Galatasaray ve Fenerbahçe, kuruluşlarından kısa süre sonra popülarite kazanan, ilerleyen yıllarla birlikte dev kitleleri peşlerinden sürükleyen iki kulüp. Doğal olarak aralarındaki rekabet de ülkemizde sporun en önemli dinamiklerinden. Futbolda ilk kez 1909’da karşı karşıya gelen ezeli rakipler bugün 397.randevuya çıkıyor. Aktörleri bu kadar gözde olunca seneler içinde derbi tarihi didik didik edildi, neredeyse her detay gözler önüne serildi. Biz farklı bir pencere açmaya ve iki kulübün tarihi çizgilerini nadide eserlerle sergilemeye çalıştık. Çizgi ile ne kast ettiğimizi kısa süre sonra anlayacaksınız.
Büyük taraftar destekleri olan Galatasaray ve Fenerbahçe, spor medyasının da her daim gözdeleri oldu. Attıkları hemen her adım basına yansıdı. Derbiler ise her zaman daha geniş yer buldu sayfalarda. Cumhuriyetin ilk yıllarında biraz da şartların zorlamasıyla iki kulübe dair haberleri yansıtırken çizimlerden, karikatürlerden, illüstrasyonlardan bolca faydalanıldı. Teknoloji gelişse de 80’li yıllara kadar devam eden bu gelenek günümüzde kaybolmuş görünüyor. Şimdi hayli gerilere gidiyor ve sizi tarihte çizgilerle bir gezintiye çıkarıyoruz.
İlk eser 9 Mart 1923 tarihinde yayımlanan Türkiye İdman Mecmuası’ndan zarif bir illüstrasyon. Aynı gün oynanacak Galatasaray-Fenerbahçe maçına geniş yer ayrılan ve adeta derbi özel sayısı niteliği kazanan nüshanın kapağında bir ikili mücadele var. Futbolcuları seçmek çok mümkün değil ama tahmin yapmak gerekirse bu isimler Aslan Nihat Bekdik ve Zeki Rıza Sporel olmalı. Mecmuanın adını, aynı zamanda yazarlarından olan Ali Sami Yen’in reisliğini yaptığı Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’ndan çağrışımla aldığını da not olarak düşelim.
Sıradaki çizimimiz 1942 tarihli Stad dergisinden. Kapakta yine bir Galatasaray- Fenerbahçe mücadelesi var. Olaylı bir derbi sonrası yayımlanan mecmuanın kapağında ise üç büyükler arasında artan gerilime değinilmekte.
1956’da yayımlanan Komet Gençlik Mecmuası’nda Galatasaray ve Fenerbahçe’ye ait çok değerli çizimler yer almakta. Samim Utkun imzalı bu çalışmalarda iki takımın yıldızlarının hayatları mercek altına alınmış. Galatasaray cephesinden seçilen futbolcu ‘Serçe’ lakaplı İsfendiyar Açıksöz. Fenerbahçe’den ise ‘Ordinaryüs’ lakaplı Lefter Küçükandonyadis’i tercih etmiş Utkun.
Yayın hayatı çok kısa süren Komet’ten seçtiğimiz diğer çalışmalar ise Galatasaray ve Fenerbahçe’nin futbolcu portrelerinden oluşan kadroları.
Takım kadroları çizgi dünyasının her daim ilgi alanında yer almış. 1954-1955 sezonunun temsili Galatasaray kadrosunu gösteren bu çalışma Hürriyet gazetesinden. Çizen ise daha ziyade duygusal çizgi romanlarıyla tanınan Faruk Geç.
Beşiktaş üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan spor tarihçisi Vala Somalı’nın üretim alanlarından biri de karikatür. Somalı, siyah-beyazlıların yanında diğer kulüpleri de ihmal etmemiş eserlerinde. Onlardan birinde Fenerbahçe’nin 1963-1964 sezonu kadrosu. Vala Somalı’nin çizdiği Galatasaraylı ve Fenerbahçeli yıldızlar da bulunuyor.
Sırada Yeni Sabah gazetesinden bir örnek var. 1957-1958 sezonunun ilk Galatasaray- Fenerbahçe buluşması öncesi sayfada yer bulan bu çalışmada Lefter’in yer aldığı görülüyor. Diğer futbolcu büyük ihtimalle Metin Oktay. Ancak kabul etmek gerekir ki çok başarılı bir deneme değil.
Böyle bir dosya hazırlarken Altan Erbulak’a değinmemek olmaz. Karikatüristliğinin yanı sıra tiyatro ve sinema oyuncusu, gazeteci gibi apoletleri olan Erbulak, 1970’lerde Milliyet Spor’da karşımıza çıkan bu eserinde bir hafta sonra oynanacak derbiye ligin zirvesindeki genel görünüm üzerinden bakmış.
Spor karikatürü denince akla gelen ilk isimlerden biri de Mesut Yavuz. Çalışmaları yıllarca gazeteleri spor sayfalarını süsleyen Yavuz’un en mahir olduğu işlerden biri de futbolcu portreleri. İşte onun fırçasından Galatasaraylı Gökmen Özdenak ve Fenerbahçeli Cemil Turan.
Son örneğimiz bir başka usta Cafer Zorlu’dan. Karikatürlerinde spor ile siyasi gündemi başarıyla harmanlayan Zorlu, Galatasaray-Fenerbahçe rekabetinin içine ekonomiyi de dahil etmiş.
Derbinin ‘çizgi’leri…
Burada sözü spor ve çizgi roman konusunda uzman olan Uğur Vardan’a bırakalım: Bu akşam oynanacak derbi dolayısıyla Türk basınında meseleyi illüstrasyonlar vasıtasıyla yansıtma meselesi, eski bir geleneğin de yeniden aklımıza gelmesine vesile oluyor. Geçmişte gazetelerin spor servislerinde mutlaka maharetli bir çizer bulunurdu. Ben kendi çocukluğumdan hatırlıyorum; Tercüman’da Nezih İzmiroğulları, Milliyet’te de Mesut Yavuz, o kendine özgü desenleri ve bakış açılarıyla sporu çizgileriyle sayfalara taşırlardı. Bu aslında fotoğrafın henüz teknoloji destekli bir sanat olmadığı ve ekonomik olarak da maliyetinin yüksek meblağlarda seyrettiği zamanların da refleksiydi. Bir karenin çekilip tab edilmesi, sonrasında sayfaya taşınması hem ekonomik olarak külfetliydi hem de süreç açısından uzundu. Bu durumda çizerin yeteneği ve kendini özgü tarzı devreyi girer ve spor sayfalarına onların fırçalarından çıkan illüstrasyonlar farklı bir değer ve renk katarlardı. Bazen bir golün nasıl atıldığı bile kare kare çizimlerle anlatılırdı.
Bugün artık ileri teknoloji ürünü telefonlarla fotoğraf ya da video çekmek, sosyal medya aracılığıyla da hemen dolaşıma sokmak çok kolay. Bu tür işleri gerçekleştirmek için ‘gazeteci’ kimliği de gereksiz. O zamanlar böylesi olanaklar yoktu tabii ki. Öyle ki maç esnasında fotoğrafçılar gol anlarını ya da ağlarla buluşmuş meşin yuvarlağı çekebilmek için favori takımın hücum edeceği kalenin arkasında mevzilenirler, velev ki sürpriz bir durum oldu, mesela favori olmayan takım penaltı kazandı, atış yapılması için beklenir, fotoğrafçılar bir kaleden diğerine koştura koştura giderlerdi. Böylesi bir çalışma düzeninde elbette çizim görsel açıdan birçok meseleyi hallediyordu. Aynı durum Avrupa basını için de geçerliydi, ben hatırlıyorum Guerin Sportivo (ki logosunda bir çizim vardır) gibi İtalyan dergilerinde de futbolcuların, teknik direktörlerin çok ilginç, çok etkileyici çizimleri olurdu (özellikle kemer burunlar çok iyi çizilirdi!). Bu tür desenlerdeki özel işçilik, futbolcuları da daha sempatik, daha insani, daha samimi kılar ve kitleler nezdinde daha çok sevilmelerine ön ayak olurdu diye düşünüyorum…
Velhasıl dönemin koşullarının yarattığı bir ifade biçimi, farklı bir zanaatçılıktı futbolu, oynanacak maçı, futbolcuyu, teknik direktörü çizimler vasıtasıyla tanıtmak, sayfalara taşımak… Ben o dönemlere yetişmiş bir okur-futbolsever olarak elbette o geçmişin gazete sayfalarını özlüyorum…
Katkıda bulunanlar: Melih Şabanoğlu, Alican Küçükcan