Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler esir alındığı 15 Temmuz 2016'daki Fethullahçı darbe girişimini anlattı. Yaşar Güler "Hepsi üzerime çullandı ve boğuşma yaşandı" dedi.

Genelkurmay 2’nci Başkanıyken 15 Temmuz 2016’daki Fethullahçı darbe girişiminde esir alınan Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler dikkat çeken açıklamalar yaptı.

Sabah’tan Okan Müderrisoğlu’na konuşan Yaşar Güler darbe girişiminin 8’inci yılında esir alındığı anlarda neler yaşandığını anlattı.

15 Temmuz gecesi kelepçelenerek esir alınan Yaşar Güler saat 21.25 civarında makam odasına maskeli kişilerin girdiğini, “Yat!” emrine uymadığını, ardından elinin kolunun bağlandığını söyledi.

“Türk askerinin düşman askerine dahi yapmayacağı muameleyle karşılaştım” diyen Güler “Beni infaz etmekle görevlendirilen emir subayının öldürülmesi kırılma noktalarından biriydi” diye devam etti.

Yaşar Güler 15 Temmuz gecesine dair şunları anlattı:

Hain darbe girişimi öncesinde Yüksek Askeri Şûra hazırlıkları devam ediyordu. Tespit ettiğimiz 123 FETÖ’cü general/amirali Cumhuriyet tarihinde görülmemiş şekilde emekli etmek için liste hazırladık. Listeden içimizdeki hainler vasıtasıyla haberdar oldular. FETÖ’cü alçaklar o akşam “Bizim plan anlaşıldı, çok ivedi harekete geçmemiz lazım, gece üçe kadar bekleyemeyiz” diye düşündüler.

Ergenekon kumpasında çok kıymetli, özel yetişmiş personelimizi kaybettik ve bunun acısını daha sonra çok çektik. Onları kaybettiğimiz için FETÖ’cü alçak ve hainler yönetimde kendilerine alan açarak şans bulmaya başladı. Hepsi, yüzde yüz FETÖ operasyonuydu.

Saat 21.25 civarında makam odama büyük bir bağırış ve çağırışla yüzleri maskeli, kıyafetlerinden özel kuvvetler mensubu olduğunu anladığım 10-12 kadar darbeci girdi. “Yat” emrine uymayıp bir tanesini yere fırlatınca hepsi üzerime çullandı ve boğuşma yaşandı. Türk askerinin düşman askerine dahi yapmayacağı muamele ile karşılaştım. İstanbul’da kursta olması gereken emir subayım ise sivil kıyafetle içeri girdi. Alaycı bir şekilde “Meraklanmayın komutanım, tatbikat yapıyoruz” dedi. O haini orada gördüğüm an bu işin ne olduğunu anladım.

Gözlerimi ve ellerimi bağlayarak beni zorla bir araca bindirdiler. Kısa süre sonra aracın önünde oturan kişinin “Kapıyı aç, ateş ederim!” diye bağırması üzerine sesinden emir subayım olduğunu ve nizamiyeye geldiğimizi anladım. Karşılıklı bağrışmalar sonrası birkaç el ateş sesi geldi. Hain emir subayım öldü. Odamdan beni sürükleyerek çıkardıkları zaman personelden biri nizamiyeyi arayarak “Yaşar Paşa’yı kaçırıyorlar, sakın çıkarmayın” demiş. Genelkurmay Muhafız Tabur Komutanı Yarbayımız aracın kaputuna yatarak çıkmasına müsaade etmeyeceğini söyledi. Hain emir subayı kahraman yarbayımızı ateş ederek ağır yaraladı. Bunu gören Muhafız Taburu’ndan üsteğmen evladımız hain emir subayını vurarak öldürdü. O gece beni infaz etmekle görevlendirilen emir subayının öldürülmesi kırılma noktalarından biriydi. Bir müddet bekledikten sonra helikopterle bilmediğim bir yere götürüldüm. Odaya hapsedildim. F-16’ların seslerini duydum. Darbecilerin merkezi Akıncı Üssü’nde olduğumuzu anladım. Darbenin silahlı, fiili ayağını başlatmak için benim alınmamı beklemişler.

Gece boyu bir odada ellerim ve gözlerim bağlı kaldım. Bütün ömür boyu yaşadıklarımı gün gün, saat saat hepsini yaşayarak sabahı getirdim. İnsani hiçbir muamele yoktu. Sabaha karşı bomba seslerini duydum. Hainler uçakları bir daha kaldıramasınlar diye bizimkilerin Akıncı Üssü’nün pistini bombaladıklarını düşündüm.

16 Temmuz sabah saatlerinde hapsedildiğim odanın kapısı açıldı ve “Vay, Yaşar’ım” diye bir ses duydum. Havacı Akın Öztürk’tü. Daha sonra görüntüleri izlediğimizde kelepçeli olduğum bir ortamda serbestçe geziyor, emirler veriyor, bulunduğum odanın koridorunda sabaha kadar tur atıyor. Kelepçelerimi ve gözümdeki bandı açtırdı, ailemle konuşturmayı teklif etti. Öztürk’ün karşı taraftan olduğunu anladım. Bulunduğumuz olay ve ortamdaki özgürlüğü ilginçti. Bizim taraftan olsaydı benimle aynı durumda olması gerekirdi. Ailemle telefon görüşmesi teklifine karşı yerimden kalkmadım. Telefona doğru gitsem bir senaryonun parçası olarak “Kaçıyordu, vurduk” der geçerlerdi. Onlar için problem bendim. Bunların asıl yüzünü, her şeyi bilen tek bir adam var. O da benim.

Ankara Emniyeti’nin iddiası: 15 Temmuz öncesinin arşivi yok oldu