Başka bir ligde olsa o kadar göze batmaz. Ama sekiz maçta ikinci kez olursa, ortada çok kötü bir futbol varsa ve söz konusu Fenerbahçe ise kıyamet kopar. İşin doğasında var bu. Mourinho da olsanız zor, başka biri de.

Saha çok kötü olmalı. Hava da öyle. Sonbaharda Karadeniz’de yağmur yağıyordu ve bunda şaşırtıcı bir şey yoktu. Oysa yemyeşil gözüküyordu zemin. Ama o kadar doğayla mücadele olarak geçti ki karşılaşma, öyle çok pas hatası yapıldı ki, oyun akmak bilmedi. Sezonun en düşüğüydü Fenerbahçe için.  

Samsunspor daha iyi mücadele etti, evet. Çok daha istekliydi o da kesin. Tabii ki bu ortama alışkın olmak önemli. Yine de ilk defa böyle bir zemin görmemiştir değil mi Fenerbahçeli futbolcular? Özellikle skor 1-2’yken bu kadar geri çekilmenin başlarına bir iş getirebileceğini deneyimlemişlerdir değil mi? Mourinho’nun kişisel tarihinde otobüsü pek çok kez kale önüne çekmişliği vardır. Ama Süper Lig’de, şampiyonluğun bu kadar keskin adaylarından biriyken bunu yapmanın yanlış olduğunu biliyordur mutlaka. Peki neden hiç böyle bir bilgi birikimi yokmuş gibi oynadı konuk ekip? Cevaplaması zor. İnanması da zor. Bildiğin ataletti bu. Kazanmayı hak etmemişlerdi. Sonucunda da adalet yerini buldu. Öyle ya da böyle.  

Şimdi eminim gene pozisyon pozisyon hesap sormalar başlayacak. Ev sahibinin golü öncesi faul var mı yok mu tartışılacak. Sakatlık nedeniyle yapılan değişikliklerden dem vurulacak. Zemine ve havaya sitem edilecek. Oysa ortada çok bariz bir gerçek var: Dünkü beraberlik, tıpkı Göztepe’deki gibi, sonrasında çok aranacak iki puana mal oldu ve ikisi de aynı gidiş yolundan geldi.  

Fenerbahçe’ye dejavu: Karadeniz’de gemi battı

Burada ara verelim konuk ekibe. Çünkü ev sahibini takdir etmeden geçmek olmaz. İki kez geri düştü Samsunspor, ikisinde de geri döndü. İyi bir karakter göstergesi bu. Sahayla da, havayla da çok iyi mücadele ettiler. Bennasser ve Ntcham, Fred’i darmadağın etti mesela. Szymanski’yi de. Tam gitti derken, çok doğru zamanda oyuna girdi Soner Aydoğdu. Bu ligin 10 yıl önce yıldız adaylarındandı. Klasını gösteren bir gol attı. Maç sonu mutluydu Karadeniz temsilcisi. En az bir puanı hak etmişlerdi.  

Dönelim şampiyonluk adayına. Avrupa’nın hiçbir önemli liginde, kimse size ligin üçüncüsüyle deplasmanda berabere kaldınız diye kızmaz. Yine hiçbir ligde daha 8 hafta geri kalmışken liderin maç eksiğiyle 8 puan gerisindesiniz diye olay çıkarmaz. Lig uzun maratondur. Ama kadro kalitesi farkı bu kadar bariz olunca, hele de rakip o ilk gol gibi bir gol yemeyi başarınca ve bir de hasar alan takım Fenerbahçe olunca sarsılıyor yer gök. Giyotinler keskinleşiyor, yargılar bileyleniyor. Kızamıyorsunuz da. Kötü gidiliyorsa, bu kolay hazmedilmez bu camiada. Ve zordur bunun altından kalkmak, kim olursanız olun zordur. 

Mourinho’nun bildiğini okuyan ve okuyacak bir teknik adam olduğu konusunda tartışma yok. Yıllardır oluşturduğu bir tarzı var. Dün oynanan oyun da onun ilk defa oynattığı bir tarz değil. Ama işte bu kadar kalite farkı varken bu olmuyor. Bir gol daha atıp maçı koparabilirdik, milli ara eksik çalışmamıza neden oldu, sakatlık oyun planımızı bozdu, attıkları golde faul var vs. Bunlarla açıklanamıyor bu performans. Bu lige oturmuyor. Samsunspor’un piyasa değeri 30 milyonu zor bulurken 250 milyonluk bir takım bu mazeretlerin ardına sığmıyor.  

Kötü gidiyor işler Sarı-Lacivertlilerde. Krizleri kaldırmaya ehil de değiller. Bakalım neler olacak?