Yerel seçimler sonrası CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan arasında başlayan ‘normalleşme’ süreci artık mahkemede.
Bu süreç içinde Özel ile Erdoğan iki kez özel olarak bir araya geldi, çeşitli konuları görüştü. Ayrıca iki lider pek çok vesileyle törenlerde yan yana geldiklerinde el sıkışıp karşılıklı nezaket cümleleri sarf ettiler.
Ama bu sürecin bittiği görülüyor, Türkiye’de siyaset eski normaline geri döndü. Çünkü son olarak İstanbul’un Esenyurt ilçesinin CHP’li Belediye Başkanı Ahmet Özer’in terör suçu gerekçesiyle tutuklanıp ardından yerine kayyım atanması, CHP liderinin çok sert tepki vermesine neden oldu.
Erdoğan, CHP lideri Özel ile CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tepki verirken ölçüyü kaçırdığını düşünerek iki gün önce bu iki ismi mahkemeye verdi.
Başdanışman Uçum: İmamoğlu projesine hız verme çabası…
Diğer yandan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum ise Özer’in tutuklanması sonrası ‘asıl hedef İmamoğlu’ denilerek siyasi mühendislik yapıldığını düşünüyor.
Uçum’un X’te paylaştığı yazısı şöyle: ”Esenyurt Belediye Başkanıyla ilgili yürütülen terör soruşturması üzerinden siyasi tartışmalar öne çıkarılmaya çalışılıyor. Örneğin ‘bu operasyonda asıl hedef İmamoğlu’dur’ çarpıtması ve propagandası yapılıyor. Başkaları da kendi siyasi ajandaları üzerinden soruşturmayı örselemeye çalışıyor. Bunun anlamı bazı çevrelerin Ahmet Özer’i istismar eden ve kullanan bir yaklaşım içinde olduğu.
Ahmet Özer’i kendi siyasi ve kişisel ajandaları için istismar edenler terör operasyonun hukuksal yönünü de değersizleştirmeye çalışıyor. Aslında mevcut terör soruşturmasına siyasete etkileri üzerinden yüklenme ve bu noktadan İmamoğlu projesine veya başka siyasi/kişisel projelere hız verme çabası siyasetin ve toplumun dinamiklerini göz ardı etmektir.
Siyasetin yükü mahkemelerin ve Cumhuriyet savcılıklarının üzerine yıkılamaz. Binlerce on binlerce soruşturma, kovuşturma ve mahkeme kararı toplumda ve siyasette doğal olarak etki yapar. Bu etkileri doğru değerlendirmek ve uygun tutumlar almak siyasetçinin görevidir, hakimlerin ve savcıların değil.
Yargı; savcısıyla, hakimiyle kurumlarıyla kendi işini yapar, siyaseti gözeterek işlem yapmaz ve karar vermez. Yargı, yaptığı işlemlerin aktüel, siyasi tartışmaları ve neyi nasıl etkileyeceğini dikkate alarak hareket etmez. Yargının böyle bir görevi ve ödevi yoktur. Yargı bir işlem yaparken gelecekte siyasete etkisi ne olur diye bakarak da işini yapmaz. Bağımsız ve tarafsız yargı, görevi neyse onu yapar.
‘Masa başı oyunlar…’
Bu nedenle savcıları ve hakimleri görevlerini yaptıkları için tehdit edenler, aşağılamaya çalışanlar büyük bir yanlış içindedir. Ayrıca böyle yapmak ‘kimsenin hakkı da haddi de değildir’. Yine adli işlemler özellikle de bir terör soruşturması üzerinden üretilmeye çalışılan siyasetin kimseye bir faydası yoktur.
Türkiye halkı/seçmen bu tip masa başı oyunları çok iyi değerlendiren bir tecrübeye sahiptir. Terör soruşturması ve kovuşturması süreçlerini hukuk ve güvenlik açısından değerlendirmek gerekir. Bunları kendi kişisel ve siyasi ajandası için istismar edenlerin mühendislik planları toplumda karşılık bulmaz.
‘Yaşananlar terörsüz Türkiye hedefini engelleyemez’
Hiç unutulmasın Türkiye toplumu teröre karşı her türlü ve her mecrada verilen mücadeleyi, alınan tedbirleri partiler üstü bir yaklaşımla ele alır ve destekler. Bu realiteyi göz ardı edenler ve teröre karşı operasyonları istismar ederek mühendislik siyaseti yapmaya kalkışanlar er geç Türkiye Halkına hesap verir.
Son olarak şunu ifade edelim; bu yaşananların ‘Terörsüz Türkiye’ hedefini engellemesi, yavaşlatması söz konusu değildir. Daha da önemlisi tüm bunların Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın ifade ettiği büyük paradigma değişikliğine en ufak bir negatif etkisi olamaz, bunu bekleyenler çok yanılır.”