atamalarıyla bir anda ‘sertleşmeye’ döndü.

Bilindiği üzere ilk olarak ana muhalefetin 31 Mart 2024’te İstanbul başta olmak üzere Türkiye genelinde haritayı kırmızıya boyadığı yerel seçimlerde yüzde 49.05 oy alarak megakentin en kalabalık ilçesi Esenyurt’ta belediye başkanlığına seçilen CHP’li Prof. Dr. Ahmet Özer 30 Ekim’de “PKK/KCK terör örgütünün mensup ve faaliyetlerinin tespit edilmesiyle ilgili soruşturmalar kapsamında” gözaltına alınarak tutuklandı.

Birkaç gün sonra, 4 Kasım’da da Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, Batman Belediye Başkanı Gülistan Sönük ve Halfeti Belediye Başkanı Mehmet Karayılan görevden alındı.

Gelişmeyi Mardin özelinde ilginç kılan, birkaç gün önce Şenyaşar ve Yıldız ailelerini barıştıran yemekte Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, eski Adalet Bakanları Bekir Bozdağ ve Abdulhamit Gül’le AK Parti milletvekillerinin Türk’le bir araya gelmesi, onunla fotoğraf vermeleriydi.

İçişleri Bakanlığı Mardin, Batman ve Halfeti’de her üç başkanın ‘silahlı terör örgütüne üyelik’ suçundan aldıkları cezaları ve süren davaları, Esenyurt’taysa 10 yıllık izleme sonucu terör iltisaklı kişilerle yapılan görüşmeleri gerekçe gösterdi.

Haliyle gözler bir kez daha Bahçeli’ye çevrildi.

MHP lideri partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) düzenlenen grup toplantısında Öcalan’la ilgili çağrısının arkasında olduğunu yineledi:

“Teröristbaşı terörün bittiğini, ihanet ve bölücülüğün çıkmaz sokak olduğunu söyleyecekse haydi DEM grubuna gelsin, bunları teker teker söylesin. ‘Umut hakkından istifade etsin’ sözümün arkasındayım ve teklifimde ısrarlıyım.

Tabular kalktıkça, ezberler bozuldukça, insanlar birbirine dürüst davrandıkça, içlerinden geçeni özgürce söyledikçe bir anlaşma ve mutabakat noktasından diğerine küçük adımlarla ilerlemek daha kolaydır.”

‘Anayasa değişsin, Erdoğan yine seçilsin’

Siyasetçi tüm bu yaşananların bir ‘seçim politikası’ olduğuna dair eleştirilere de yanıt verdi. AK Parti’nin anayasa değişikliği teklifine desteğini sürdürürken bunun amaçlarından birinin ‘Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir kez daha seçilebilmesi’ olduğunu ilk kez kayda geçirdi:

“Diyorlar ki yeni anayasa süreci için tahkimat yapılıyormuş. Hedefimiz terör kamburundan kurtulmaktır. Aklında soru işaretleri olanlar varsa, eğer terör hayatımızdan sökülüp atılırsa, enflasyon canavarına darbe inerse sayın Erdoğan’ın bir kez daha seçilmesi doğal ve doğru bir tercih değil midir? Ne yapacağız; CHP’nin içinde dört yıl varken aday mı arayacağız? Bu kapsamda lazım gelen anayasal düzenlemeyi yapmak önümüzdeki görevler arasında olamayacak mıdır?

Türkiye Yüzyılı’nın inşası için Sayın Recep Tayyip Erdoğan güvencedir, milletin sevdalısıdır, tecrübesiyle, birikimiyle bize göre tek seçenektir. Türkiye Cumhuriyeti sokakta bulunmadı, sokağa teröre teslim edilmeyecektir. Bu devletin kurucusu büyük Türk milletidir. Türk milleti varsa Türkiye Cumhuriyeti devleti de payidar kalacaktır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin varlığına Cumhur İttifakı fedakarca sahip çıkacaktır.”

Meraklısı için anlatalım; mevcut anayasaya göre erken seçime iki yolla gidilebiliyor:

Meclis’te beşte üç çoğunluk erken seçim kararı alabiliyor; o zaman milletvekili seçimi ve cumhurbaşkanı seçimi yeniden yapılıyor, bu yapılırken mevcut Cumhurbaşkanı’nın son dönemi bile olsa bir kez daha seçime katılması mümkün oluyor.

Erken seçime tek başına Cumhurbaşkanı karar verebiliyor, bu durumda hem Cumhurbaşkanlığı seçimi hem parlamento seçimi yenileniyor ama seçim kararı alan cumhurbaşkanı eğer son dönemindeyse bu yenilenen seçimde aday olamıyor.

Aday olmasının bile tartışma konusu olduğu Cumhurbaşkanlığı görevine son kez 28 Mayıs 2023’te seçilen Erdoğan bu makamda ikinci ve son döneminde.

Üstünden henüz sadece bir yıl geçmiş seçimi yenilemesi kendisini siyasetten emekliye ayırması anlamına gelecek. Çünkü seçimi kendisi yenilerse bir daha aday olamayacak.

Yani Meclis’te beşte üçlük bir çoğunluğa ihtiyaç var ve AK Parti’yle MHP bunu tek başlarına karşılayamıyor. Muhalefet kanadında yer alan milletvekillerine ihtiyaçları var.

‘Kürt ağası Sayın Ahmet Türk istismar ediliyor’

Elbette Bahçeli’nin gündeminde kayyım atamaları da vardı.

Görevden el çektirilen başkanların terörle iltisakı olduğunu ileri sürdükten sonra geçici olarak görevden uzaklaştırılan belediye başkanlarının hukuki süreçlerinin sonlanmasını sabırla beklemesi gerektiğini vurguladı.

Kürt siyasetinin sembol isimlerinden Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’e de sahip çıktı:

“Atananlar kayyım demokrasisinin ve milli iradenin inkarıyla ilişkili değil, söz konusu belediye başkanlarının terör örgütüyle illiyet bağlarından dolayıdır. Türkiye’de hukukun bütünlüğü hakimdir. Geçici olarak görevden uzaklaştırılan belediye başkanları hukuki süreçlerin sonuçlanmasını sabırla beklemeliler. Ancak CHP’nin uzlaşmaz ve provokatif hamleleri sayın cumhurbaşkanımız ve bizim en son grup toplantılarımızdaki konuşmalarla canlanan kardeşlik ortamının sabote edilmesini hedef almaktadır.

Özellikle ciddi sağlık sorunları olan, yaşı kemale ermiş bulunan ve köklü bir aileye mensup Kürt ağası Sayın Ahmet Türk’ün istismar edilmesi, İmralı’yla DEM Parti arasına çomak sokma sinsilikleri CHP’nin başını çektiği kara kampanyanın dış bağlantılı mahsulüdür. Özgür Bey çığırından çıkmış çılgına dönmüş. CHP Genel Başkanı şaşırmış, su kaynatmıştır. Buradan bakınca CHP ile DEM Parti’yi ayırt etmekte çok zorlandığımızı ve hatta CHP ile PKK’yı birbirine karıştırdığımızı söylemek abartılı bir iddia olmayacaktır.

CHP yatağından kopan bir dere gibidir. Bu gidişle kuruması ve derin çatlaklar yaşaması mutlaktır. Özgür Bey’in adalet müessesine saldırması cumhuriyet savcılarımıza hakaret etmesi, cumhurbaşkanımızı suçlaması, normalleşme masalı anlatan CHP’nin kısa evre yapmasına yol açan nezaketsizlik ve su katılmamış edepsizliktir. Kayyım ataması karşısında Özgür Bey’in bu kötülükle mücadele etmek için ne gerekiyorsa yapılacak sözlerine binaen ben de ediyorum ki ateş olsan cürmün kadar yer yakarsın. Ucuz numaraları bırakmalısın, ayağını denk almalısın. Aklını başına al. CHP’yi sev, Türkiye’yi sev, herkesi sev, sonra ben kendimi de seviyorum diyebilirsin.”

Ahmet Türk hakkında kısaca

Bu noktada Ahmet Türk hakkında kısa bir tanıtım yapmakta fayda var. Türk aktif siyasete ilk adımı 1973’te Demokratik Parti’den Mardin Milletvekili seçilerek attı, 1974’te CHP’ye geçti.

1980’e kadar CHP çatısında siyaset yapan Türk darbeden sonra tutuklanıp Diyarbakır Cezaevi’nde işkence görmesinin ardından politik yaşamına Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) ile devam etti.

Ancak Saddam Hüseyin’in 1988’de Kuzey Irak’ta düzenlediği zehirli gaz saldırısıyla altı bin kadar Kürt’ün ölümüne ve binlercesinin yaralanmasına neden olan Halepçe Katliamı’nın ardından Paris’te “Kürt Ulusal Kimliği ve İnsan Hakları” konulu bir konferansa katılan diğer altı vekille beraber partisinden ihraç edildi.

HEP’in kurucuları arasında yer aldı

SHP’den ihraç edilen vekillerle beraber 1990’da Kürt siyasi hareketinin ilk yasal temsilcisi kabul edilen ve HDP’ye kadar uzanan siyasi geleneği başlatan HEP’in (Halkın Emek Partisi) kurucuları arasında yer aldı.

Parti 1991 erken seçimlerine yüzde 10’luk baraj nedeniyle SHP bünyesinde girdi. Leyla Zana’nın Kürtçe yemin etmesiyle yaşanan krizden sonra kapatılan HEP daha sonra aynı kaderi paylaşan ÖZDEP, HEP, DEP, HADEP, DEHAP ve yine Ahmet Türk’ün eş başkanlığında kurulan DTP’nin (Demokratik Toplum Partisi) öncüsü oldu.

DTP kapatıldıktan sonra kurulan BDP daha sonra isim değiştirdi ve başka partilerin de birleşmesiyle HDP oluştu.

‘Çözüm’ için hükümetlerin güvendiği bir isim oldu

Ahmet Türk, Kürt sorununa çözüm arandığı her dönemde hükümet yetkililerinin başvurduğu isimlerin başındaydı. 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın 1993’te soruna demokratik çözüm arayışı içinde mesajını o dönem Lübnan’da Bekaa Vadisi’nde bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan’a ileten Ahmet Türk’tü.

Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı sırasında 2009 yılında temelleri atılan çözüm süreci sırasında da etkili aktörler arasında yer aldı.

CNN Türk’te Rıdvan Akar’ın sunumuyla ekrana gelen ‘Habere Dair’ programındaki sözleri dikkati çekiciydi:

– R.A: Diyarbakır Cezaevi’nde kaldınız ve oradaki işkencelerden nasibinizi aldınız, hiç isyan edip, ‘ben de bir gün dağa mı çıksam’ diye düşündüğünüz oldu mu?

– A.T: İnanın ki böyle bir düşünceye sahip olmadım, ama tabii ki bizi zorlayan bir süreçti. Yani çoğu zaman kalkıp ‘Yarabbi, bizim canımızı al, bizi bu işkenceden kurtar’ diyorduk, bunu bütün samimiyetimle söylüyorum.

Devlet Bahçeli ve Ahmet Türk.

En güçlü desteği verenlerden biri Bahçeli’ydi

Türk 3 Ocak 2013’te İmralı’da Öcalan’la görüşmeye giden iki kişiden biriydi.

2014 yılında Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) desteği ile Bağımsız Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi. 2016’da çıkarılan kanun hükmünde kararname (KHK) ile görevden alındı ve bir kez daha tutuklandı. Yaklaşık üç ay tutuklu kaldı, sonrasında sağlık sorunları nedeniyle tahliye edildi.
Serbest bırakılması için yürütülen kampanyaya en güçlü desteği veren isimlerden biri MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ydi:

“Türk 74 yaşında, rahatsızlığı nedeniyle insani boyut göz önünde bulundurularak tedavisine fırsat verecek şekilde tutuksuz yargılanmalı.”

Siyasetçinin o dönem serbest kaldıktan sonra teşekkür ettiği isimlerin başında da Bahçeli vardı.

31 Mart 2019’daki yerel seçimlerde ikinci kez Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Türk hakkında yürütülen terör soruşturmasında beş ay sonra yeniden görevinden alındı.

31 Mart 2024’te bir kez daha bu göreve seçilen Türk 4 Kasım’da yerine kayyım atanmasıyla bir kez daha görevden el çektirilmiş oldu. Bu bir rekor anlamına da geliyor.

Bahçeli’yle görüşen Metiner’e göre “Uzattığı el tutulmadı, ısırıldı”

Öte yandan AK Parti’nin 24, 25 ve 26. dönem milletvekili Mehmet Metiner MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yle bir saat 20 dakika süren bir görüşme yaptı.

Bahçeli’nin sadece iki talebe kapalı olduğunun altını çizerek “Anayasa’nın ilk dört maddesi ile ilgili her türlü öneriye ve özerklik, federasyon tarzı önerilere kapalı olduğunu, ikisinin de partilerinin kırmızı çizgisi olduğunu söylüyor. Ben de bu konuda Sayın Bahçeli ile hemfikirim. Bu iki başlıktaki taleplerin çözümsüzlüğü çoğaltmaktan öte bir işe yaramayacağına inanıyorum” dedi.

Sonrasında şöyle devam etti:

“Bahçeli’nin uzattığı el tutulmadı, o el ısırıldı. Silahların bırakılmayacağı söylendi. Silahlar üzerinden siyasal sonuçlar ve siyasal statü gibi kazanımlar devşirileceği ihtar edildi. Suriye’nin kuzeyindeki PKK devletçiliğine onay vermeyen Türkiye’ye silahlar tehdit olarak gösterildi. Dolayısıyla silahların bırakılması şartını Suriye’nin kuzeyinde Amerika-İsrail tarafından oluşturulacak bir PKK devletçiliğinin kabulüne bağlayan bir anlayışla zaten yolu yürümek mümkün değil.

‘Önerisi açık, silahlar koşulsuz bırakılacak, sonra demokratik siyaset’

Sayın Bahçeli’nin önerdiği şey gayet açık: ‘Silahlar koşulsuz bir biçimde bırakılacak, demokratik siyaset yoluyla Kürtlerin varsa bir talepleri, her taleplerine ardına kadar kapımız açıktır. Onlar bizim kardeşlerimizdir. Otururuz, konuşuruz. Yapılması gerekenleri yaparız, atılması gereken adımları atarız. Ama silah bir dayatma unsuru, bir pazarlık unsuru, bir müzakere unsuru olarak masaya konamaz.”

‘Bahçeli için Öcalan’ın silah bırakma çağrısı önemli ve olmazsa olmaz’

Metiner sözlerini şöyle sürdürdü: “Sayın Bahçeli, Öcalan’ın örgütünü silah bırakmaya davet ettiğini söylemeyi çok anlamlı ve değerli buluyor. Çözüme kapı aralayacak önemde görüyor bunu. Silahların koşulsuz bir biçimde terk edilmesi çağrısı Bahçeli’ye göre olmazsa olmaz önemde. Bu gerçekleşirse diğer bütün konuların hukuk içerisinde, demokrasi içerisinde, demokratik diyalogla konuşulabileceğine, çözülebileceğine inanıyor.”

‘Kayyımların süreçle ilgisi yok’

Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyım atanmasının son süreçte yapılan açıklamalarla, atılan adımlarla ilgisi olmadığını söyleyen Mehmet Metiner “Prensipte her demokrat insan kayyım uygulamasına karşı çıkar. Keşke kayyuma gerek duymadığımız bir siyasal iklim olsa. Ama siz yargılanıyorsanız ve ceza alıyorsanız bu zaten hukuken sizin başkanlığınızın düşmesi için yeter sebeptir. Devlet de bunun gereğini yapar” diye de ekledi.

Bakırhan alttan almadı: PKK’nın sembol isimlerini örnek verdi, ‘Kürt halkı aynısını yapar’ dedi

CHP’nin kayyım tepkisi bu kez çok sert ve net: Siyaset gerildi