MHP lideri Devlet Bahçeli, 1 Ekim’de Meclis’in açılışında DEM Parti sıralarına gitti ve vekillerle tokalaştı. Bu an CHP’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Genel Kurul’a girerken ayağa kalkmasından daha fazla dikkat çekti. DEM Parti’ye en sert eleştirileri yapan Bahçeli, aynı gün Meclis resepsiyonunda bir adım daha ileri götürdü uzattığı eli:
“Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım.”
Gündem Bahçeli’nin bu ılımlı mesajlarıyla yoğunlaşırken, DEM Parti temkinli hareket ediyor ve sürece göre hareket edeceklerini belirtiyordu. Üstelik DEM Parti yeni bir çözüm sürecinden bahsedilecekse adresin İmralı olduğunu belirtiyor, görüşmelerin de kamuoyuna açıklanması gerektiğini söylüyordu. Bahçeli 1 Ekim’den sonra partisinin her grup toplantısında DEM Parti’ye uzattığı elin planlı olduğunu söylüyordu ve bu tavrının siyasi nezaketten fazla bir anlam taşıdığını vurguluyordu. Tabii bu sırada MHP tarafından çözüm süreci olmadığına dair açıklamalar da geliyor, MHP’li Semih Yalçın “Normalleşme adımı değil, bilakis normalin maliklerinin, mekanın sahiplerinin hatırlatılmasıdır” diyordu.
Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, Kürt siyasetinin kilit isimlerinden ve onun da bir yorumu vardı. Türk “Kürtler artık kanacak bir Kürt değil, bunun görülmesi lazım. Kim başlatırsa başlatsın, “Ben Kürtleri kandıracağım, Kürtlerin desteğini alacağım gibi bir mantıkla ayarlanıyorsa o yanlış yapar, kaybeder. Bu işin ciddiyeti nedir? Bunu önce görmemiz lazım. Ciddiyeti olduğu zaman oturursunuz, düşüncelerinizi getirirsiniz” cümlelerini dile getiriyordu ama bunun öncesinde silahla çözüm olmayacağını da söylemişti:
“Kürtler de bu işin silahla çözülemeyeceğini görmeye başladı. Atılacak doğru adımlar sonucunda sıkıntı da olmaz. Ne değersiz görelim ne de abartalım.”
Peki Bahçeli’nin bu adımı, çözüm süreci denmeyen ama çözüm sürecini andıran açıklamalar nereden çıktı? Bunun bir anda nasıl başladığı henüz siyasetçiler tarafından açıklanmış değil. Ancak görünen sebep İsrail’in önce Gazze’ye sonra da Beyrut’a yönelik saldırıları. İktidar kanadı İsrail’in daha sonra Türkiye’ye gözünü dikeceğine dair açıklamalar yaparken Meclis’te bir kapalı oturum da düzenlendi. CHP lideri Özgür Özel oturumda kamuoyuna söylenenler dışında bir bilgi verilmediğini söyledi. Orta Doğu’daki bu savaş halinin Türkiye’ye yansıma ihtimalini değerlendiren iktidar tarafları İsrail’in Kürtler üzerinden bir oyun kurabileceğine dair yorumlar yaparken DEM Parti’ye yönelik tutumlarının değişmesinin sebebinin de haliyle bu durum olduğu konuşuluyor.
Kamuoyunun dikkatle izlediği bu gelişmelerde çok yeni ve gündemin ana maddesi haline gelen bir çıkış daha MHP tarafından geldi. Bahçeli partisinin Meclis’teki grup toplantısında DEM Parti’ye uzattığı elin günlerdir konuşulduğunun farkında olduğunu söyledi ve yeni bir çözüm süreci olacağına dair iddiaların ortaya atıldığını ifade etti. Ancak Bahçeli çözüm süreci kavramını reddetti:
“Türkiye’nin yeni bir çözüm sürecine değil, ortak aklı çalıştırmaya, dürüst ve samimi adımlara, dış dayatmalara kapalı durmaya, bin yıllık kardeşliği daha da kuvvetlendirmeye ihtiyacı vardır ve olmalıdır. Türkiye’nin sorunu Kürtler değil, bölücü terör örgütüdür. Tek tek Kürt kardeşlerimin sorununu çözmek mecburidir ama kolektif kimlik ve etnik temelde çözüme atıf yapmak vahim bir tehlikedir. Kürt sorunu var demek, Kürtleri sorun gören sahte yüzlerin, yıkım bekleyenlerin ortak propagandasıdır. Türkiye Devleti, asimilasyon politikasına hiçbir zaman teşne olmamıştır.”
Terör örgütünün taleplerini kabul etmenin tehdide boyun eğmek olmadığını söyleyen Bahçeli “Ancak silah ve şiddet karşısında toplumun boyun eğdiğini göstermek ne kadar yanlışsa terörü yaratan ortamın iyileşmesi için demokratik adımlardan imtina edilmesi de o ölçüde yanlıştır. Teröristin moralini bozan ve direncini azaltan iki faktörden birisi temel iddialarına yönelik kuşkular duyması ve diğeri de silahlı eylemlerin başarısızlığa mahkum olduğun ikna edilmesidir. PKK’nın silahlı eylemleri başarısızlığa mahkumdur. Terörle hiçbir yere varılamaz. Türkiye, bölücü teröre asla rıza göstermeyecektir. Diğer yanda demokratik reformların yapılması akla en yatkın seçenektir. Terör eylemlerine derhal son verilmesi, teröristlerin teslim olması, Türk adaletinin vereceği hükme razı olarak cezalarını çekmeleri terör örgütü için tek çıkıştır. Ne ABD ne AB ne Irak ne Suriye ne de bir başka ülkeyle birlikte Kürt kardeşlerimizin sözcüsü olması asla imkansızdır” dedi.
Bu açıklamalardan sonra Bahçeli’nin bir çıkışı daha oldu. Bu çıkış terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın hapishaneden çıkarılıp TBMM’ye getirilmesi ve DEM Grup Toplantısı’nda konuşması yönündeydi. Bahçeli’nin isteği Öcalan’ın Meclis’te terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini söylemesi yönünde oldu:
“TBMM’de her meselenin ele alınıp milli akılla çözümü mümkün ve mecburidir. Eğer terörsüz bir siyaset, ülke, gelecekte herkes ittifak halindeyse o halde gövdemizi koymaya varız. Türkiye’ye getirilirken her türlü hizmete hazırım diyen terörist başı buyursun, terörün bittiğini, örgütün tasfiye edildiğini tek taraflı ilan etsin. Bu çağrımı henüz anlamayanlar çok sayıda. Türkiye Yüzyılı’nda terörü sıfırlamak amacına matuf ikinci hüküm cümlem şöyledir: Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin, TBMM’de DEM Grup Toplantısı’nda konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayeti gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılmasının önü de ardına kadar açılsın. Adres İmralı’dan DEM’e uzansın.”
Bahçeli’nin umut hakkı diye bahsettiği kavram hukuki. Hukuken hapis cezasına çarptırılan mahkumların iyi halleri ve ceza sürelerinin belirli bir kısmını tamamlamaları durumunda, erken serbest bırakılma şansını ifade ediyor. Yani hükümlülerin iyi davranışlarının ödüllendirilmesi ve topluma kazandırılması amacı taşıyor.