Mayıs seçimlerinden bu yana değişim tartışmalarıyla çalkalanan CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, T24’ten Metin Kaan Kurtuluş’a verdiği röportajda önemli açıklamalar yaptı.
Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarında en dikkat çeken kısımlar ise iktidar-medya ilişkisi ve Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın “gizli protokol” iddiasına ilişkindi.
İşte o röportajın bir kesimi:
‘Para su gibi dağıtıldı, herkes şahit’
- Toplumdaki kutuplaşmadan rahatsızlığınızı sıkça dile getirdiniz ve bunu aşmayı hedeflediğinizi vurguladınız. Bu konuda ne kadar ilerleme kaydedebildiğinizi düşünüyorsunuz? Sizce bunun için doğru enstrümanlar kullanıldı mı?
Eğer 25 milyonu aşkın kişi demokrasi yönünde oy kullanmışsa, kutuplaşmaya karşı oy kullanmışsa, beraber ve birlikte olmaktan yana oy kullanmışsa, güçlendirilmiş parlamenter sistemden yana oy kullanmışsa, bunu başarısızlık olarak görmek doğru değil. Yani bu ülkede neredeyse her iki kişiden biri size destek verdi, oyunu demokrasiden yana kullandı. Bizim rakibimiz sadece Erdoğan değil, Erdoğan devletiyle rekabet ettik biz. Düşünün; bütün bakanlar, altlarında makam araçları ve devletin bütün olanaklarıyla alandalardı. Para, su gibi dağıtıldı… Bütün bunların hepsi, hepimizin gözleri önünde oldu. Gazetecisi de sade yurttaşı da bunun tanığıydı zaten.
Yalanlar; mesela ben, kazanan Erdoğan’ın ahlaki meşruiyetinin – yani var olan seçimin ahlaki meşruiyetinin de tartışılmasını istedim. Kimse tartışmadı. Bir insan yalan söyleyerek Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturuyorsa, bunun ahlaki meşruiyetini benden önce bu ülkenin saygın medyasının tartılması gerekirdi. Ama bu hemen hemen hiç yapılmadı, sorgulanmadı…
Gazeteci örgütlerine sitem
- Peki, sizce neden sorgulanmadı?
Ben de onu merak ediyorum; neden sorgulanmadı? Hangi gerekçe ile sorgulanmadı? Birilerinin bunu sorgulaması gerekmiyor muydu? Sahte videolar… Haydi diyelim siyasetçi bunu yaptı, daha acı olanı Yeni Şafak gazetesinin doğrudan doğruya Erdoğan’dan yana tavır alıp, benimle ilgili sahte videolar üreterek, bunu Facebook hesaplarında paylaşmasıydı. Biz ‘3 milyon lira para harcadı’ dediğimizde Yeni Şafak gazetesi ‘Biz 3 milyon değil, 5 milyon para harcadık’ dedi. Bu bile sorgulanmadı. Bu paraları kamu bankalarının verdikleri ilanlardan mı sağladılar? Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenler, haram sofralarından beslenenler bu millete “din iman” satıyorlar… Devlette çürüme başlayınca, çürümenin birçok alana sirayet ettiğini görüyoruz. Çürümenin devletle birlikte sivil toplumu da etkilediğini görüyoruz. Yeni Şafak gazetesine hangi gazete dernekleri tepki gösterdi gerçekten merak ediyorum…
‘Holding gazetecileri’ tartışması
- Medya tartışmaları seçim sürecinde de devamında da birçok farklı başlıkla sürdü. En çok tartışılan başlıklardan biri de ‘Beşli Çete’ diye nitelendirdiğiniz holdinglere çalışan gazeteciler olduğunu söylemenizdi. Bu isimleri açıklayacak mısınız?
Hayır, onlar kendilerini gayet iyi biliyorlar… Aslında medya dünyası da bunu çok iyi biliyor. Bu ülkede saygın gazeteciler var. Bana yönelik eleştiri cephesini büyütmek için bazı saygın gazetecileri de benim eleştirilerime muhatap etmek istediler. Ben onları aradım ve onlarla ilgili hiçbir kuşkumuz olmadığını kendilerine ifade ettim. Kalemini, inandığı dünya görüşü doğrultusunda, etik değerler çerçevesinde kullanan, bana da yönelik eleştiri yapan herkese saygım var. Gerçek anlamda gazetecilik yapan herkesin bunu bilmesini isterim.
‘Herhangi bir protokolde yer alamaz’
- 14 Mayıs’tan sonra Ümit Özdağ ile yapılan ve kendisine 3 bakanlık ve MİT Başkanlığı sözü verdiği belirtilen protokolün basına yansımasının ardından Millet İttifakı paydaşlarının tepkisi oldu. Bunun muhasebesini nasıl yapıyorsunuz?
Bu konuda sadece daha önce de dediğim şeyi söyleyeceğim; iki kişi arasında imzalanan metin o iki kişinin namusuna teslim edilmiştir. Benim bu konuda açıklama yapmam doğru olmaz. Ancak şunu söyleyebilirim herhangi bir protokolde yer almayacak tek şey MİT Başkanlığı’dır…