Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, daha önce Anayasa Mahkemesi'nin Can Atalay kararı için 'Uygulanmalı' demişti, dün ağız değiştirdi, 'Son verilen karar Yargıtay'ın' diye konuştu. Tunç'a göre artık görev Meclis'te, Can Atalay'ın milletvekilliği sona ermeli.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay’la ilgili kararını uygulamayı bir kez daha reddetti ve AYM için ‘Yargı diktatörlüğü’ suçlaması yaptı. Böylece Anayasada yazılı bireysel başvuru hakkı fiilen kullanılamaz hale geldi. Üst yargıdaki krizin derinleşmesiyle gözlerin çevrildiği Adalet Bakanı Yılmaz Tunç Yargıtay’ın tarafında yer aldıklarını belli eden açıklamalar yaptı. Benzer bir görüşü Cumhurbaşkanlığı danışmanlarından Mehmet Uçum da dile getirdi. Yargıdaki kriz atışma ve imalarla sürüyor.

İşte dünün yargı krizi güncesi:

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç “Cumhuriyet’in 100. Yılında Türk Medeni Kanunu Çalıştayı” sonrasında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Bakan Tunç kamuda torpil iddialarına ilişkin yöneltilen soruya “Bakan yardımcımızla ilgili basına intikal eden hususları biz de gördük. Torpil iddialarını reddediyoruz. Tek kriterimiz liyakattir” diye yanıt verdi. Milletvekilleri, bakan yardımcıları ve bakanlara çeşitli talepler gelebileceğini söyleyen Bakan Tunç “Bunların değerlendirmesini yapacak olan komisyonlardır. Referansları, başka talepleri olabilir. Bu talepler değerlendirilirken ilgili komisyonlar kişinin liyakatine bakar. Bizim tek kriterimiz liyakattir” diye konuştu.

Can Atalay kararı

Bakan Tunç’a Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin Türkiye İşçi Partisi’nden milletvekili seçilen Can Atalay hakkında verdiği karar da soruldu.

“İki yüksek mahkememiz arasında görüş farkı ortaya çıktı. Son verilen karar Yargıtay’ın vermiş olduğu karar” diyen Bakan Tunç “Kesinleşmiş bir hüküm söz konusu, kesin hüküm de TBMM’de… Hep beraber önümüzdeki süreci göreceğiz” diye konuştu.

Aynı Adalet Bakanı Yılmaz Tunç daha önce de Anayasa Mahkemesi kararı hakkında ‘Karar uygulanmalı’ demişti. Dün ise Meclis’in Can Atalay’ın milletvekilliğini sona erdirmesini önerdi, açıkça Yargıtay’dan yana tutum aldı.

‘İhlal etmedi aksine gereğini yaptı’

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum da Yargıtay kararıyla ilgili açıklama yaptı. Uçum Yargıtay’ın anayasayı ihlal etmediğini, aksine gereğini yaptığını söyledi. Anayasa Mahkemesi’nin kaos aracına dönüştüğünü ve yeniden yapılandırılması gerektiğini belirtti.

Uçum Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru sonrası kendisini Yargıtay ve Danıştay’ın üstündeymiş gibi konumlandırdığını ve sayısız hukuk ihlali yaptığını söyledi.

Uçum Can Atalay kararı için “Ortada bir kriz yoktur, bizzat AYM tarafından üretilmiş bir çekişme vardır” dedi.

Anayasa Mahkemesi’nin yeniden yapılandırılması gerektiğini belirten Uçum “AYM’nin de her bakımından milli yargı mercilerimizden biri olarak faaliyet yürütmesi, batıcı ve neo-liberal sapmalardan tamamen kurtulması son derece önemlidir” diye konuştu.

Mossad’a yönelik operasyonlar

Öte yandan Bakan Tunç Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ve Emniyet Genel Müdürlüğü iş birliğiyle İsrail Dış İstihbarat Teşkilatı Mossad’a yönelik yapılan operasyona ilişkin soruyu da yanıtladı.

Casusluk soruşturmalarının yeni olmadığını söyleyen Bakan Tunç şu ana kadar 34 şüphelinin gözaltına alındığını söyledi. Hakkında işlem yapılan kişi sayısının 100’ü geçtiğini belirten Bakan Tunç 12 kişi hakkında da yakalama kararı olduğunu söyledi.

AYM Üyesi önce paylaştı sonra sildi

Yargıtay 3. Ceza Dairesi ile Anayasa Mahkemesi (AYM) arasındaki çekişme sürerken AYM üyesi Kenan Yaşar sosyal medya hesabından bir paylaşım yaptı. Paylaşımın konusu karıncalar ve fil arasında geçen bir masaldı; “Yerdeki karıncalar filin sırtındaki karınca için tempo tutmuşlar -Ez onu! Ez onu!” sözleri dikkat çekti. Kenan Yaşar daha sonra paylaşımını kaldırdı.

Yargıtay Başsavcısı: İtiraz gelmezse dosya gidecek

Can Atalay kararına ilişkin CNN TÜRK yayınında konuşan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin ise “3. ceza kararı verdi, bize gönderdi. Dosya şu an bizde. İtiraz gelmediği takdirde dosyayı mahalline göndereceğiz” dedi.

Şahin aynı yayında kadın cinayetlerinin cezasının idam olması gerektiğini de savunarak “Kadın cinayetlerinde verilen en ağır ceza ağırlaştırılmış müebbet. Eskiden bunun karşılığı idamdı. Bana göre suçu ispat edilenin cezası idam olmalı. Bazı suçlarda idam olmalı. Hamile kadını sayısız bıçak darbesi ile katleden bir insana ağırlaştırılmış hapis yerine idam olmalı. Ağırlaştırılmış müebbet caydırıcı olmuyor” dedi.

‘Bu bir taraf haksızdır diyeceğimiz bir mesele değil’

Ak Parti Sözcüsü Ömer Çelik da HaberTürk’te katıldığı bir programda yargıdaki krize değindi.

Yargı krizini ‘yüksek mahkemeler arasındaki çelişkiler’ olarak tanımlayan Çelik, “Bu gündemle ilgili ortaya çıkan durum. Milletvekilliği dokunulmazlığı söz konusu. Bir de bunun istisnaları var. AYM ‘Yeterince açık belirtilmemiş’ diyor. Yargıtay da ‘Bu konuda oluşmuş içtihatlar var. Bir içtihat birliği var’. AYM ‘Anayasa Mahkemesi kararları bağlayıcıdır’ diyor. Anayasa’da birbirine muhalif hükümler var. Bütün bunlardan uzaklaşacağımız mesele Türkiye’de yeni bir anayasa yapmak. Yeni bir anayasa yapılmadığı sürece devlet organları arasında bu çelişkilerin ortaya çıkması mukadderdir. Yarın da başka bir şey çıkabilir. Toplum hayatının çeşitli meselelerinde çeşitli çelişkiler ortaya çıkabiliyor. Yargıtay’ın, Anayasa Mahkemesi’nin sınırları nerededir? Bu taraf haklıdır, bu taraf haksızdır diyeceğimiz bir mesele değil. Sayın Cumhurbaşkanımız ‘Ben burada hakem pozisyonundayım’ dedi. Bunun da ötesinde yazılımla ilgili mesele. Yazılım nedir, anayasadır. Dolayısıyla yeni anayasa olmadığı müddetçe siyasetle devlet hayatının önüne bu ve şimdi tahmin edeceğimiz bir sürü kriz gelecek” diye konuştu.

Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “biz ancak hakemlik yapabiliriz” dediğini hatırlattı ve hükümetin yargı krizinde taraf tuttuğu yönünde haber yapan basın kuruluşlarını suçladı.

CHP Anayasal düzen için meydanlara inecek

CHP ise yerel seçim adaylarını açıklamayı erteledi, Meclis’i olağanüstü toplantıya çağırdı. İlgili haberimizin linki burada.

Hukuk devleti ve anayasada yazılı bireysel başvuru hakkı öksüz çocuk gibi ortada kaldı