MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin TBMM’de DEM Partili yöneticilerle el sıkışmasıyla başlayan ekim ayı yeni bir olası müzakere süreci tartışmalarıyla birlikte siyasette sürpriz gelişmelere sahne oldu.
Bahçeli’nin sık sık kapatılmasını istediği DEM Parti’ye jest yaparak başlattığı süreç kasım ayıyla birlikte yerini kayyımların tartıştığı sert bir iklime bıraktı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli el sıkışmanın hemen ardından Meclis’te düzenlenen yeni yasama yılı resepsiyonunda gazetecilere konuşmuş, “Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım” demişti.
MHP lideri daha sonra da “Beni harekete geçiren Sayın Cumhurbaşkanımızın yaptığı konuşmadır” diyecekti. Erdoğan konuşmasında İsrail’in bir sonraki hedefinin Türkiye olacağını iddia etmiş, “iç cephenin güçlendirilmesi” çağrısında bulunmuştu.
Aynı gün, yani 1 Ekim’de DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan “Anormal bir durum yok. Meclis’te olması gereken bir tabloydu” diye konuştu. Bakırhan ayrıca “Hemen yanı başımızda çatışmalar var, savaşlar var, nereye sıçrayacağını bilmiyoruz” diye de ekledi.
O dönem bir tür “siyasette yumuşama sürecinden” bahsedilirken 8 Ekim Salı TBMM’de grup toplantıları günüydü. Bahçeli burada “Uzattığım el gelin Türkiye partisi olun, gelin teröre cephe alın, gelin bin yıllık kardeşliğimizde kenetlenin teklifidir” dedi.
Erdoğan aynı gün kendi partisinin grup toplantısında ittifak ortağına destek verdi ve “Cumhur İttifakı’nın uzattığı elin değerinin muhatapları tarafından anlaşılmasını ümit ediyoruz” diye konuştu.
Muhalefet cephesindeyse yeni açılımın altında, yeni anayasanın yanı sıra Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı süresini kısaltmayacak bir anayasa değişikliği ve bir dönem daha cumhurbaşkanı adaylığı yolunu açma hedefinin yattığı değerlendiriliyordu.
MHP lideri Devlet Bahçeli 22 Ekim Salı günkü grup toplantısında yine şaşırtıcı bir hamle yaptı ve PKK lideri Abdullah Öcalan’a TBMM çatısı altında konuşma çağrısında bulundu.
Bahçeli’nin şaşırtan çağrısı şöyleydi:
“Terörist başı işin içinde olmazsa bir şey olmaz diyenlere de sesleniyorum. Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın.
“Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse, ‘umut hakkı’nın kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın. Ne Kandil, ne de Edirne; adres İmralı’dan DEM’e uzansın, bu ağır ve tarihi terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın.”
Bahçeli’nin çağrısı siyasetin başlıca gündem maddesi olurken, hemen ertesi gün Ankara’da Türk Havacılık ve Uzay Sanayi (TUSAŞ) hedef alındı. Beş TUSAŞ çalışanın şehit olmasına, 22’sinin de de yaralanmasına yol açan saldırıyı terör örgütü PKK üstlendi. PKK’ya yakın internet sitesindeki açıklamada saldırının “otonom” olarak tabir edilen bir ekip tarafından yapıldığı belirtildi. Açıklamada, saldırının daha önce planlandığı ve “siyasal gündemle ilişkisi olmadığı” savunuldu.
İmralı’nın Bahçeli’ye yanıtı ise gecikmedi. DEM Parti Şanlıurfa Milletvekili ve Abdullah Öcalan’ın yeğeni Ömer Öcalan 23 Ekim’de İmralı’da PKK lideriyle görüştüklerini duyurdu.
43 ay sonra yapılan ilk görüşmenin ertesi günü PKK liderinin şu mesajı kamuoyuyla paylaşıldı:
“Tecrit devam ediyor. Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim.”
Son olarak 30 Ekim’de Cumhurbaşkanı Erdoğan, Abdullah Öcalan’a Meclis’te DEM Parti grubunda konuşma çağrısı yapan MHP lideri Devlet Bahçeli’ye tam destek verdi.
Erdoğan “Bahçeli’nin, cesur çıkışı ve akıl dolu cümleleriyle tarihe not düşen, istikamet çizen bir lider” olduğunu söyledi. Konuşmasında Öcalan’ın adını hiç anmayan Erdoğan “Bizim Kandil’e bir çağrımız yok, terörle mücadeleye devam edeceğiz” dedi. Erdoğan çağrısının muhatabının doğrudan Kürt vatandaşlar olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı, 2015’te çözüm süreci çöktüğünden beri ‘Bizim muhatabımız Kürt vatandaşlarımız’ demeye devam ediyor.
Hatırlanacağı üzere MHP lideri adı tam olarak konamayan bu süreçle ilgili muhatap olarak Öcalan’ı ve Meclis’te DEM Parti’yi göstermişti.
Erdoğan bu sözleri Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in gözaltına alınmasından sonra söylüyordu ve aynı konuşmada Esenyurt’taki operasyona da Meclis kürsüsünden destek veriyordu:
“Terör örgütü mensupları Esenyurt’u kasıp kavururken bundan rahatsız olmayacaksın. Mevcut yönetime destek vereceksin. Attığımız adımlardan geri durmayacağız. Sayın Özel, benim Kürt kardeşim bölücü terör örgütü üzerinden sahnelenen oyunu görmektedir.”
Bu konuşmadan bir gün sonra terör operasyonu kapsamında tutuklanan CHP’li Özer’in yerine kayyım atandı ve bunu bugün Mardin Büyükşehir Belediyesi, Batman ve Halfeti belediyeleri izledi. Üç belediye başkanı da haklarındaki terör soruşturmaları sebebiyle görevden alındı, yerlerine kayyım atandı.
Bu arada ekim ayındaki yumuşamanın bir aktörü de yerine kayyım atanan Ahmet Türk’tü. Üçüncü kez yerine kayyım atanan Türk, Yıldız-Şenyaşar ailelerinin barışmasında Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, AK Partili Bekir Bozdağ ve Abdülhamit Gül ile birlikte arabuluculuk yapmış, barış yemeğinde aynı masada oturmuşlardı.
Türk kayyım kararının ardından dikkati çeken bir açıklama yaptı. Açıklamada iktidarın “bazı yerlerde yaptıkları görüşmelerde istediği sonucu alamadığını” ve kayyım kararlarının buna cevap olduğunu söyledi.
Halk TV canlı yayınında konuşan Ahmet Türk şunları söyledi:
“Normalleşme dedikleri yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Herkesi susturarak sindirerek böyle bir siyaset izlendiğini görüyoruz. Bunu siyaset haline getirmiş bir iktidarla karşı karşıyayız. Tahminen başka yerlere de kayyım atanır demiştim, doğru çıktı, bunu daha da yaygınlaştırabilirler. (Bahçeli’nin DEM Partililere el uzatması ve Abdullah Öcalan’a çağrı sonrasında bu gelişmelerin yaşanması) Bence bunlar hesaplanan şeylerdi. Böyle bir mesajın arkasından bir de şunu tahmin ediyorum bazı yerlerde yaptığı görüşmelerde istediği sonucu alamadılar diye düşünüyorum.”
Kısa süreliğine de olsa sürecin parçası olan Ahmet Türk’ün bu sözleri akıllara “Hangi görüşme, kiminle yapıldı” sorularını getirdi. İlk akla gelen PKK’nın Kandil’deki yöneticileri, Abdullah Öcalan ya da olası süreçte garantörlük yapması istendiği iddia edilen ABD.