Dışişleri Bakanı Fidan bir Suudi Arabistan TV’sine demeç verdi, “MİT Başkanımız Şam’da güvenceler istedi, bu güvenceleri aktarınca Ürdün’deki zirveden Arap ülkelerinin desteği geldi” dedi. Fidan’ın kafasında bir de geniş Ortadoğu barış planı var.

Dünyanın gözü bugünlerde Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın üzerinde. Suriye’de HTŞ öncülüğündeki güçlerin Esad rejimini devirmek üzere harekete geçtiği 27 Kasım gününden beri bütün diplomatik temasların ve Suriye’nin geleceğini belirleme konuşmalarının merkezinde Ankara ve onu temsilen Hakan Fidan var.

Dışişleri Bakanı birkaç gün önce Türkiye’de NTV televizyonuna oldukça kapsamlı bir söyleşi verdi, hem Esad’ın devrilmesine giden süreci bütün ayrıntılarıyla anlattı, hem de Suriye’deki yeni rejime ilişkin beklentileri sıraladı.

Fidan şimdi de Suudi Arabistan merkezli Al Hadath adlı TV’nin sorularını yanıtladı, hem bazı yaşananların perde arkasına ilişkin bilgi verdi, hem de kafasındaki Ortadoğu barış ve işbirliği planına ilişkin ipuçlarını.

Bu önemli mülakatı Anadolu Ajansı’nın haberinden sunuyoruz:

Hakan Fidan

Ya gücü halkıyla paylaşacaktı ya da dış hegemonlarla

Suriye’de 13-14 yıllık yoğun çileli dönemin ardından yeni bir döneme girildiğini belirten Fidan Türkiye’nin Suriye ile 911 kilometrelik sınırı olduğunu hatırlattı.

Fidan “Tarihle, coğrafyayla, kültürle, inançla artık bağlarımız bağlanmış, etle tırnak olmuşuz. Dolayısıyla Suriye’deki bu sıkıntılı dönem başladığında Suriye muhalefetin kuzeyde olanları sırtlarını Türkiye’ye dayadılar ve özellikle milyonlarca yerlerinden edilmiş mülteciler Türkiye’yi kendilerine vatan bildiler, ev bildiler, biz de onlara kucak açtık” ifadesini kullanarak Suriye muhalefetinin Türkiye’de zemin bulmasının çok önemli olduğunu vurguladı.

Türkiye’nin özellikle Suriye muhalefetinin yapıcı şekilde sorunu çözmesi için çok çalıştığının altını çizen Fidan bu süreçte Astana sürecinin bu konuda çok önemli olduğunu, ancak Esed rejiminin çeşitli sebeplerden dolayı çözüme yanaşmadığını ve bir denklem arasında kaldığını kaydetti.

Fidan “Ya gücü kendi halkıyla paylaşacaktı, halkıyla barış yapıp ya da dışarıdan gelen hegemonlarla, güçlerle, onu halkına karşı savunan güçlerle gücü paylaşacaktı. Tabii, Rusya’yla ve İran’la bu gücü paylaşınca beraber savaştılar, istedikleri kararları alamadılar çünkü her ülkenin farklı çıkarları vardı ve bir noktadan sonra Esed gerek halkıyla barışmada, gerek milyonlarca insanı geri getirmede gerek halihazırda Suriye’de bulunan insanlara hizmet götürmede, temel hizmetleri götürmede, ekonomide başarısız olunca artık sistem kendiliğinden çöktü” ifadelerini kullandı.

“Bazıları aslında uluslararası bağlamda bir masada oturuldu ve Esed’in gitmesi konusunda uzlaşıldı ve ardından aslında şu an Şam’ın düşmesine kadar varan süreç böylelikle işletilmiş oldu ve HTŞ’nin ilerlemesi için önü açıldı diye bir söz var, bir söylenti var. Siz ne diyorsunuz” sorusuna Bakan Fidan Türkiye’nin böyle bir sürecin parçası olmadığı yanıtını vererek şöyle devam etti:

“HTŞ ve diğer muhalifler tarafından harekat başladıktan sonra, bunun en kansız, en problemsiz, en maliyetsiz şekilde nasıl olması için yoğun bir çaba gösterdik ama onun öncesinde hiçbir ülkeyle veya hiçbir grupla bir araya gelip böyle bir planlama ve çalışma içerisinde olmadık.”

Sorunların çözümü için Türkiye, Rusya ve İran arasındaki yoğun görüşme trafiği

Fidan Suriye ile ilgili süreçlerde Rusya, Türkiye ve İran’ın sahadaki ateşkesin devam etmesi, sorunların çözülmesi için çok yoğun ve düzenli bir görüşme trafiği içinde olduğunu söyleyerek Türkiye’nin muhaliflerin görüşlerini her zaman masaya taşıdığını ifade etti.

“İran’la Rusya da rejimin görüşlerini, bir noktaya kadar bunu götürdük. Onlarla bizim son derece karşılıklı saygıya dayalı ilişkimiz var, birbirimizi tanıyoruz ve süreç başladığında da biz kendileriyle konuştuk. 2006’daki, 2016’daki, 2015’teki aynı senaryoyu tekrar etmenin bir anlamı yok. Beşşar Esed, maalesef siz onun yardımına geldiniz, muhalifleri püskürtmede yardımcı oldunuz fakat halkına hizmet götürmede, sistemi ayağa kaldırmada, halkıyla barışmada bir başarı gösteremediği için bugün böyle bir tabloyla karşılaştık” diyen Fidan hem Rusya’nın hem İran’ın kendi içinde değerlendirmelerinin neticeyi onlara da gösterdiğini söyledi.

Fidan bölgenin önemli unsuru olarak muhaliflerin önemli bir dostu olan Türkiye’nin belli konularda, onlarla yapıcı dil içerisinde bu süreci yönetmeyle ilgili diyalog kurmasının da etkili olduğuna dikkati çekerek, bundan sonra da diyaloğun devam edeceğini vurguladı.

Bakan Fidan Beşşar Esed’in kim tarafından arandığı, ülkeyi terk etmesine sebep olan olayın ne olduğuna yönelik soruya “Muhataplarımızın Şam’la belli bir trafik teması içerisinde olduğunu biliyoruz, onlar bize söylediler o gün ama birebir hangisi, hangi seviyeden direkt kendisiyle konuştu, o konuda bilgim yok ama benim bildiğim mesaj iletildi” yanıtı verdi.

Türkiye’nin bazı mercilerle işbirliği yaparak Esed’in Suriye’den çıkmasına olanak tanıdığı yönündeki iddiaların doğru olmadığını vurgulayan Fidan bunun Türkiye’nin yapacağı bir iş olmadığına ve bu konuda Türkiye’nin bir rolü bulunmadığına dikkati çekti.

Fidan “Ruslar kendileri ilan ettiler kendileri bu işi organize edip götürdüklerini. Bu konuda bizim bir rolümüz yok” ifadesini kullandı.

MİT Başkanı Kalın’ın Şam ziyareti

Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın’ın Şam ziyareti hakkında hem bölge ülkeleriyle hem Batılı ülkelerle geniş istişare içinde bulunarak Kalın’ın bu ziyareti gerçekleştirdiğini belirterek şunları kaydetti:

“Şam’daki yeni yönetimle hem bölgedeki ülkeler hem dünya ülkeleri nasıl iletişim kurmalı? Yaptığımız temaslarla orada genel bir algı ve talebi gördük ve herkesin üzerinde aşağı yukarı ittifak ettiği belli prensipler vardı. Bunlar terör örgütlerinin yeni dönemde Şam’dan istifade etmemeleri, özellikle azınlıklara karşı iyi davranılması… Hristiyanlar, Kürtler, Aleviler, Türkmenler başta olmak üzere. Daha sonra kapsayıcı bir hükümetin kurulması gibi, komşularına tehdit olmaması gibi çeşitli oluşmuş görüşler vardı.”

Fidan, Kalın’ın uluslararası toplumun, bölgenin ve Türkiye’nin görüşlerini karşı tarafa ilettiğini ve karşı tarafında verilerini aldığını söyleyerek, bu verilerden yola çıkarak 14 Aralık’ta Ürdün’ün Akabe Körfezi’nde toplantı düzenlendiğini ve görüşmeler yapıldığını hatırlattı.

Konuşmasında Türkiye’nin Suriye’deki politikasına değinen Fidan bu politikanın 13 yıl boyunca birkaç boyutlu olduğu ve bunlardan en önemlisinin de muhalefetiyle barışmayan Esed’den dolayı Türkiye’ye mülteci gelmesini önlemek olduğunun altını çizdi.

Fidan Türkiye’nin bu yüzden ileri hatlarda kontrolü elinde tutan muhalif unsurlarla çalıştığını aktararak şöyle devam etti:

“Özellikle Suriye Milli Ordusu, Ulusal Kurtuluş Cephesi, bunlar Türkiye’nin birebir çalıştığı yerlerdi. İdlib’de Heyet Tahrir Şam’ın (HTŞ) kontrolü altında dört milyon Suriyeli vatandaş yaşıyordu. Bunların belli bir kriz esnasında Türkiye’ye gelmesi mümkündü. Bu krizlerin çıkmaması, oradaki varlığın istikrarlı devam etmesi için bizler tabii ki belli bir koordinasyon içerisinde hep olduk ve o süreç içerisinde de heyeti tanıma imkanımız oldu.

Onlara özellikle modern yönetim algısı nasıl olur, modern yönetim sistemleri nasıl olur, onlar konusunda tavsiyelerimizi, nasihatlarımızı hep ilettik. Bizim gördüğümüz şu anda heyetin ve diğer bileşenlerin bir numaralı önceliği Beşşar Esed’in yaptığı hataları tekrar yapmamak ve halkı kucaklayarak hak ettikleri refahı ve istikrarı götürmek. Bunu yapmada bizim yardımcı olmamız lazım, onların da hata yapmaması lazım.”

Fidan HTŞ lideriyle tanışıp tanışmadığı yönündeki soruya daha önce 13 yıl MİT Başkanlığı yaptığını hatırlatarak yanıt verdi.

Suriye krizi başladığı günden itibaren mesaisinin 13 yılını Suriye krizinin aldığını hatırlatan Fidan bakan olarak da belli aktörlerle her zaman temasının olduğunu kaydetti.

Fotoğraf: AA

İran dominasyonu istemiyoruz, Türk dominasyonu istemiyoruz, Arap dominasyonu istemiyoruz

Suriye’de başlayan bu yeni dönemin bu sürece gelmeden önce de bölgedeki Türkiye’nin bu konuyu masaya yatırdığını belirten Fidan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuya ilişkin vizyonundan bahsetti.

Fidan “Bu dili geliştirmemiz lazım bölgede, biz bölgede İran dominasyonu istemiyoruz, Türk dominasyonu istemiyoruz, Arap dominasyonu istemiyoruz. Ne Körfez’deki Araplar birbirlerini domine etsin, ne oradan başka bir yeri domine etsinler ne biz başka bir yeri domine edelim ne İranlılar bir yeri domine etsin. Artık bütün devletler, 2024’ten 2025’e geçiyoruz, gerekli miktarda olgunlaştı, altyapıları güçlü. Çok güçlü bir Suudi Arabistan var, çok güçlü bir Birleşik Arap Emirlikleri var, çok etkili bir Katar var, Kuveyt var. Mısır gerçekten elinden geleni yapıyor. Artık bizlerin bir araya gelip iş birliği kültürü içerisinde birbirimizin sınırlarına, egemenlik haklarına saygı duyarak, saygının ötesine geçip birbirimizi korumayı taahhüt ederek, omuz omuza vererek bölgede kendi çıkarlarımızı, kendi düzenimizi kurmamız gerekiyor” diye konuştu.

Aksi takdirde dışarıdan bölgeye müdahale edildiğine, kutuplaşmadan yararlanıldığına ve bunun bölgede uzun süreli, kanlı ve maliyetli çatışmalara yol açtığına dikkati çeken Fidan buna gerek olmadığını, açık ve şeffaf şekilde bölge halklarının yaşayabileceğine işaret etti.

Fidan “Zaten hepimiz akrabayız birbirimizle, hepimiz Müslüman’ız, hepimiz aynı dindeniz. Bir araya gelip bizim büyük bir olgunluk ve profesyonellik içerisinde menfaatlerimizi, isteklerimizi, hassasiyetlerimizi tanımlayıp birbirimizle, nasıl Avrupa’da, Kuzey Amerika’da, başka yerlerde ittifaklar kuruluyor, ekonomik, siyasi, askeri, bunların hepsini de bu coğrafyada yapmak mümkün” diyerek bu coğrafyanın toprağının bereketli, insanının verimli, çalışkan ve dürüst olduğunu söyledi.

Devletlerin artık olgunlaştığını, bir araya gelip yapabileceğimiz çok şey olduğunu hatırlatan Fidan şunları kaydetti:

“Bizim mesajımız bu. Dominasyon fikri, emperyal fikirlerin rafa kaldırılması lazım. Birilerinin proxy kullanarak bölgede başka ülkeleri yönetmeye çalışması, birilerinin geri planda para vererek başka bir şey yapmaya çalışması, menfaatini korumaya çalışması önceden… Bunlar bir aksiyon karşı reaksiyon üretiyor, reaksiyon başka bir aksiyon üretiyor derken bir kısır döngü içerisine giriyoruz. Bölge, artık bu kısır döngüden çıkacak kadar ders almış durumda. Bölgemiz son 20-30 yıldır gerçekten inanılmaz derecede büyük bir ateş sarmalının içinde.

Körfez’dekiler Yemen probleminden etkilendiler, bizler Irak ve Suriye probleminden etkilendik. Ben yeni dönemde İran’ın da ders çıkartacağını düşünüyorum, İran’a da yardımcı olmamız lazım yapıcı bir şekilde. Suriye’deki yeni yönetime de isteklerimizi ileterek yardımcı olmamız lazım. Ben Türkiye’nin, Suudi Arabistan’ın, Birleşik Arap Emirlikleri’nin, Mısır’ın, Katar’ın bir araya gelerek, Ürdün’ün de, bölgedeki kritik sorunları çözmede çok ciddi adımlar atabileceğine inanıyorum, Akabe’deki toplantıyla da buna başladık. Önemli olan devletlerin samimi olması.”

Fidan Suriye’de yeni yönetime bölge ülkeleri tarafından yardımcı olunması gerektiğini ve bu yardımlarla 10 milyondan fazla Suriyelinin evine tekrar döneceğini belirterek “Herkes Suriyeli kardeşlerimize ev sahipliği yaptı. Bunların geri dönüp bu basıncın ortadan kalkması da önemli” dedi.

Türkiye’nin Suudi Arabistan makamlarıyla oldukça iyi ilişkilere sahip olduğunu, samimi ve açık bir diyalog kurulduğunu söyleyen Fidan, her devletin artık kendi olgunluğunu tamamladığını dile getirdi.

Fidan “Hem güvenlik servisleriyle hem Dışişleri Bakanı’yla çok dikkatli bir şekilde ilişkileri götürüyoruz. Her devlet artık kendi olgunluğunu tamamlamış durumda. Kimsenin kimseye yalan söylemeye, tuzak kurmaya hiç mecali de yok. Bu bizlere de yakışmaz, bölgede olgun ülkeler olarak” ifadesini kullanarak Suudi Arabistan’ın şu anda çok büyük bir potansiyeli olduğunu ve büyük bir dönüşümden geçtiğini aktardı.

Suudi Arabistan’da toplumsal dönüşüm yaşandığına işaret eden Fidan “Bölgedeki ülkeler Irak, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Katar bunların hepsi kalkınmalarını gerçekleştirmekle meşgul, Mısır da dahil olmak üzere” dedi.

Fidan Körfez ülkelerinde toplumsal sorunların ortaya çıkmadığına belirterek “Çünkü oradaki yönetimler kazandıkları paraları, petrolden gelen parayı halkına harcıyor, temel hizmetleri götürüyorlar, altyapıyı götürüyorlar, eğitimi götürüyorlar, moderniteyi götürüyorlar. Bunlar olduğu sürece oradan bir sıkıntı çıkmıyor” diye konuştu.

Halklarına hizmet götürmeyen toplumlarda sorunlar yaşandığını vurgulayan Fidan şunları kaydetti:

“Dolayısıyla bizim el birliğiyle, el ele vererek yeni dönemde özellikle Suudi Arabistan’la çok yakın işbirliği içerisinde ve diğer kardeş ülkelerle işbirliği içerisinde yeni bir anlayışı, yeni bir vizyonu bölgede hep beraber hayata geçirmemiz gerekiyor.”

Suriye’de hem sivil hem demokratik bir devlet istiyoruz

Bakan Fidan Suriye’de yeni dönemde birtakım problemlerin olabileceğini söyleyerek sorunları çözmede bölge ülkeleri olarak Şam’daki yeni yönetime yardımcı olunması gerektiğini dile getirdi.

“Hem sivil hem demokratik bir devlet istiyoruz.” ifadesini kullanan Fidan bir gecede, bir ayda ya da bir yılda İsviçre demokrasisi beklemenin gerçekçi olmadığını kaydetti.

Fidan Suriye’de anayasal vatandaşlık üzerinden, çeşitli ayrımcılığı ve bölücülüğü teşvik etmeden bütüncül, milli devlet sınırları içerisinde bir yönetimin kurulabileceğine inandığına işaret ederek şöyle devam etti:

“Burada sadece bir hassas geçiş dönemi var, o da Suriye muhalefetini oluşturan grupların yani kuzeydeki gruplar, Suriye Milli Ordusu, Ulusal Kurtuluş Cephesi ve Heyet Tahrir el-Şam, güneyde de gruplar vardı. Bunların aslında bir süreç içerisinde artık bir konsolidasyona gitmesi önemli. Bu hassas bir süreç. Ben bu sürecin iyi yönetileceğini düşünüyorum. O konuda elimizden gelen yardımı yapıyoruz. Çünkü güvenlikle ilgili, asayişle ilgili istikrar sağlandı mı, ekonomiyle ilgili, ticaretle ilgili, kalkınmayla ilgili, altyapıyla ilgili, temel hizmetleri vatandaşa götürmekle ilgili işlemlere de süratle başlanır.”

Bakan Fidan Türkiye’nin belli platformları oluşturmada, bir araya gelme konusunda yardımcı olabileceğini ifade ederek yeni Şam yönetiminin neler yapıp yapmayacağının izleneceğini aktardı.

Yeni Şam yönetiminin terörle ilişki kurmamasının, azınlıklara kötü muamele yapılmamasının, kadın haklarıyla ilgili konuların önemli olduğuna işaret eden Fidan şu ana kadar bunlara ilişkin bir şikayet görülmediğini, her şeyin çok yeni olduğunu belirtti.

Güven ama doğrula

Fidan her ülkenin Suriye ile işbirliği yapmak için ne türden bir beklenti içinde olduğunu söylemesi gerektiğini vurgulayarak şöyle dedi:

“Yeni yönetimin Suriye’de şu anda çok dikkatli bir diplomatik ilişki tarzı geliştirdiğini ve dikkatli bir diplomatik dil kullandığını görüyorum ama eskiden bir laf vardı, bu doğrulama konularında ‘güven ama doğrula’ diye. Burada söylenene güven tabii olacak ama hepimiz göreceğiz işlerin nasıl gittiğini.”

Bakan Fidan bölge ülkelerin yeni yönetime yardımcı olmasıyla 10 milyondan fazla Suriyelinin evine tekrar döneceğini, ekonominin yeniden canlanacağını ifade ederek “Herkes Suriyeli kardeşlerimize ev sahipliği yaptı. Bunların geri dönüp bu basıncın ortadan kalkması da önemli” diye konuştu.

Sunucunun “Suriye konusunda, baktığımızda en zararlı ülke İran, sonra da Rusya. Şimdi özellikle de Hamas’la İsrail arasındaki çekişme ve gelişmeler birçok dengeyi de değiştirdi bölgede. Aslında direniş bağlamında da Esed’in kaçması İsrail’e karşı direnişin bir ayağını da yıkmış oldu. Peki bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz? Esed’in de kaçışı süreci nasıl etkileyecek? Netanyahu, Esed için ateşle oynuyor diye bir şey söylemişti hatırlarsanız daha önce bazı reaksiyonlarından dolayı” ifadelerine Fidan şu yanıtı verdi:

“Benim bu konuda farklı fikirlerim var. 13 yıl istihbarat başkanlığı yaparken bölgede İranlı arkadaşlarımızla da çok konuştuk. Sizin özellikle Suriye’de Beşşar Esed’in İsrail’e karşı bir direniş cephesinin bir unsuru olması meselesi bir şaka diye. Beşşar Esed İranlılara yer veriyordu Lübnan ve Hizbullah ile İran arasındaki ilişki açısından.”

İsrail hiçbir zaman için Beşşar’ın gitmesini istemedi

Fidan Suriye’den İsrail’e herhangi bir askeri harekat görülmediğini, İsrail’den yapılan bütün askeri harekatların İranlı milislere yönelik olduğunu belirterek Suriye ile ilgili bir problem olmadığını kaydetti.

Esed’in kendini geriye çektiğini, İran’la İsrail’in kendi toprağında savaşmasını seyrettiğini söyleyen Fidan şu bilgileri paylaştı:

“Suriye muhalefeti bundan 6-7 sene önce Şam’da şimdiki yaptıklarını yaptığı sırada, o zaman (ABD Başkanı Joe) Biden Başkan Yardımcısıydı, Türkiye’ye geldi, Cumhurbaşkanımızla görüştü ve ‘biz Beşşar’ın gitmesini istemiyoruz’ dedi. Biz biliyoruz aslında, bu onun değil İsrail’in görüşüydü. İsrail hiçbir zaman için Beşşar’ın gitmesini istemedi. Beşşar’ın İranlılara verdiği ortamdan mutsuzdu İsrail ama Beşşar’ın genel manada kendisi için faydalı bir aktör olduğunu biliyordu. Son güne kadar, Amerikalıların bize söylediği harekat başladıktan sonra da İsrail, Beşşar’ın gitmesini istemiyor.”

İsrail’in Suriye topraklarını işgal etmemesi, ondan vazgeçmesi gerekiyor

“Esed’in gitmesinden en büyük zarar gören İsrail’dir diyebilir miyiz? Çünkü sonuç itibariyle Esed İsrail’in gündemine hizmet ediyordu ve İsrail’in güçlenmesine katkıda bulunuyordu diyebilir miyiz” sorusuna, Fidan realist politikalar izlenmesi gerektiği yanıtını verdi.

Fidan yeni Şam yönetiminin İsrail ile bir çatışma arayacağını düşünmediğini, herkesin kendi sınırları içinde yoluna bakması gerektiğini vurguladı.

“İsrail’in Suriye topraklarını işgal etmemesi, ondan vazgeçmesi gerekiyor” diyen Fidan Suriye’nin de İsrail’e yönelik bir şey yapmaması gerektiğini dile getirdi.

Fidan “Karşılıklı bir şey olursa o zaman yapılabilir. Onun için tehdit algısını yeniden tanımlamak lazım. Şimdi bölgeden İranlı unsurlar çekildiler ve İsrail için temel endişe kaynağının belli noktalarda elimine olmuş olması lazım ama İsrail’in halihazırda en kötü senaryoya göre düşünüp, Suriye’deki belli tesisleri vurması ve belli yerleri işgal etmesi de kabul edilebilir bir şey değil. Bu bir bağımsız ülkenin, egemen ülkenin toprağının gereksiz yere işgalidir, bunu haklı çıkartacak herhangi bir emare olmadan bunun yapılması da doğru değil” dedi.

Suriye halkını temsil eden iktidar İsrail için bir tehdit

“İsrail’in Suriye topraklarına zararını siz nasıl yorumluyorsunuz? Daha önce İran’ı gerekçe göstererek yapıyordu, şu an İran artık yok. Baktığımız zaman HTŞ’lilere de aynı şeyi söylüyor, şu an zaten İran yok, ne diye gelip de vuruyor Suriye topraklarını, neden saldırıda bulunuyor, siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusuna Fidan cevabın basit olduğunu, Suriye halkının vicdanını, çoğunluğunu temsil eden her iktidarın İsrail’in etrafındaki her iktidarın İsrail için bir tehdit olduğu yanıtını verdi.

Batı Şeria’da devam eden işgal ve ilhakın durması gerekiyor

20 milyon Suriyeliye İsrail’le ilgili ne düşünüyorsunuz diye sorulduğunda ‘kötü’ düşünüyoruz diyeceklerini söyleyen Fidan “Bu kötü düşüncenin tabii ki iktidarda olması, meşru yansıma bulması İsrail’in işine gelmiyor. Dolayısıyla İsrail burada açıkçası en kötü senaryoyu göz önüne alıp buradan bir zarar gelecek diye birtakım adımlar atıyor” diye konuştu.

Fidan yeni Suriye yönetiminin elinde harap olmuş bir ülke bulunduğunu, milyonlarca insanın perişan olduğunu ve o insanlara hizmet götürmesi gerektiğini belirterek bölgede savaşa dayalı, yayılmaya dayalı bir çatışmanın olmaması gerektiğini vurguladı.

Öte yandan bunların Kudüs ve Filistin meselesi gibi hassas meseleler olduğunu hatırlatan Fidan şöyle konuştu:

“Siz Filistinli Arap kardeşlerimizi çoluk çocuk demeden soykırıma tabi tutarsanız, bu bölgedeki bütün halkları, bütün devletleri ister istemez isyana götürür. Bunun durması gerekiyor. Gazze’de yaşananlar, Batı Şeria’da devam eden işgal ve ilhak, bunların durması gerekiyor. Bunlar bölgeye çok negatif mesajlar gönderiyor ve bölgedeki halklar belli konularda mahrumiyeti çekerler ama söz konusu Gazze ve Filistin olduğu zaman da seslerini yükseltirler. İsrail’in bunu artık hesaba katması gerekiyor.”

Fidan İran ve Rusya’nın tekrar Suriye’ye müdahil olma, savaş başlatma ihtimaline ilişkin soruya “Başlatmak için her zaman için yetenekleri olabilir ama ben İran’ın da Rusya’nın da bunu yapacağını düşünmüyorum” ifadesini kullandı.

İran ve Rusya’nın son derece gelişmiş karar alma mekanizmaları olan iki ülke olduğunu aktaran Fidan sahadan gelen verileri görebildiklerini, yeni döneme bir an önce adapte olmaları gerektiğini belirtti.

Fidan “Biz yeni dönemde de hem İran’la hem Rusya’yla da konuşarak sorunları çatışmadan, her iki tarafın lehine olacak şekilde nasıl yönetiriz onu yürütmeye gayret edeceğiz” diye konuştu.

Bölgenin otantik halklarının bulduğu otantik topraklar

Terör örgütlerine ilişkin soruyu yanıtlayan Fidan YPG terör örgütünün PKK terör örgütünün Suriye’deki bir kolu olduğunu belirterek “Türkiye’den, Irak’tan, İran’dan ve Avrupa’dan gelmiş uluslararası terörist savaşçıların yönettiği bir organizasyon. Bunu her ne kadar Amerikalılar dünyaya farklı şekilde pazarlasalar da olayın özü bu” dedi.

Fidan “PKK’nın hem Suriye’de Arap topraklarını işgal etmesi hem Suriye halkının tamamına ait olan doğal gaz ve petrol kaynaklarının üzerine oturması, Kürtlere, Araplara muazzam kötü davranması artık son bulmalı” diyerek bu konuda artık uluslararası bir anlayışın, birliğin olduğunu düşündüğünü ifade etti.

Arap topraklarının artık kurtulması gerektiğini vurgulayan Fidan şunları kaydetti:

“Bölgenin otantik halklarının bulduğu otantik topraklar… Kürtler, Araplar, Türkmenler, Yezidiler, Aleviler kendi yerlerinde yaşamalı, kimse yerinden edilmemeli. Kürtlerin ait olduğu yerler var, Arapların, Türkmenlerin ama başkasının gidip toprağını işgal edip dışarıdan aldığınız destekle, bu devam edemez ve etmemeli de etmeyecek de inşallah.”

Esed ile son üç yılda bir araya gelmek için teşebbüsümüz oldu ama kabul etmediler

Bakan Fidan “Mahir Esed, Moskova’ya kaçmış olan Esed’ın kardeşiyle ilgili elinizde bir bilgi var mı? Onun geleceği ne olacak” sorusuna, “Yok biz de bilgi yok, biz de bilgi yok. Merak da etmiyorum açıkçası. O, Suriye rejiminin, Suriye’deki yeni yönetimin açıkçası işi, savaş suçlularının artık bulunması ve aranması” cevabını verdi.

“Suriye’de Ali Memluk, Hüsam Luka gibi mevkidaşlarınız vardı, bu insanlar daha sonra ülkeden çıkış için yardım bağlamında sizinle bir temasa geçtiler mi” sorusuna da Fidan “Temasa geçmediler” yanıtını verdi.

Fidan son üç yıl içinde Esed ile bir araya gelip gelmediğine ilişkin soru üzerine “Yok gelmedim, yok. Bir araya gelmek için teşebbüsümüz oldu, istedik ama kabul etmediler. Ben istedim. Hatta bölgedeki ülkeleri aracı yaptık Irak başta olmak üzere, başka ülkelerin adını da söylemeyeyim. Hepsine hayır dedi” ifadesini kullandı.

Şam nasıl düştü? En sıcak 14 saatin hikayesi

Özel Şam istihbaratı: Colani son anda Emevi Camisine girmeyip neden dışarıda bekledi?

Hakan Fidan: Suriyeliler artık ülkelerine dönebilir