Özellikle seçim döneminde çocukları kampanya reklamlarında ya da siyasilerin yanında daha sık görüyoruz. Bu sert dünyada çocukların yer almasıysa her zaman tartışma konusu. Psikolog Suphi Tunç 10Haber'e çocuk ve siyaset ilişkisini anlattı.

Türkiye’de her seçim döneminde siyaset arenası hararetleniyor. Adaylar Meclis’te yan yana gelip tokalaştıkları, kimi zaman ortak hareket ettikleri rakiplerine kürsülerden, binlerce kişinin karşısında ağır suçlamalar yapıyor. Bu bazen hakarete kadar gidiyor. Ancak yine her seçim döneminde kürsülerde, açılışlarda bir konuk mutlaka oluyor: Çocuklar.

Bu dışarıdan getirilen ‘oyuncular’ genellikle daha 15 yaşına ulaşmamış oluyor. Seçme ve seçilme hakları yok, ailelerinin yönlendirmesiyle hareket ediyorlar. Ancak bu masumiyetleri sert politikanın içinde yumuşak alan yaratıyor. Siyasetçiler de çoğunlukla çocuklar ve yaşlılarla fotoğraf vermeyi propaganda aracı olarak kullanıyor.

Bunların bazı örnekleri şöyle:

Rize’de 2021 yılında Salarha Tüneli açılışı için çocuklarla poz veren Erdoğan kurdeleyi erken kesen çocuğu kafasına vurarak uyarmıştı.

 

Erdoğan seçim gezileri kapsamında otobüsüyle halkı selamlarken 25 Mart’ta çocuklara oyuncak dağıttı, otobüse gelen bir çocuğa da 200 lira verdi.

 

Dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu 2014 yılında terör örgütü IŞİD’in serbest bıraktığı rehine yakınlarından bir çocuğa sevgi göstermişti. Ancak çocuğu kafasından tutup havaya kaldırması gündem olmuştu.

 

Dönemin başbakanı Davutoğlu 2016 yılında Ankara’da bir okulu ziyaret etmişti ve kameralar da yanındaydı.

 

Üsküdar’da 17 Mart’ta açılış yapan İBB Başkanı İmamoğlu, Mustafa Kemal adında bir çocuğa kürsüde mikrofon uzattı. Küçük çocuğun “Her şey çok güzel olacak” sözleri çok alkışlandı.

Cumhur İttifakı’nın İBB Başkan adayı Murat Kurum sahur programında vatandaşlarla bir araya geldi. Kurum’a burada küçük bir çocuk tarafından resim hediye edildi. Duygulandığını söyleyen Kurum o anları Twitter’da da paylaştı.

Peki gerçekten bunlar basının yazdığı gibi ‘gülümseten anlar’ mı? Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi’nde “Çocuk ırk, din ve başka herhangi bir ayrımcılığı besleyen uygulamalardan korunur. Anlayış, hoşgörü ve halklar arasında dostluk, barış ve evrensel kardeşlik ruhuyla, güç ve yetkilerini insanlığın hizmetine sunması gerektiği bilinciyle yetiştirilir” maddesi yer alıyor. Bu maddenin olduğu sözleşmede Türkiye dahil 196 ülke taraf ve bu sözleşme en çok ülkenin onayladığı insan hakları belgesi niteliği taşıyor.

Her seçim döneminde özellikle öne çıkan çocukların siyasetin kısa süreliğine de olsa parçası olması onların hayatını nasıl etkiliyor ya da etkiler mi? 10Haber’e konuşan Uzman Klinik Psikolog Suphi Tunç’a göre bu çocukların seçim propagandası olarak kullanılması anlamına geliyor. Şirin ve sempatik görünmek algısıyla hareket edildiğini belirten Tunç yine de çocukların siyaset üstü konumda olması gerektiğini hatırlatıyor. Her ailenin bir ideolojisi olsa da genel olarak çocuğunun okulda ya da mahallede bu ayrıştırmadan uzak durmasını istediğini söylüyor Tunç ve ekliyor:

“Demek ki ilkesel olarak öğrendiğimiz bir şey var. Siyasetin çocuklara uygun olmadığını hepimiz biliyoruz. Ama siyasi liderlerin yanında, reklam panolarında çocuklar şirinlik için kullanılıyor. O çocuk da ister istemez aidiyetini sorguluyor. Türkiye uzun süredir bir kamplaşma yaşıyor. Çocuklarda da hepimizde olduğu gibi aidiyet hissetme, takdir edilme duygusu yüksek. Hatta çocuklarda daha fazla. Böyle görüntüler ortaya çıktığında çocuklar diğerlerini etiketlemeye başlıyor. Normalde çocukta böyle bir kültür yok. Yani diğerini ötekileştirme yok, ama çocuk dünyasına böyle bir uygulama girdiğinde etkisi negatif oluyor. Hem ayrıştırıyor, hem de çocuklar daha saldırgan olup kendisini yabancı atmosferde hissediyor.”

‘Çocuklar arasında gruplaşma oluyor’

Kutuplaşmanın çocukların dünyasına da sirayet ettiğini belirten Tunç evrensel etik ve psikoloji açısından bakıldığında çocukların ergenlik dönemine kadar ayrışmadan seçim yapabilme duygusuyla hareket etmesi gerektiğini ifade ediyor. Akrabalarla küçükken kurulan bağı da örnek olarak veriyor Tunç:

“Küçükken teyzemizin, amcamızın evine daha sık gideriz. Büyüyünce değişebilir, sınırlarımızı bilmeye başlarız ve eskisi kadar rahat hareket edemeyiz onların evinde. Bunları çocukken hissedersek ‘teyzem, dayım beni sevmiyor’ düşüncesi yerleşirse müthiş bir şüphecilik doğar ve ayrışma hissi yaşarız. Kaygı oluşmaz mı bu çocukta? Siyasi parti örneği de böyle. Bir sınıf içinde ‘o bu partiye oy veriyor, bizler buna’ gruplaşması oluyor.”

Bunun dışında ev içinde de ebeveynin sorumlulukları var elbette. Ailenin haber izlerken ya da bir konu tartışırken çocukların yanlarında olduğunu unutmaması gerekiyor. Ama çocukların yanında hiç mi siyaset konuşulmaz? Buna Tunç’un cevabı “Konuşulmalı” oluyor. Çünkü Tunç’un anlatımına göre çocuğu siyasetten ve dünyadan tamamen uzak tutmak da ilerleyen dönemlerde başka sorunlara yol açabiliyor. Tunç’a göre seçimlerin çocuklara anlatılması gerekiyor, kendi sınıflarında yaptıkları başkanlık seçimleri örnek verilip bunun da benzer olduğunun ifade edilmesi gerekiyor. Ebeveynler de yorumlarını gizlememeli ama burada denge unsuru önemli. Çocukların yanında yüksek anksiyeteli ve saldırgan söylemlerden kaçınmak lazım. Çocuklara seçimin, ülkenin yönetiminin, ülkeye dair detayların anlatılması da gerekiyor. Bu çocuğun kendi kimliğini oluşturabilmesinde önemli. Yani bir çocuk 15, 16, 17 yaşlarında kimliğini bulmaya çalışırken hiçbir şey bilmiyorsa bazı psikolojik sorunlar da yaşayabiliyor:

“Çocuk güdük kalıyor. Yani dünyadaki siyasi yelpaze içinde kendini tanımlayan çocuk belirsiz, tutarsız ya da radikal olabiliyor. Ancak aile içinde çok fazla propagandaya maruz kalırsa da -bu sağ ve sol görüş için de geçerli- aileye çok ters yerde konumlanabiliyor. Biz nasıl düşünürsek çocukların da onu düşüneceğinizi farz ederiz, ama öyle olmuyor. Çocuk doğru ya da yanlış ruhsal bir seçim yapıyor. O nedenle objektif olmalıyız.”

Psikologlar uyardı: Akran zorbalığında fiziksel şiddet artıyor