Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dünkü kabine toplantısı sonrası geniş açıklamalar yaptı. Erdoğan ekonomiden dış politikaya pek çok alanda konuştu. Türkiye’nin depremin yaralarını sarmak için şu ana kadar 75 milyar dolar harcadığını söyleyen Erdoğan, enflasyonun düşüş hızının Mayıstan itibaren artacağını öne sürdü. Erdoğan Suriye için, “Sahayı en iyi okuyan ve tahlil eden ülke biziz” dedi, doğrudan YPG’den söz etmeden “Şunu rahatlıkla ifade edebilirim, PKK ve uzantıları için zaman kısalıyor, çember daralıyor, yolun sonu görülüyor” diye konuştu.
Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyle:
Depreme 75 milyar dolar: 2023 ve 2024 yılında bu amaçla günümüz fiyatlarıyla toplam 2,6 trilyon lira para harcadık. Yani bugünkü kurla 75 milyar dolarlık harcama yaptık. Deprem yatırımları gündemimizdeki yerini 2025 yılı bütçesinde de koruyor. Deprem bölgesini inşa ve ihya faaliyetlerimiz kapsamında toplam 584 milyar lira ayırdık. Deprem turistleri ne yaparsa yapsın biz en son hak sahibi vatandaşımız da güvenli yuvasına ve ticarethanesine kavuşana kadar durmadan dinlenmeden çalışacağız.
Enflasyon: 2025 yılı bütçesine ‘Halkın bütçesi değil’ diyenlere sadece şu rakamları hatırlatmak istiyorum. Mayıs ayında başlayan dezenflasyon süreci inşallah 2025 yılında ivmelenerek devam edecek. Rekabet kurallarını ihlal ederek veya söylentiler yayarak enflasyonu körükleyen fırsatçılarla mücadelemizde yeni yılda daha kararlı olacağız.
Merkez Bankası rezervi rekor kırdı: Merkez Bankamızın rezervleri düzenli olarak artıyor. Brüt rezervlerimiz geçen hafta 163,5 milyar dolara çıktı ve şimdiye kadarki en yüksek seviyeyi gördü. İstihdam tarafı da hamdolsun oldukça iyi gidiyor. Son bir senede istihdam bir milyon kişi arttı. İşsizlik oranı yüzde 8,8’e düştü. 2025 yılında da Türkiye’yi yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla kaliteli büyütme stratejimizi uygulamaya devam edeceğiz. Ekonomi programımızın olumlu etkilerini önümüzdeki dönemde birçok alanda daha fazla göreceğiz.
Muhalefet değişsin istiyoruz: Biz istiyoruz ki dünya ve Türkiye değişirken, muhalefet partileri de kendini değiştirsin, yenilesin, güncellesin. Hadi zihniyet değişmiyor, bari en azından üslup değişsin, tarz değişsin, söylem değişsin. İktidara geldiğimiz günden bu yana hep böyle bir muhalefet özlemi, böyle bir muhalefet arayışı içinde olduk ancak her defasında muhalefete dair acı gerçeklerin sert duvarına çarptık. Dünyayı takip eden, gelişmeleri doğru okuyan, ülkeye ve millete ufuk çizen, hepsinden öte sözünün ağırlığı olan bir muhalefet henüz ülkemizde neşvünema bulmadı. Muhalefet, daha önceki görüşmelerde yaptığı gibi, maalesef 2025 bütçesi görüşmelerinde de katkı sunmak, yapıcı eleştiride bulunmak yerine görüşmeleri sabote etmeyi, kışkırtmayı, komisyon aşamasından Genel Kurula kadar tüm süreci terörize etmeyi tercih etmiştir. Son bütçe görüşmelerinde de afaki söylemler, ucuz polemikler, buram buram provokasyon kokan açıklamalar dışında hiçbir şey göremedim. Yıllar geçiyor, isimler değişiyor, liderlik koltuğunda oturanlar değişiyor, ana muhalefetin siyaset tarzında zerre miskal tekamül yaşanmıyor. Böyle gelmiş ama artık böyle gitmesin diyoruz. 2025 yılının muhalefet zihniyetinde ve tarzında asgari düzeyde de olsa bir iyileşmeye kapı aralamasını ümit ediyoruz.
Sisi’ye teşekkür: Mısırlı kardeşlerimiz özellikle Gazze krizinde ciddi zorluklarla karşılaştılar. Ülkemizin gönderdiği insani yardımların Gazzeli masumlara ulaştırılması noktasında da daima kolaylık gösterdiler. Türkiye ile Mısır arasında gelişen samimi diyaloğun olumlu etkisini başta ticaret ve diplomasi olmak üzere birçok alanda görüyoruz. Bundan sonra da Mısır makamlarıyla eşgüdüm içinde hareket edeceğiz. Gerek D-8 Zirvesi’ne başarılı ev sahipliği, gerekse sıcak misafirperverliği için Mısır Cumhurbaşkanı Sayın Abdülfettah es Sisi’ye teşekkür ediyor, Mısır halkını ülkem ve milletim adına bir kez daha hürmetle selamlıyorum.
Suriye’yi doğru okuduk: Suriye’nin komşusu ve kardeşi olarak yeni süreci en iyi okuyan, en iyi tahlil ve tetkik eden ülke konumundayız. ‘Doğru duvar yıkılmaz’ inancıyla Suriye krizinin ilk anından itibaren hep tarihin doğru tarafında yer aldık. Rabbim bizi önce Suriyeli mazlumlara, sonra da bize inanan ve itimat eden aziz milletimize mahcup etmedi. Bugün sadece Suriye halkının değil, Türkiye’nin adını duyunca gözleri parlayan 100 milyonlarca kardeşimizin yüzüne de vakarla bakabiliyoruz. Şüphesiz bu süreçte en ağır imtihanımız, 14-28 Mayıs seçimleri döneminde yürütülen alçakça kampanyaya karşı göğsümüzü siper etmemiz olmuştur. Esas meselenin seçim kazanmak değil, her şeyden önce gönül kazanmak olduğunu bir kez daha gördük. Rabbimizin yardımı ve milletimizin engin ferasetiyle hem seçimleri kazandık hem de Suriye halkının zaferine giden yolun taşlarını döşedik. Yeni yönetimde görev alan isimleri hepimiz gururlanarak takip ediyoruz. Türkiye’de eğitim almış, milletimizle gönül bağı olan kardeşlerimizi çeşitli makamlarda gördükçe Rabbimize bir kez daha hamd ediyoruz.
Şara ile yakın diyalog içindeyiz: Talimatımız üzerine ilk önce MİT Başkanımız kendisini ziyaret etti. Ardından Şam Büyükelçiliğimizi süratle faaliyete geçirdik. Dün de Dışişleri Bakanımız Şam’daydı, geçici yönetimle son derece sıcak görüşmeler gerçekleştirdi.
Suriye’nin huzuru bölgenin de huzuru: Zalim rejime karşı savaşı kazanan Suriye halkının, zaferi de kazanması ve başarılarını kalıcı hale getirmesi için gereken her türlü desteği vereceğiz. En zor günler Allah’ın izniyle artık geride kalmıştır. Dökülen mübarek şehit kanları da Suriye halkının çektiği çileler de boşa gitmemiştir. 61 yıllık Baas karanlığına son veren Suriyeli kardeşlerimizin el ve gönül birliği içinde ülkelerini yeniden ayağa kaldıracaklarına eminim. Suriye’nin komşularının da şu önemli hakikati gördükleri kanaatindeyim. İstikrarlı bir Suriye tüm bölge için istikrar ve güven kaynağı demektir. Suriye huzura kavuştukça bölgedeki herkes kendini daha güvende hissedecektir.
Suriye’nin mutedil mesajları çok anlamlı: Suriye halkının da Arap alemi ve İslam dünyasından beklentisi bu yöndedir. Yeni yönetimin bu meyanda verdiği mutedil mesajları çok değerli ve anlamlı buluyoruz. Şunu da ifade etmek isterim, İsrail’in artan saldırganlığının gerisinde Suriye’deki devrimi gölgelemek, Suriye halkının umutlarını boğmak olduğu anlaşılıyor. İsrail fırsatçılık yapsa da er ya da geç işgal ettiği topraklardan çekilecektir. Buna mecbur kalacaktır. Daha önce söyledim, elinde 50 bin Gazzeli masumun kanı olan Netanyahu’nun tuttuğu yol, yol değildir. Daha fazla kan dökerek, daha fazla can alarak, daha çok toprağı işgal ve istila ederek varılacak yer sadece daha fazla güvensizliktir, huzursuzluktur. İsrail’de şayet bir devlet aklı varsa bunu ne kadar erken idrak ederlerse, o kadar iyi olacaktır.
PKK ve uzantıları: PKK ve uzantıları, ya kendilerini tasfiye edecekler ya da tasfiye edilecekler. Kürt kardeşlerimize zulmeden, çocuklarını kaçırarak ölüme gönderen, kendileri dışında hiç kimseye hayat ve söz hakkı tanımayan bu katil sürülerini bölgemiz için bir tehdit kaynağı olmaktan mutlaka çıkaracağız. Suriye’deki bölücü terör örgütü unsurlarına yönelik nokta operasyonlarımızı bir cerrah hassasiyetiyle, sivillerin kılına zarar vermeden sürdürmekte kararlıyız.
Yolun sonu gözüktü: Şunu rahatlıkla ifade edebilirim, PKK ve uzantıları için zaman kısalıyor, çember daralıyor, yolun sonu görülüyor. Kimin eteğine yapışırsa yapışsınlar, kimin tetikçiliğini yaparlarsa yapsınlar, hangi yabancı odağa sarılırlarsa sarılsınlar, şunu çok iyi bilsinler ki kendilerini bekleyen acı akıbetten kaçamayacaklar. Şairin dediği gibi ‘Belki yarın, belki yarından da yakın’ bir sürede 40 yıldır kanımızı emen bu beladan Allah’ın izniyle kurtulacağız. Terör duvarlarını da tamamen yıktıktan sonra Türkler, Araplar, Kürtler olarak hep beraber büyük bir kucaklaşmaya imza atacağız.