Türkiye ve Almanya tarihsel bağları olan iki ülke. Bunun en önemli nedenlerinden biri 1.Dünya Savaşı’nda Osmanlı İmparatorluğu ile Alman İmparatorluğu’nun müttefik, bir başka yaklaşımla da biri yenilince diğeri yenik sayılacak kadar yakın olmaları. O yıllarda başlayan Alman hayranlığının etkileri bugün bile yer yer devam etmekte. Disiplinin, gücün ve dayanıklılığın simgesi olarak görülen Almanlara, Panzerler lakabının verilmesinin altında biraz da bu duygular yatmakta.
İki memleket arasındaki ikinci büyük yakınlaşma ise 1961’de imzalanan anlaşmayla başlayan ve bugün Türklerin Almanya’da sayıları milyonları bulan bir nüfusa sahip olmasını sağlayan işçi göçü. Böylesine yakın ilişki içindeki iki memleketin futbolda da güçlü münasebetleri var. En başarılı ekoller arasında yer alan Almanya’nın teknik direktörleri, oyuncuları hatta hakemleri ülkemize geldi. Daha da ilginci 1960’larda başlayan göç her iki ülkenin futbol iklimlerine ciddi tesirde bulundu. Tüm bunlara paralel Türkiye – Almanya maçları, her zaman iki tarafta da ilgi odağı oldu.
İki ülkenin futbol sahalarındaki ilk buluşması 17 Haziran 1951’de Berlin’de gerçekleşti. 2.Dünya Savaşı’ndan ağır hasarla çıkan Almanya ikiye bölünmüştü ve yaralarını sarma derdindeydi. Türkiye ise yıllar süren CHP yönetiminin ardından Demokrat parti iktidarına ısınma turlarındaydı. Her ne kadar zor günlerden geçse de daha köklü futbol geleneğine sahip olan Almanya maçın ağır favorisiydi. Üstelik ev sahibi ülkenin taraftarları artık Batı Berlin sınırları içinde bulunan Olimpiyat Stadı’nın tribünlerini tıklım tıklım doldurmuştu. Müsabakanın henüz başlarında Recep Adanır ile bulduğumuz gol rakibe kısa süreli bir şok yaşatsa da kısa süre içinde üstünlüğü ele geçirdiler. Ama karşılarında Turgay Şeren’i buldular. Henüz 19 yaşındaki kalecimiz muazzam bir performans sergiliyordu. Almanlar 75’te Hans Haferkamp ile nihayet eşitliği sağladı. Fakat 85.dakikada Muzaffer Tokaç attığı gol, 90 bin seyirciye ikinci büyük şoku yaşattı. Müsabaka sona erdiğinde skor tabelasında Türkiye’nin 2-1’lik üstünlüğü vardı. Bu futbol tarihimizin ilk görkemli galibiyetiydi. Beş yıl sonra yaşanacak Macaristan zaferiyle beraber yıllarca anlatıldı. Bu karşılaşma atanlardan ziyade tutanıyla anılacak ve harika oyunu nedeniyle Turgay Şeren, ‘Berlin Panteri’ lakabını alacaktı.
Turgay Şeren’in Berlin Panteri lakabını aldığı Almanya maçındaki performansı Alman basınında geniş yer buldu.Türkiye ve Almanya aynı senenin 21 Kasım’ında yine özel bir maç için bu kez İstanbul’da karşı karşıya geldi. Berlin’de Turgay Şeren’i geçemeyen, ağları bulduğunda ise ofsayt engeline takılan efsane yıldız Fritz Walter, attığı iki golle bizden çok daha iyi bir oyun sergileyen Almanlara galibiyeti getirdi. Bu müsabakanın çok özel bir konuğu vardı. Bekir Refet, memleketimizde futbolun emekleme döneminin en büyük yıldızlarındandı. Fenerbahçe, Altınordu ve İttihatspor formalarıyla ün kazanan ‘Bombacı’ lakaplı bu değerli oyuncu, Galatasaray ile gittiği Almanya turnesinde başarılı futboluyla dikkat çekmişti. Hamburg ile oynanan maçta sakatlandı. Tedavisi Almanya’da yapıldı, iyileştikten sonra bir dönem Galatasaray formasını giyen Oberle kardeşlerin desteğiyle kariyerini bu ülkede sürdürdü. Karlsruher Phönix’e attığı imzayla Türkiye’nin ilk profesyonel futbolcusu olarak kayıtlara geçti. Daha sonra Karsluher FV ve Pforzheim takımlarında da top koşturdu. 1924 ve 1928 olimpiyatlarında milli takımda yer aldı. İki organizasyonda da gol atmayı başardı. 1927’de Fenerbahçe’nin özel maçlarında oynamak üzere Türkiye’ye geldi. Sarı-lacivertlilerin güçlü Slavia Prag’ı 1-0 yendiği karşılaşmadaki golüyle yine manşetlerdeydi. Bir süre İstanbul’da kaldıktan sonra Almanya’ya geri döndü. 2.Dünya Savaşı’nda bir hava saldırısında hayatını kaybettiği haberleriyle bir kez daha gündemdeydi. Spor alemi, hayranları onun için gözyaşı döktü. Ancak bir süre sonra ölenin bir başka Bekir olduğu anlaşılacak ve sevenleri rahat bir nefes alacaktı. İşte bu isim 1951’de dönemin federasyon başkanı Ulvi Yenal’ın davetiyle tam 24 sene aradan sonra Türkiye-Almanya müsabakası için vatanındaydı. Karşılaşmadan önce milli takımımızla seremoniye çıktı. Sonraları yerine Sheraton Oteli yapılacak Taksim Gazinosu’nda onuruna yemek tertip edildi. Memleketindeki dostlarıyla hasret giderdi ve ardından yeniden ver elini Almanya. Bekir Refet, 1977’de Karlsruhe’de yaşamını yitirdi. Yazar Sevecen Tunç’un ifadesiyle Türkiye futbol tarihinde ondan başka yası iki defa tutulan oyuncu olmadı.
1954 Dünya Kupası finallerinin adresi İsviçre’ydi. İspanya’yı üç maçlık zorlu bir seri sonrası kura ile saf dışı bırakan Türkiye de tarihinde ilk kez bu büyük futbol sahnesindeydi. Grubumuzda Batı Almanya, Macaristan ve Güney Kore yer almaktaydı. İlk sınavımızda karşımızda Batı Almanya vardı. Mücadelenin hemen başında Suat Mamat’ın ağları bulan vuruşu Dünya Kupası finallerindeki ilk golümüz ve milli takımın 100. golü olarak futbol tarihimize geçti. Sonrasında rakip dizginleri ele aldı ve sahadan 4-1 galip ayrıldı. Batı Almanya bir sonraki maçında Macaristan’a 8-3 mağlup olurken, Türkiye ise Güney Kore’yi 7-0 yendi. Zamanın garip statüsü gereği biz Macaristan’la, Almanya ise Güney Kore ile oynamadık. Bunun yerine Türkiye ve Batı Almanya baraj maçı için bir kez daha karşılaştı. İki takımın İsviçre’deki ilk buluşmasında bekleneni veremeyen Turgay Şeren, ikinci maçta yerini Şükrü Ersoy’a bırakmıştı. Kaleci değişse de netice değişmedi ve Batı Almanya bu kez 7-2 kazandı. Rakip takımdan Morlock’un golü Dünya Kupası finalleri tarihinin 400. golüydü.
İki ülke 1963 yılında özel maçta Frankfurt’ta karşılaştı. Almanlar 3-0 kazanırken, mücadelenin yıldızı hat trick yapan ünlü yıldız Uwe Seeler’di. 1966’da iki ekip bu kez Ankara’daki özel randevuda buluştu. Sevinen 2-0’lık skorla Almanlar oldu. Bu karşılaşmanın özelliği Turgay Şeren’in ay-yıldızlı forma altında 50.maçı olmasıydı. Değerli file bekçisine 90 dakikanın ardından dönemin başbakanı Süleyman Demirel tarafından madalya takdim edildi.
Türkiye ve Batı Almanya, 1972 Avrupa Şampiyonası elemelerinde aynı gruptaydı. İlk maç 1970’de Köln’de oynandı. Ülkemizden Almanya’ya işçi göçünün etkisi ilk olarak bu karşılaşmada hissedildi. Tribünlerin yarısında Türk seyirciler vardı. Bu arada bizim topraklarda futbol ikliminde de bir değişiklik yaşanıyordu. Eskişehirspor, Anadolu ihtilalini başlatmıştı ve İstanbul’a kafa tutuyordu. Nitekim bu takımdan Kamuran Yavuz’un golüyle 1-0 öne geçtik favori Almanya karşısında. Sonrasında ev sahibi takım Gerd Müller’in penaltısıyla skoru eşitledi. 1951’de Turgay Şeren geçit vermemişti Almanlara. 19 yıl sonra ise kalecimiz Ali Artuner direniyordu. Mücadele 1-1 sona erdi. Almanlar yine şaşkındı. Bizim cephede ise büyük sevinç vardı. İyi oyun ve skor umut vermişti. Gazeteler neticeyi büyük bir başarı olarak yansıtıyordu okurlarına. Kahraman Bapçum, Milliyet’teki köşesinde şu satırları kaleme aldı: ‘Gelecek kuşakların sporseverleri sizlere sesleniyorum. Eğer bir gün Türk futbol tarihinin en şerefli sahifesinin ne zaman yazıldığını merak edecek olursanız. 17 Ekim 1970 tarihli yaprağı çeviriniz.’ Beraberlik büyük moral kaynağı olmuştu ama bir yıl sonra İstanbul’da Almanlar rövanşı 3-0’lık skorla aldı. İki gol atan Gerd Müller yine iş başındaydı.
1975’te İnönü Stadı’nda özel maçta karşı karşıya geldi iki takım. Almanya son Dünya Kupası’nın şampiyonu unvanıyla İstanbul’daydı. Çok güçlüydüler. Stadın balçığa dönen zemini hızlarını keser belki diye düşünülüyordu ama öyle olmadı. Almanya 5-0 kazandı. Dönen top gol ile sonuçlansa da Rasim Kara’nın Beckenbauer’in penaltısını çelmesi en azından kalecimiz için teselli oldu. Bu maçta sonradan oyuna giren Ali Yavaş, bu müsabakayı dost meclislerinde kendine has üslubuyla kurgu bir hikayeyle aktaracaktı ilerleyen yıllarda. Yavaş’a göre onu oyuna girme hazırlığında gören Almanya kaptanı Beckenbauer, telaşla kulübedeki teknik direktör Helmut Schön’e koşmuş ve ‘Hocam görmüyor musun Ali oyuna giriyor bir şeyler yapmalıyız’ demişti. Alman teknik heyeti telaş içinde bir şeyler konuşmuş ve Ali Yavaş için özel önlemler almıştı!
Batı Almanya ile Türkiye, 1980 Avrupa Şampiyonası elemelerinde bir kez daha aynı gruba düştü. Milli takımımız 1978 Dünya Kupası elemelerinde beklenenin üzerinde bir performans sergilemiş, Arjantin biletini almaya hayli yaklaşmış fakat İzmir’deki Avusturya mağlubiyeti hayalleri suya düşürmüştü. Yeni maceraya Galler mağlubiyeti ile başlansa da Malta galibiyeti umutları yeşertti. Üçüncü sınav İzmir Atatürk Stadı’nda Batı Almanya karşısındaydı. 90 dakika 0-0 sona ererken, herkes Cemil Turan’ın değerlendiremediği net fırsata hayıflanıyordu. Bu arada Almanya’ya giden işçilerin çocukları milli takımımızın hizmetine girmeye başlamıştı. Türkiye’nin ilk onbirinde 1964’te Acı Vatan’a göçen bir ailenin Bayern Münih patentli oğlu Erhan Önal vardı. Almanya’nın teknik direktörü ise ilerleyen senelerde Galatasaray’ın başına geçecek ve futbolumuzun gelişimine büyük katkı sağlayacak olan Jupp Derwall’di. Sonraki iki maçından galibiyetle ayrılan Türkiye, Almanya ile deplasmanda oynayacağı müsabaka öncesinde rakibinin bir puan önünde liderdi. Ancak Almanların bir karşılaşması eksikti. Mücadelenin adresi Türklerin yoğun olduğu Gelsenkirchen’di. Nedendir bilinmez bu şehrin adı o tarihten itibaren biraz şekil değiştirerek literatürümüze girdi ve çıkmadı. Geyik muhabbetlerinde, halı saha ve şirket turnuvaları takım isimlerinde ‘Yersenkirşen’ sözcüğüne hala rastlanmakta. Evet Türkiye umutluydu zorlu 90 dakika öncesinde ama rakibin de gücü belliydi. Anlatılanlara göre milli takım kafilesini taşıyan uçak Almanya’ya doğru inişe geçtiğinde teknik direktörümüz Sabri Kiraz, seyahat süresince Avrupa Şampiyonası’na gidebilecek miyiz diye soran yanındaki gazetecilere pırıl pırıl yeşil sahaları göstererek ‘ne hakla arkadaşlar’ demişti. Milli Takım büyük bir seyirci desteğiyle çıktığı karşılaşmada kötü bir oyun sergilemedi. Ama istediğini alan maçı 2-0 kazanan Almanlar oldu.
1984 Avrupa Şampiyonası elemelerinde yolumuz yine kesişti Batı Almanya ile. Bu kez hiç varlık gösteremedik. İki maçta toplam sekiz gol yerken tek sayımızı Dobi Hasan ile bulduk. 1992’de özel maç için yeniden Gelsenkirchen’de buluştu iki milli takım. Karşılaşmanın ilginç noktalarından biri Türkiye’nin başında Alman çalıştırıcı Sepp Piontek’in bulunmasıydı. Milli takım, 1992 Avrupa Şampiyonası elemelerine hazırlanıyordu ve genç isimler takıma monte edilmeye çalışılıyordu. Almanya 1990’da birleşmişti ve Sammer, Thom gibi Doğu Almanya kökenli isimler de kadroya dahil olmuştu. Ev sahibi takım mücadeleyi Völler’in tek golüyle 1-0 kazanırken, ay-yıldızlı ekip iyi oyunuyla tribünlerdeki 50.000’i aşkın gurbetçiden alkış aldı.
Türkiye ve Almanya, 2000 Avrupa Şampiyonası elemelerinde yine aynı gruptaydı. İlk maç Bursa Atatürk Stadı’nda oynandı. Mustafa Denizli yönetimindeki A Milli Takım, karşılaşmayı Hakan’ın golüyle 1-0 kazanırken Almanya karşısında resmi maçlardaki ilk ve tek galibiyetini alıyordu. Bu maçın hakemi Hugh Dallas, ilerleyen yıllarda Türkiye Futbol Federasyonu Hakem Eğitimi Danışmanı olarak görev yaptı. İki ekibin gruptaki ikinci randevusu Berlin Olimpiyat Stadı’ndaydı. Bu karşılaşma Sergen Yalçın resitaline sahne oldu. Futbolumuzun büyük yıldızı mükemmel top oynadı. Çalımlarını, usta işi paslarını herkes biliyordu zaten. O gece Türkiye, topu kendi yarı sahasından alıp rakip ceza sahasına taşıdığı pozisyonda Sergen’in süratini de gördü. 90 dakika sonunda skor tabelasında golsüz eşitlik vardı. Türkiye, gruptan çıkarak tarihinde ikinci kez Avrupa Şampiyonası finallerinde yer aldı.
2005 yılında oynanan Türkiye – Almanya özel maçı iki ülke arasındaki ilginç buluşmalardan birine sahne oldu. Atatürk Olimpiyat Stadı’ndaki mücadeleyi Fatih Terim idaresindeki milli takımımız 2-1 kazanırken gollerin altında Almanya’da yetişen iki isim Nuri Şahin ve Halil Altıntop’un imzaları vardı. Bu oyuncuların yanında Hamit Altıntop ve Yıldıray Baştürk ilk onbirdeydi. Özel maç olsa da kendi yetiştirdikleri oyuncuların sergiledikleri performans Almanları çeşitli önlemler almaya yöneltti. İlerleyen dönemde ülkede oynayan Türklerin milli takım seçimleri daha ince eleyip sık dokunurken, çifte vatandaşlık konusunda düzenlemeler yapıldı. Bir futbol maçı Almanya’nın göçmen politikaları konusundaki yeni vizyonunun belirlenmesine varacak bir etki yaptı. Bir yandan da Türkiye’nin gurbetçi oyuncuları milli takıma kazandırması güçleşti.
25 Haziran 2008, en önemli Almanya – Türkiye maçının oynandığı tarih oldu. İki takım 2008 Avrupa Şampiyonası’nın yarı finalinde Avusturya’da kozlarını paylaştı. Türkiye, sakat ve cezalı oyuncular nedeniyle hayli eksikti. Buna karşın milliler mücadeleye çok iyi başladı. Turnuvada o ana dek tüm karşılaşmalarda geriye düşen ay-yıldızlı ekip, Uğur Boral’ın golüyle 1-0 öne geçti. Almanlar kısa süre sonra eşitliği sağladı ardından 2-1’lik üstünlüğe ulaştı. Şampiyonada ‘Geri dönüşün kralları’ lakabını alan Türkiye, Semih Şentürk’ün 86.dakikadaki golüyle beraberliği bulsa da Philip Lahm, 90.dakikada Panzerlere final biletini getirdi. Avrupa Şampiyonası tarihindeki en iyi performansımızın gösterilmesi ise bizim için teselli oldu.
2010 Avrupa Şampiyonası elemelerinde iki ülke arasındaki karşılaşmalar milli takımımızın varlık gösteremediği müsabakalardı. Berlin Olimpiyat Stadı’nda Almanya’nın 3-0 kazandığı mücadelenin enteresan notu Türk asıllı Mesut Özil’in gol atmasıydı. Daha sonraları Fenerbahçe ve Başakşehir’de top koşturacak Mesut, ağlara giden vuruşuna sevinmedi belki ama 90 dakika süresince gurbetçilerin ıslıklarına hedef oldu. Almanya, İstanbul’daki karşılaşmayı 3-1 kazanırken ay-yıldızlı ekibin teselli sayısı gurbetçi Hakan Balta’dan geldi. İki ülke arasındaki son maç 2020’de oynandı. Lucescu yönetiminde yeni bir yapılanmaya giden Türkiye, Köln’deki karşılaşmada rakibiyle 3-3 berabere kaldı.
İki ülke bugün bir kez daha karşı karşıya geliyor. Türkiye, Avrupa Şampiyonası finallerine erkenden bilet almanın rahatlığı içinde. İtalyan teknik direktör Vincenzo Montella, ilk iki maçından çıkardığı galibiyetlerle güven kazanmış durumda. Euro 2024’ün ev sahibi Almanya’da ise işler yolunda gitmiyor. Panzerler, eylül ayında 123 yıllık milli takım tarihinde ilk kez bir hocanın görevine son vererek Hansi Flick ile yollarını ayırdı. Yeni teknik direktörleri ise Julian Nagelsmann. Bakalım iki takımın 22.buluşmasından nasıl bir sonuç ve hikayeler çıkacak?
Kaynaklar: Alican Küçükcan, tff.org, Sana Hikaye Geliyor – Sevecen Tunç, Serbülent Şengün, Futbol Yıllığı 1966, Tam Saha dergisi, Türkiye gazetesi, Cumhuriyet gazetesi arşivi, dinyakos.com, Milliyet 1970 yıllığı, Kalede Turgay Şeren – Galatasaray Eğitim Vakfı, Bursaspor arşivi