Cumhuriyet Halk Partisi lider Kemal Kılıçdaroğlu, ince bir çizgi üzerinde yürümeye devam ediyor. Dün partisinin grup toplantısında bir konuşma yapan Kılıçdaroğlu, bir yandan CHP’nin bir ‘tek adam partisi olmadığını’ söyleyip, CHP’de genel başkan değişimi ihtimalini dışlamadan konuştu; bir yandan da seçimde başarısızlık yaşanmadığını ima eder tarza, ‘Yüzde 20’lerden yüzde 48’e geldik’ dedi, seçim öncesi politikalarının doğru olduğunu söylemeye devam etti.
CHP’nin grup toplantısına CHP’nin ağır toplarından Veli Ağbaba, Bülent Tezcan, Engin Altay ve Ali Öztunç katılmadı. Bazı haberlerde İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun açıklayacağı ‘değişim manifestosu’ ile gruba katılmayan milletvekilleri arasında bağ kuruldu.
10Haber’e konuşan Bülent Tezcan, “Bizim için de, diğer arkadaşlar için de bir kasıt yok. Özel bir protesto değil. Programı gereği bazen arkadaşlar katılamıyor, televizyondan takip ediyor. Onu o şekilde yorumlamak doğru değil. Genel Başkan’ın toplantısına katılınmaz mı yani” diye konuştu. Engin Altay’ın da başka bir toplantı sebebiyle grup toplantısına katılamadığı öğrenildi.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından bazı bölümler aynen şöyle:
AYDINLARIN YAKILDIĞI BİR TÜRKİYE KABUL EDİLEMEZ: Acısız bir bayramı geçirmek acaba Türkiye’de mümkün olacak mı diye kafamda soru işareti var. Kimse düşünceleri nedeniyle hapse atılmamalı. Birileri ‘benim gibi düşünmediğin için seni hapse atarım’ derse o ülkede demokrasi olmaz. (Sivas Katliamı) Zaman aşımının olmaması gerekiyor. Takipçisi olacağız ve olmaya da devam edeceğiz. Aydınların yakıldığı bir Türkiye kabul edilemez.
*(Numan Kurtulmuş’a Can Atalay çağrısı) Bir TBMM Başkanı haksız yere yasalara, anayasaya aykırı şekilde tutuluyorsa, TBMM’nin itibarını ayaklar altına alıyor demektir. TBMM Başkanı karar alırken Saray’dan irade almamalı.
MERDAN YANARDAĞ NEDEN İÇERİDE: Osman Kavala tam 2 bin 72 gündür özgürlüğünden mahkum edildi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararı var, suçsuzdur diye. Türkiye’de iki ayrı mahkeme tahliye ve beraat için karar verdi. Ama kararları takan kim! Neden içeride? Sayısız uyarı var ‘yapmayın, etmeyin’ diye. Merdan Yanardağ, bir gazeteci, televizyoncu, yazar. Neden içeride? Hangi gerekçeyle içeride? O da yedi gündür tutuklu. Bir komisyon ve avukatlardan oluşan komisyon oluşturduk. Ziyaret edildi. Bir gazeteciyi tutuklamak hangi aklın işidir? Önce bekliyorlar, sonra troll’ler devreye giriyor, suçlamalar yapılıyor. Savcılar harekete geçiyor. Bunları Türkiye’de yaşıyoruz, akıl alır gibi değil.
ERDOĞAN ARTIK KONTROL EDİLEN KİŞİDİR: İzmir’de minareden birisi müzik çaldı. Onu paylaşan kişiyi tutukladılar ama onu yapan kişiyi görmediler. Çünkü bir kavga, bir kargaşa çıksın istiyorlardı. Bunun adı hainliktir. Erdoğan kontrol eden değil artık kontrol edilen kişidir. Uluslararası tefecilerin kontrol ettiği ve yönlendirdiği kişidir. Düne kadar ‘Faizi artırmayacağım’ diyen kişiye tükürdüğünü yalatmak da bu uluslararası telecilerin görevleri arasında olmuştur. CHP olarak bunları içimize sindiremiyoruz. Temel görevimiz bu ülkenin siyasal ve ekonomik bağımsızlığı sağlamaktır.
DIŞARININ PARASIYLA İŞLEM YAPILIYOR: Borçlar öyle bir noktaya geldi ki dışarıya mahkum olduğunuzda dışarının parasıyla da işlem yapmaya mahkum oluyorsunuz. Bugün Türkiye Cumhuriyeti bankalarında dolar cinsinden tutulan paranın oranı yüzde 65.9. Yani Türk Lirası geçmiyor, sadece çarşıda-pazarda geçiyor. Döviz kurundaki 1 TL’lik artışın maliyeti, 145,5 milyar TL! Bu yükü 85 milyon insan ödüyor. Doları olanlar, 5’li çeteler değil. Onlara şimdilik kimse dokunmuyor çünkü onlar siyasetin de şeklini belirliyorlar.
TEK ADAM PARTİSİ DEĞİLİZ: Şimdi farklı bir konuya değineyim. CHP bir tek adam partisi değildir. Cumhuriyetimizin ve partimizin kurucusu Atatürk’ten beri CHP bir kadro partisi olmuştur. Tarihinde doğruları yanlışları olmuştur. Ama bu hareket her zaman ve her zaman ezilenlerin, sesi duyulmayanların, adalete susayanların yanında olmuştur. CHP zulme karşı milyonları kucaklayan çoğulcu bir duvardır. Cumhuriyetimizin temellerinde CHP’nin kadrolarının imzası vardır. CHP’nin tüm kadroları dünden bugüne siyasi ikballerinin peşinde koşmamıştır.
GÖRMEZDEN GELİNEN KESİMLERLE HELALLEŞTİM: Bugün özellikle de son 10 yılda Türkiye’de giderek büyüyen bir ekonomik krizle karşı karşıyayız. Toplumun, coğrafyanın neresine giderseniz bunu hissediyorsunuz. Yapılması gerekeni yaptım. Ne mi yaptım? Asla görüşülemez denenlerle görüştüm. Görmezden gelinen tüm kesimleri helalleşmeye çalıştım. Hiç kimseyi ötekileştirmedim, kin tutmadım. Tüm kesimlerle bir fincan da olsa kahve içtim. Tüm bunları herkes için hak, hukuk, adalet hedefiyle yaptım. Hep birlikte kardeşçe ve özgürce yaşayalım diye bunları yaptım. Batı’ya şirin görünmek için yanlış olan göçmen politikasını eleştirmekten geri duymadım. Doğu’ya şirin görüneyim diye Uygur Türkleri’ne uygulanan politikaya ses çıkartmaktan vazgeçmedim.
ADRES MECLİS: Tüm sorunların çözüm adresi olarak TBMM’ni adres olarak gösterdik. Eğer bizim hayat görüşümüz haksızlığa karşı mücadele ise doğru yolda olmanın verdiği haz her şeyden üstündür. Asıl mücadele devrimi, değişimi gerçekleştirdiğimize de haklının yanında kalabilmektir. Yani hayatınız boyunca değişimin kendisi olabilmektir.
YÜZDE 20’DEN YÜZDE 48’LERE ULAŞTIK: Biz doğru yoldayız ve ne pahasına olursa olsun doğru yolda olmaya devam edeceğiz. Değişim ve liderlik meselesine gelelim şimdi. Bir kere bizler 25 milyon insanla birlikte, çıkarsız, parasız sadece ama sadece hakkın yanında olmak için bir araya gelen bir koalisyon kurduysak, başörtülüsü, başı açığı, seküleri, Atatürkçüsü, milliyetçisi bir araya gelebildiysek büyük bir değişimi zaten başlatmışız demektir. Ama biz toplum olarak neyin değiştiğine değil, neyin değişmediğine bakarsak hata yapmış oluruz. Değişen şeyler yüzde 20’lerden yüzde 48’lere ulaşan kitlelerdir. Değişen şeyler asla görüşülemez denen cenahlarla görüşmek, ittifak yapmaktır.
25 MİLYONUN HAKKINI YEDİRMEM: Başarıyı tek başıma üstlenmem ama bu birlikteliği başarısızlık olarak tanımlarsanız o zaman tek başıma karşınızda durur ve dikilirim. 25 milyona dokundurtmam. 25 milyonun hakkını ve hukukunu kimseye yedirtmem. Kim bizimle birlikte olmuşsa bu başarı hepimizindir ve bu başarı herkesin başarısıdır. 25 milyona ulaşan bu değişim yeterli değilse başarısızlık benimdir. Bu sayıyı artıracak yeni değişimleri üretme görevi de benimdir. Bugünkü görevim 25 milyondan 1 kişiyi bile feda etmeden bu kitleleri artıracak süreci yönetmektir.
BU KİTLE HİÇBİR LİDERİN GÜDÜMÜNDE OLMAYACAK: Gelecekte bu partinin elbette başka liderleri olacaktır. O zaman da bugün de ben aynı kalacağım. Bugün CHP lideri olmam ya da olmamam hiçbir şey değiştirmez. Çünkü biliyorum ki Saray saltanatı karşısında halk olarak hep beraber durup, mücadelemizi sürdüreceğiz. Tüm yoldaşlarımın şunu akıllarından çıkarmamalarını isterim; Ben CHP’nin başında olsam da olmasam da birleştirdiğimiz bu 25 milyonluk demokrasi kitlesi hakkın yanında duranların kitlesi olacak ama hiçbir zaman bir liderin güdümünde olmayacaktır.