Siyasetin, Diyanet’in, SADAT’ın, gazetecilerin, sosyal medyanın ‘büyük’ gündemi ‘seccade…’
Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 31 Mart akşamı İstanbul Platformu’nun geleneksel iftar programına katıldı. Kılıçdaroğlu’nun programdan sonra çektirdiği bir fotoğraf gündeme düştü. Fotoğrafta Kılıçdaroğlu’nun seccade üzerine ayakkabıyla bastığı görülüyordu.
Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Ak Parti milletvekilleri ve Ak Parti’ye yakın hesaplar sosyal medyada Kılıçdaroğlu’nu dini değerleri aşağılamakla suçluyordu.
Ayakkabınız ile bastığınız yer, müslümanların secde ederken kullandığı seccadedir @kilicdarogluk pic.twitter.com/QDWjdTmWG9
— HAMZA DAĞ (@avhamzadag) March 31, 2023
Fotoğrafın yayılması üzerine Kılıçdaroğlu sosyal medya hesabından bir özür mesajı yayınladı. Kılıçdaroğlu, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Üzgünüm, seccadeyi göremediğim için çok üzgünüm” dedi ve şöyle devam etti: “Dünyada kimseyi incitmek istemem, hele milletimi asla. Buradan istismarcılık yapanları ve kullandıkları propaganda aparatlarını da milletimizin vicdanına bırakıyorum.”
Üzgünüm, seccadeyi göremediğim için çok üzgünüm. Dünyada kimseyi incitmek istemem, hele milletimi asla. Buradan istismarcılık yapanları ve kullandıkları propaganda aparatlarını da milletimizin vicdanına bırakıyorum.
— Kemal Kılıçdaroğlu (@kilicdarogluk) April 1, 2023
Tartışma Kılıçdaroğlu’nun özrüyle de bitmedi… Bağcılar’da önceki gün toplu açılış töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seccade olayını Pensilvanya’ya bağlayarak, “Birileri seccadelerin üzerine ayakkabıları ile basabilir. Bunlar Pensilvanya’dan alıyor talimatı. Yapabilirler. Bunlara en güzel cevabı aziz millerim 14 Mayıs’ta verecektir” dedi.
‘Seccade’ tartışması devam ederken Diken’den Bilal Çelik, “Alo Fetva” hattını arayarak Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görüşünü aldı.
Diyanet’teki ‘fetva görevlisi’ seccadenin kutsiyet atfetmediğini belirterek, “Temizlik için kullanılan, elbiselerimiz gibi bir şey. Sadece üzerine namazı hatırlatıcı bir şeyler yazıyorsa, ibadete saygıyı temsil ediyor, o kadar” diyordu.
Seçim güvenliği tartışmalarıyla gündeme gelen SADAT da bu tartışmaya dahil oldu. SADAT kurucularından Gürcan Onat, Kılıçdaroğlu’na ‘şeytan’ göndermesi yaparak sosyal medya hesabından “Gerçekten, ninelerimiz boşuna dememiş; ‘namaz kıldıktan sonra seccadenizi dürüp kaldırın, yoksa üzerinde şeytanlar gezinir’ diye” paylaşımını yaptı.
Gerçekten, ninelerimiz boşuna dememiş; "namaz kıldıktan sonra seccadenizi dürüp kaldırın, yoksa üzerinde şeytanlar gezinir", diye.
Ne mübarek kadınlardı onlar.— Gürcan Onat (@gurcanonat) April 2, 2023
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, sosyal medya hesabından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seslendirdiği Necip Fazıl Kısakürek’in “Zindandan Mehmed’e Mektup” şiirinden bir bölümünü paylaştı. Altun’un paylaştığı bölümde şiirin “Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat/Zift dolu gözlerde karanlık kat kat/Yalnız seccâdemin yününde şefkat/Beni kimsecikler okşamaz mâdem/Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem” sözleri yer aldı.
Şiir… pic.twitter.com/2JJJShMNwT
— Fahrettin Altun (@fahrettinaltun) April 1, 2023
Medya da ‘seccade’ tartışmasına kayıtsız kalmadı. Kimi köşe yazarları seccadenin bir eşya olduğunu söylerken kimi de İslama yapılan bir saygısızlık olarak değerlendirerek Kılıçdaroğlu’nu dini hassasiyetlere uzak olmakla suçladı.
Mehmet Yılmaz: Her şey seccade görevi görebilir
T24 yazarı Mehmet Yılmaz İslam’da ‘seccade’ olarak tanımlanmış özel bir eşyanın olmadığını belirterek köşeni şunları taşıdı:
“Her şey seccade olabiliyor, yeter ki temiz olsun. Abdestini almış herkes, niyet ederse istediği her şeyin üzerinde namazını kılabilir.
Temiz bir karton parçasından tutun, Bünyan’da, Hereke’de elde dokunmuş çok özel bir halıya kadar her şey seccade görevi görebilir.
Seccade dediğimiz şey, işi bittikten sonra katlanılır ve bir kenara kaldırılır ki temiz kalsın. Hatta bu katlanılıp kaldırılması sırasında bir tespih de çoğu zaman içinde kalır.
Şu ya da bu nedenle kirlendiği düşünülen seccade yıkanır, temizlenir ve yeniden kullanılır. Kirlenmiş olması, o eşyanın temizlendikten sonra seccade olarak kullanılmasına engel teşkil etmez.
Kılıçdaroğlu’nun üzerinde bulunduğu zeminde yer alan ve “seccade” olduğu ileri sürülen “dokuma ürünü”, gerçekten seccade olsaydı kalabalık bir insan grubunun ayakkabı ile girdiği bir yerde zaten serili olarak bırakılmazdı.
Üzerinde her kim namazını kıldıysa toplar, bir kenara koyardı. Bu olayda bir ‘kabahatli’ aranacak ise o namazını kıldıktan sonra onu orada serili olarak unutup, giden insan olmalı. O da gerçekten o zeminde, o halıcığın üzerinde namaz kılan biri olduysa!
Seccadeye kendisinde olmayan bir kutsiyet ithaf etmek, bir eşyayı putlaştırmaya çok yaklaştığınızı gösterir ki İslam’da buna yer olmadığını anlatmaya gerek yok sanırım.
Seccade adı verilen eşya (adı üzerinde eşya) üzerinden böyle bir yaygaranın koparılması, besleme medyadaki memurlar tarafından bunun köpürtülmesi yeni bir durum değil.
Bu siyasal İslamcıların sık kullandıkları bir taktik. Bir dini değer aşağılanmış ya da görmezden gelinmiş gibi bir hava yaratarak bunu toplumun diğer kesimleri üzerinde bir baskı aracı olarak kullanmaya yönelik bir taktik.”
Kübra Par: İzahı yok
Habertürk yazarı Kübra Par, Kılıçdaroğlu’nun seccadeye basmasının dini hassasiyetleri yüksek bir ülkede bir izahının olmadığını belirtti ve şöyle devam etti:
“Türkiye gibi dini hassasiyetleri yüksek bir toplumda bir Cumhurbaşkanı adayının Ramazan günü seccadenin üzerine ayakkabıyla basması büyük bir gaftır.
Gaftan da öte skandaldır.
Namaz kılan milyonlarca insan bu pozu ayıplar. Kutsalına saygı gösterilmemesine öfkelenir.
Mesele sadece seccadeye ayakkabıyla basma hatasından ibaret de değil aslında.
Daha büyük bir sembolik karşılığı var.
Bu görüntü yıllarca CHP’ye atfedilen “Dinden uzak parti” iddiasının kanıtı olarak sunulur.
CHP’ye Kılıçdaroğlu’na oy vermekte tereddüt eden binlerce muhafazakar kararsız sadece şu fotoğraf karesi nedeniyle bile muhalefetten uzaklaşır.
Kararsızları geçtim Millet İttifakı’ndaki muhafazakâr partilerin tabanları da bu durumdan rahatsız olur.
Başörtüsü yasa tasarısı, helalleşme çağrıları, muhafazakâr genç kadınlara sesleniş… Zaten yeterince etki yaratmayan bu girişimler de bu olaydan sonra inandırıcılığını hepten kaybeder.
Kılıçdaroğlu’nun bunu bilerek yaptığına zerre ihtimal vermiyorum. Büyük olasılıkla farkına varmadı. Bastığı yerde ne olduğunu görmedi.
Fakat dikkatsizlik sonucu meydana gelmiş olması durumun vahametini hafifletmez.
Fark edildiği anda bir dakika bile beklemeden bir açıklama yaparak samimiyetle özür dilemesi gerekirdi.
AK Parti başka seçim afişi yaptırmaya gerek duymaz artık.
Kılıçdaroğlu seçimi kaybederse, kendisine 418 milyar ve hesaplaşma üzerinden kampanya yapmayı öneren aklı çok danışmanları 15 Mayıs sabahında bu fotoğrafı önlerine alıp uzun uzun düşünsünler.”
Hasan Basri Yalçın: Namazda aklı olmayanın ezanda kulağı olmaz
Sabah gazetesi yazarı Hasan Basri Yalçın ise Müslümanların girdiği mekânda serilmiş seccadeleri sıradan bir halıdan kolayca ayırt edeceğini belirterek yazısının ilgili bölümü şöyle:
“Seccadenin üzerinde poz vermek tabii ki bir yanlışlığın sonucu olabilir. Ama bilmeyenler için veya alışkın olmayanlar için söyleyelim. Seccadede namaz kılmaya alışkın bir Müslüman girdiği mekânda serilmiş seccadeleri sıradan bir halıdan kolayca ayırt eder. O seccadelere insanların alınlarını koyarak secde ettiklerini bilir. Ayakkabılarıyla dan dun yürümez. O seccadelerin üzerine basmaz. Ama bu işlerin sadece gösteri kısmıyla ilgilenenler o seccadeleri boş bulunduklarından halıdan ayırt edemezler. Çok sevdiğim bir söz vardır. Namazda aklı olmayanın ezanda kulağı olmaz.
Kimsenin seccadeyi halıdan ayırt edebilmek zorunda olduğunu iddia etmiyorum. Namaz kılmazsınız, ibadet etmezsiniz seccadenin ne işe yaradığını da bilmezsiniz. Bilmeyebilirsiniz. Tamamen özgürsünüz. Ama insanların da sizin samimiyetinizi değerlendirme özgürlüğü var. Öğlen vakti Memleket Partisi’nde çaylı börekli toplantı yapıp akşam Gelecek Partisi’nde iftar yapıyorsanız bu en basitinden komiktir. O zaman da insanlar sorar. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Dindar da sorar. Seküler de sorar. Sen hangisisin? Ama işte her şey ucube bir düzenekten ibaret olunca bu tür uyumsuzluklar da kaçınılmaz oluyor. Öyle işte’ Alışmadık kafada şapka durmuyor. Bu tür zırvalıklara imza atmaya devam ederseniz, dindarları ikna edemediğiniz gibi sekülerler nezdinde de itibar kaybedersiniz.”
Necati Özkan: Açıklamanın gereği yoktu
İstanbul Büyükşehir Belediye’sin kampanya danışmanı ve Cumhuriyet gazetesi yazarı Necati Özkan ise ‘seccade’ olayının ardından bir açıklama yapılmasının gereği olmadığını söyledi. Özkan köşesindeki yazısına şöyle devam etti:
“Kampanyayla Hasan Kaçan gibi bazı kişiler, Kılıçdaroğlu’nun dini değerlere ve kutsallara saygısızlık yaptığını iddia ederek CHP liderine yönelik nefret diline varan eleştirilerde bulundu. Seçim öncesi tam da aradıkları ‘ayrıştırıcı malzemeye’ kavuşan AKP’li siyasiler, tabandan tepeye olaya dahil oldu. Birkaç saatte at izi it izine karıştı. Sonuçta Kemal Kılıçdaroğlu trol ve botlarla köpürtülen bu sahte kampanyaya karşı, hiç gereği yokken açıklama yapmak zorunda kaldı. Gereği yoktu çünkü ortada saygısızlık da yoktu, kasıt da!
Zira İslam âlimi Mustafa İslamoğlu Twitter hesabından yaptığı paylaşımlarda ‘seccade’ kavramının İslamdaki yeri ve önemine ilişkin en doğru değerlendirmeyi yaptı: İlk olarak, ‘Ne seccadesi yahu! Peygamber kendi mescidinde yıllarca hem kendisi hem sahabesi ayakkabılı-sandaletli namaz kıldı. Paralel Kuran yapıp inandıkları hadis kitaplarında bu konuda bir sürü başlık var. Cahilin dincisi de bi başka oluyor. Tam şaşkın ördek misali… Tövbe tövbe!’ şeklinde bir tweet atan İslamoğlu ardından da ‘Hep hadislere tapar numarası yapıyorlar ama peygamberin ‘Yeryüzü bize mescit kılındı’ ilkesine küfrediyorlar. Seccadenin kutsallığı şöyle dursun, peygamberin yaşadığı yüzyılda ‘seccade’ kavramı yok. Bir kez bile kullanılmıyor. Yok, yok, yok!’ diye yazdı.
14 Mayıs’a kadar “seccade” türü nefret dilinin kullanılacağı ve ötekileştirici kampanyaların yapılacağını göreceğiz. Çünkü iktidarın kullanabileceği yegâne konu kutsallar kaldı. Siyasette trol ve bot hesapların kullanımı bir müddet daha var olmaya devam edecek. Kampanyaların dürüst ve şeffaf bir şekilde yürütülmesi ve seçmenin korunması için bu gecekondu rejimi değiştirmekten başka çare yok.”
Bülent Orakoğlu: Üzerine basılmayacağını bilmediğini düşünmek abes ile iştigal
Yeni Şafak gazetesi yazarı Bülent Orakoğlu ise Kılıçdaroğlu’nun seccadeye bilerek bastığını ima ettiği yazısında şunları söyledi:
“Millet Koalisyonu Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’nun Ramazan ayının ilk günlerinde katıldığı bir iftarda yanındakiler ile birlikte tek kişilik bir namazgahta seccadeye ayakkabı ile basması ve kirletmesi oruçlu olmadığı halde iftara katılıp kamuoyunu aldatması dini istismar etmesi kabul edilemez bir davranıştır. Müslümanların ve Türk toplumunun medeniyet değerlerine sembollerine yapılan büyük bir saygısızlıktır. Kılıçdaroğlu’nun tek kişilik namazgahta namaz kılındığını ve seccadenin üzerine basılmayacağını bilmediğini düşünmek abes ile iştigaldir. Aslında Millet Koalisyonu Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’nun geçmişte başörtüsü ve din istismarcılığı konusundaki negatif yaklaşımlarını düşünürsek başörtüsü için 1 metrekarelik bez parçası ifadesi 28 Şubat’ta cuntanın yanında yer alması 28 Şubat zihniyetinin savunucularından olduğu aşikardır.”
Aynı gazetede yazan Aydın Ünal’a göre ise Kılıçdaroğlu seccadeye bilerek değil yanlışlıkla bastı ama Ünal’a göre bu bir özür değil. Ünal şöyle sürdürdü:
“Siyaset meydanı kurtlar sofrasıdır; en küçük hatayı dahi affetmez. Bu yola giriyorsanız hata yapmayacaksınız. Hata yaptığınızda da sizi eleştirenlerden şikâyetçi olmayacaksınız.
CHP’nin “din açılımı” önümüzdeki günlerde de epeyce malzeme üretecek gibi görünüyor.
CHP kervanına takılan dindar/muhafazakâr partiler ortaya çıkan manzara karşısında acaba şimdi ne düşünüyorlardır? Yoksa onlar da “seccade bir bez parçası canım” deyip meseleyi geçiştirmeye mi çalışıyorlardır?
Erdoğan sahaya çıktığında kendisine atılan bu pasları gole çevirecektir. O zaman kimse Erdoğan’ı “din istismarı” yapmakla suçlamasın. Ektiğinizi biçersiniz; o kadar.”
Fikret Bila: Sahte gündemler neden yaratılıyor?
Halktv.com.tr yazarı Fikret Bila seccade tartışmasının gerçek gündemi örtmek için ortaya çıkarıldığını iddia ettiği yazısına şöyle devam etti:
“Bu sahte gündemler neden yaratılıyor?
Kuşkusuz iktidarın yol açtığı büyük sorunlardan oluşan gerçek gündemi örtmek için. Bu devasa sorunları örtmeye bu çabalar yetmez. Bugün Türkiye’nin en önemli gündem maddesi depremzedelerdir. Resmi rakamlara göre 50 bin, uzman tahminlerine göre en az bunun üç katı cana mal olan, milyonlarca insanı yerinden yurdundan eden, sokakta, işsiz bırakan deprem felaketinin yarattığı en ivedi sorunlar çözülmüş değil. CHP’li belediyeler ve gönüllü kuruluşlar dışında iktidar sırf kendi propagandasını yapmayı öncelediği için hâlâ çadır bekleyen, konteyner bekleyen, ilaç bekleyen, yardım bekleyen, cenazesini, kayıplarını bulamayan depremzede vatandaşlar her gün eziliyor. Acıları gün geçtikçe artıyor.
İktidardan inşaat vaadinden başka bir icraat yok. ‘Bir yılda evinizi yapacağız, yüzde 60’nı biz ödeyeceğiz, yüzde 40’nı depremzede ödeyecek’ diyebiliyor. Gözü yine inşaatta, yine müteahhitte.
Seccade tartışması bu gerçeği örtebilir mi?
Örtemez.
Türkiye bu iktidarın yanlış politikaları nedeniyle tarihinin en ağır ekonomik krizini yaşıyor. Millet bu soğuk havalarda, ucuz ekmek kuyruğunda, ucuz yağ, ucuz et kuyruğunda saatlerce bekliyor. Ramazan pidesi 10 lira, simit 7 lira, çay 10 lira, kıyma 300 lira, kuşbaşı et 500 lira, peynir fiyatları 150 lira ile 200 lira arasında değişiyor. TÜRK-İŞ araştırmalarına göre 12 aylık gıda enflasyonu yüzde 130’u aştı.
Bu gerçeği seccade tartışması örtebilir mi?
Örtemez.
Ekonomik kriz nedeniyle 2019 yılından 2023 yılına kadar yüzbinlerce esnaf kepenk indirdi. Bu iktidarın son 15 yılında dükkânını kapatan esnaf sayısı 1 milyon 800 bini geçti. Kiralardaki fahiş artışlar esnafı kepenk kapatmaya itiyor. KOBİ’lerin takibe düşmüş kredi miktarları yüzde 50 oranında arttı. İktidar bu konularla ilgili değil. Hiç üzerine alınmıyor. İktidar gözünün önündeki ekmek ve yağ kuyruklarını görmeyip ‘Ekmek, yağ kuyruğu denilince biliyorsunuz CHP dönemidir’ diyebiliyor.
CHP dönemindeki kuyrukların biri İsmet İnönü döneminde İkinci Dünya Savaşı’na girmemek uğruna yaşanmıştır Orduyu savaşa hazır tutabilmek için kaynaklar askere harcanmıştır. Sonuçta Türkiye ekonomik sıkıntı çekmiştir ama dünyanın en kanlı savaşının dışında kalmayı başarmıştır. Diğeri ise Bülent Ecevit döneminde yaşanan kuyruklardır. Bu kuyruklar da Kıbrıs Barış Harekatı’yla Kıbrıs Türkü’nün kurtarılması uğruna yaşanmıştır. Kıbrıs Barış Harekatı’nın zaferle sonuçlanmasından sonra başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin koydukları ekonomik ambargonun bir sonucudur. Ancak bugünkü kuyrukların ne uğruna yaşandığını iktidar izah edemiyor. Oysa bugünkü kuyruklar iktidarın kendini ve etrafını zenginleştirmek, halktan alıp zengine vermek üzere uyguladığı yanlış ekonomi politikasının ağır bir sonucudur.
Başka bir nedeni yoktur.”