Genellemeler ‘genellikle’ doğru noktalara taşımaz bizi ama şöyle bir durum da var; futbolda hatalar çoğu kez sonucu belirler. Hatasız oyun da zaten çoğunlukla skoru beraberliği uzanan sıkıcı tablolara neden olur. Dün Süper Lig’de haftanın kapanış randevusunda Galatasaray evinde Trabzonspor’u ağırlarken iki takımın sergilediği oyunda hatalar ön plandaydı ama ortaya çıkan tablo açıkçası futbolsever denen kitle için son derece keyif vericiydi, son derece zevkliydi.
Ev sahibi ‘Lider’ unvanını en yakın rakibi önünde altı puan olarak sürdürmek için kazanmak istiyordu. Konuk ekip ise son üç deplasman maçından puansız ayrılmıştı; işte bu kötü gidişe son vermek ama asıl olarak prestij açısından ‘Büyük’ kimliğini bir kez daha hatırlatmak niyetindeydi.
Oyun iki tarafa da gitti geldi, son gülen Galatasaray oldu
Son düdük çalındığında her iki cephenin kendi hedeflerine ulaştığını gördük, Sarı-Kırmızılılar zor da olsa galip geldi ve altı puanlık makası korudu, Bordo-Mavililer muhtemelen sezonun en iyi futbolunu oynayarak tarihsel varlığını hatırlattı. Oyuna Okan Buruk’un takımı etkin başladı ve skoru buldu ama Şenol Güneş’in öğrencileri son derece dinamik, topu hızla karşı alana taşıyan bir mantıkla sahaya yayıldı, rakibinin süratini önce dengeledi sonra da sürekli kontralarda karşı kaleyi yokladı.
Nitekim beraberliği hemen buldular. Son dönemin skorer ismi Yunus Akgün’ün klas vuruşu ibreyi tekrar ev sahibine döndürdü. İkinci yarı adeta ‘Fırtına’nın hemen bulduğu sayıyla açıldı, oyuna tekrar eşitlik geldi, sonrasında öne geçme safhası, ardından ‘Aslan’ tekrar rakibini yakaladı, nihayetinde de uzatma bölümünde öne geçerek mücadeleyi üç puanla kapadı vs vs. Gollerin akışına bakıldığında oyun iki tarafa da gitti geldi, aslında Trabzonspor da son bölümde galibiyeti elde edebilecek fırsatları buldu ama değerlendiremedi, son gülen Galatasaray oldu.
En zayıf halka yine Berkan Kutlu’ydu
Karşılaşmanın öne çıkan isimleri ev sahibi cephesinde Yunus Akgün, Dries Mertens ve Michy Batshuayi’ydi. Özellikle ‘Batsman’ son bölümde skorun takımı lehine dönecek hamlelerinde önemli rol aldı. Ben Roland Sallai’nin de her zaman standartlarını koruyan bir tarzı ve oyun çizgisi olduğu düşüncesindeyim. Takımın en zayıf halkası ise çoğu zamanda olduğu gibi dün gece yine Berkan Kutlu’ydu. Ben Abdülkerim’in de takımın vasatları arasında olduğu kanısındayım ama yedirdiği (ikinci) golü (üçüncüde de kafaya çıkamadı), kurtardığı golle (Denis Drăguș’un atamadığı da denilebilir) dengeleyerek durumu bir nebze artıya çevirmiş olabilir ama yine de Davinson Sanchez’siz bir defans hattında sorunların daha bir görünür olduğu gerçek. Öte yandan Barış Alper o körük gibi ciğeriyle yine etkili ama bir türlü düzeltemediği vuruş tekniği ve abartılı bencilliğiyle -özellikle yanındaki arkadaşlarını es geçerek- birçok pozisyonu heba etmeye dün de devam etti. Kerem Demirbay çok az süre aldığı mücadelede takım hücumdayken topu ezdi ve akabinde az daha kontradan gol yediriyordu.
Nwakaeme ikinci Trabzonspor macerasındaki en iyi topunu oynadı
Konuk takıma gelince Ozan Tufan, Simon Banza ve Muhammed Cham dün çok iyilerdi. Özellikle Cham göbeğin sağlamlığına katkıda bulunurken oyun görüşü ve pas dağıtımıyla dikkat çekti. Anthony Nwakaeme ise gördüğüm kadarıyla ikinci Trabzonspor seferindeki en iyi futbolunu dün sergiledi. Nijeryalı açık 35 yaşına rağmen son derece diri gözüktü ve özellikle Jelert’e karşı verdiği ikili mücadelelerde Danimarkalıyı sürklase etti.
Buruk derbilerde ‘Üçte üç’ yaptı
Sonuçta Galatasaray yer yer falsolarının ortaya çıktığı ama kazanma azmini son düdüğe kadar sürdürdüğü ve istediğini aldığı bir maçta ‘Gol düellosu’nu kazanan taraf oldu. Böylelikle Okan Buruk, ilk yarı karnesi itibariyle takımının başında çıktığı üç derbiyi de kazanmış oldu. Her ne kadar puan kaybettiği maçlardan sonra sürekli manasız gerekçeler üreten bir teknik direktör profili sunması nedeniyle kendi futbol mantığıma ve sevgime yakın bir isim olmasa da ‘Kazanan haklıdır’ mottosu gereği Buruk’un takdir edilesi bir başarıya imza attığı da bir gerçek.
Bir de zorlama gerekçelerden vazgeçse…
Hem önceki iki sezon boyu hem de bu sezon… Umarım puan kaybettiği maçları ardından kendisinin de inanmadan söylediğini düşündüğüm ‘hakem, çimlerin boyu, maç takviminin sıklığı, rakip kalecinin sık sık su içmesi vs.’ gibi zorlama gerekçelerden de en kısa zamandan vazgeçer ve daha doyurucu öz eleştirilerde bulunan bir portreye evrilir…