Hafta sonu ekran başına geçip spor seyretmek istiyorsunuz. Ne izleyeceksiniz? Futbolseverler hovarda gönülleriyle oradan oraya geçecekler. Galatasaray-Trabzonspor baş köşede. Transferin kralı son şampiyon, bir önceki şampiyonu ağırlıyor. Beşiktaş ligdeki ilk iç saha maçına çıkıyor. İnönü’nün eşsiz atmosferini özleyenlerin cevapları belli. Alternatif dünyaları sevenler Hatayaspor ve Gaziantep’in deprem sonrası ilk iç saha maçını da merak edeceklerdir kesin. Eski medya olsa bir muhabir gider, ikisini birden izler raporlardı ne güzel.
Avrupamerkezciler de kendinden geçecek. İngiliz Muhipleri ayrım yapmakta zorlanacak. Tottenham Manchester United’ı ağırlıyor, West Ham da Chelsea’yi. İzle izle keyif bitmez. Daha bunun La Liga’sı, Ligue 1’i, terütaze başlayan Serie A’sı Bundesliga’sı var. Hatta futbolun bir de üstüne alt ligleri, baş altı ligleri falan var, var oğlu var…
Başka sporlara meftunsanız gene dopdolu bir hafta. Dünya Atletizm Şampiyonası belki de son on yılın en iyisi olacak. Voleybolda bizim şampiyon kızlar Avrupa Şampiyonası’ndalar. 12 Dev Adam olimpiyat elemelerinde Hırvatistan’la final oynayacak. Kayıtsız kalınamaz.
Ama bunların hiçbiri hafta sonunun assolisti değil. Daha doğrusu olmamalı. Çünkü bu pazar sabahı saat 11’de Kadınlar Dünya Kupası finali var ve muhtemelen biz hariç tüm dünyanın gözü orada olacak. Finali ilk kez Avrupa’nın futbol devleri oynuyor. Pazartesi günü dünyanın manşetinde yukarıda saydığım müsabakalar değil İspanya ya da İngiltere Kadın Futbol Takımı olacak. Garantisini verebilirim.
Evet, dünya spor gündeminin tepesinde Kadınlar Dünya Kupası var. Sadece finalistleri değil, inanılmaz bir iş başaran Avustralya’yı da organizasyonu da konuşuyorlar. Ev sahibi takım yarı finalde İngiltere’ye elenene dek inanılmaz bir hikaye yazdı. Biliyorsunuz Avustralya bir futbol ülkesi değil. Bizim taptığımız spor ilk üçe giremiyor orada. Rugby varken esamesi okunmaz futbolun. Ama ne oldu biliyor musunuz? İngiltere’yle oynadıkları yarı final maçı, televizyonlarda reyting ölçümü yapıldığından beri en çok izlenen yayın oldu. 11,15 milyon seyirci geçti ekran başına. Bir önceki çeyrek final mücadelesi de tarihin üçüncüsüydü. Eski rekor Cathy Freeman’ın 2000 Sydney’deki finaline ait. Sadece ekran başında değil tribünlerde de kırılmadık rekor kalmadı. Ülkedeki restoranlar barlar dolup taştı. Okyanusun uzak tarafında herkes kadın futbolunu konuşuyor.
Tabii en erkek halinizle diyebilirsiniz ki, görmemişin futbolda başarısı olmuş, kırmadık rekor kalmamış. Peki ya İspanya ve İngiltere’ye ne diyeceksiniz? Bütün gazetelerin manşetlerinde sekiz sütuna birden arzı endam ettiler. City’nin Süper Kupa’yı kaldırmasına iki sayfa ayıran gazeteler beşer sayfa manşet attılar. Gene ‘erkek diliyle’ anlatayım. İngiltere’de kadın futbol takımının oyuncularını ezbere sayamayanlara muhtemelen kız vermezler.
Bir tek pazar günü oynanacak final olsa neyse. Neler var neler! Erkekler Dünya Kupası Katar zulmüyle her gün tartışılırken burada nereye baksanız bir ışıltı görüldü. Pek çok engeli aşıp ilk kez başörtüsüyle oynayan Nouhalia Benzina’nın hikayesini mi dinlemek istersiniz, yoksa Afrikalıların kendilerini sömürenlere başkaldırısını mı? Kendilerini desteklemeyen federasyonlarına inat, ‘crowd funding’ yöntemiyle, eski deyimle bildiğin bağış toplayarak turnuvaya gelen ve inanılmaz işler başarıp Brezilya’nın ve Fransa’nın olduğu gruptan çıkan Jamaika takımına nasıl kayıtsız kalabilirsiniz ki? Kolektif oyun varyasyonlarında açılan yeni zihin kapılarını görseniz şaşarsınız.
Biz onlara gözlerimizi kapatırken futbolun kalbi Avustralya’da attı ve bu pazar zirveye vuracak. Pazar günü öğle saatlerindeki finalin de reyting ve ilgi rekorları kıracağı kesin gibi. Peki bizde de öyle olacak mı? Medyanın kenardan kenardan gördüğüne biz ne kadar ilgi göstereceğiz? O saatte hiç maç yok. Ama Ramos gelecek mi diye konuşanların daha çok izleneceğinin farkındayız değil mi?
“Kadınlar futboldan anlamaz” gericiliği artık biraz eskiyor neyse ki. Ama ‘inkişaf’ yeterli mi? İçten içe kadınları ofsaytla sınayan safdiller hala aramızda yaşıyor değil mi? Peki, güzelim oyunu erkek işi zanneden, onu da erillikle ve ergenlikle berbat edenlere şunu söylesem ne derler acaba?
ESPN’in son haberine göre İngiltere Erkek Milli Takımı’nın teknik direktörü Gareth Southgate görevden ayrılınca koltuğuna kim aday biliyor musunuz? Sarina Wiegman. O kim biliyor musunuz? Son Avrupa Şampiyonu ve bu kupada da final oynayan İngiltere Kadın Milli Takımı’nın teknik direktörü.
İşte sırf bu olabilirse diye İngiltere’yi tutacağım ben bu pazar. Düşünsenize, dünyanın en iyi liginin milli takımının antrenörü kadın olacak. Hangi apoletle? Hem Avrupa Şampiyonası hem de Dünya Kupası’nı kaldıran koç olarak. Hangi milli takımın başına geçecek? En son 1966’da kupa kaldıran İngiltere erkek takımının başına.
Var mı itirazı olan? Futboldan anlıyordur değil mi?