Burası zenginlikler ülkesi değil. Potansiyelinin olduğunu söylüyoruz, ama kinetik bizi tekzip ediyor. Futbol ise sanki buralı değilmiş gibi bir havalarda. Daha doğrusu havalardaydı. Yıllarca. Memleketin nefesi kokardı ama takımlara yıldız yağardı. Genç işsizliğin yüzde 20’leri aştığı dönemlerde milyonluk apoletler gelirdi. Kimleri gördü bu gözler: Hagi’ler, Roberto Carlos’lar, Drogba’lar, Pepe’ler… Artık öyle değil. Bu konuda öncü olan Galatasaray’ın bile kendine özgü cazibesiyle getirebildiği kariyerli oyuncuların kalibresi düştü. Ama diğer yerlerde durum vahim. Yok öyle Van Persie’ler, Mario Gomez’ler, Falcao’lar.
Ama işte hep bir yolunu buluyor futbol ve Hayat Güzeldir (La Vita é Bella) filmindeki Roberto Benigni’nin oynadığı baba gibi, hayatı toz pembe gösterebilecek bir ayak oyunu üretebiliyor. Lafı niçin geveliyorum, açıklayayım. Adana Demirspor ve Fatih Karagümrük’ün teknik direktör seçimlerine bakıyor musunuz? Geçen sezon birinde Montella vardı, diğerinde Pirlo. Biri Çizme’nin gözbebeği forvetlerden, diğeri belki de gelmiş geçmiş en iyi orta sahalardan. Sonra onlar gitti, yeni isimler gündeme geldi: Patrick Kluivert ve Fabio Cannavaro. Muhteşem forvetler çıkarma ülkesi Hollanda’nın parlattığı yıldızlardandı Kluivert. Ajax’la Şampiyonlar Ligi kazandığında 19’undaydı. Sonra Barcelona’da ter döktü uzun yıllar. O dönemlerde ismi bizim memleketle hiç anılmadı. Ama şimdi teknik adam olarak karşımızda, Demirspor’da. Hem de teknik direktörlük kariyerinin en ciddi sınavında…
Cannavaro direkten döndü. Gelmiyor. Ama onu da bir hatırlamakta fayda var. Tarihte stoper oynayıp Ballon d’Or almayı başarmış üç isimden (Matthias Sammer ve Franz Beckenbauer) biri o. Juventus’la, Real’le aldığı şampiyonlukları geçtim, cebinde Dünya Kupası bile var. Karagümrük’ün bıçkın delikanlılarını korkutabilecek kadar sert bir oyuncuydu. Ama baş antrenörlük kariyeri meçhul. Çin’de gözden uzaktı. Şimdi kendini Avrupa sahnesine göstermek istiyor. İstanbul neden olmasındı. Olmadı. Başkasına yol açtı.
Bu isimlerin Türkiye’ye gelmeyi düşünmesinin güzel bir yanı var. Fatih Karagümrük ve Adana Demirspor yıldız teknik direktör adaylarının sıçrama tahtası. Bir yandan futbolculuk kariyerleriyle medyada ilgi odağı olabiliyorlar. Diğer yandan henüz çok amatörler ve şöhretli geçmişleri onlara az da olsa zırh oluyor. Başarırlarsa başka bir seviyeye çıkacaklar. İşte o arada bir uğrak noktası olmaya çalışmak akıllıca. İki takım da son iki yıldır bunu bir kültür olarak oturtmaya çalışıyor sanırım. Baksanıza Pirlo’ya, nereye gitti? Türkiye’de tecrübe kazanıp Sampdoria’nın başına geçmek az şey mi? Montella da Avrupa’da gözden düşmüş olmasına rağmen az daha Fenerbahçe’ye geliyordu.
Onlar böyle cesur adımlar atarken büyükler ne yapıyor peki? Denenmişe gidiyor, kolayı seçiyorlar. Bir macera, bir ufuk barındırmıyor üç büyüklerin seçimleri. Geleceğe bakamayacak kadar telaşlılar. Şenol Hoca’ya kimse itiraz edemez. Okan Hoca’ya da. İsmail Kartal da camia çocuğu tamam. Ama ufukları şimdilik burada. Okan Buruk kırarsa ne ala ama sanki diğerlerinin bir daha böyle bir şans bulması zor gibi. Oysa Zico’yla tarih yazacak bir uyum yakalamıştı Fenerbahçe. Sonrasını harcamasaydı… Tamam Cocu’dan ağzı yandı ama değer miydi bu kadar çabuk pes etmeye? Böyle bir ufuk çizmek onlara da yakışmaz mıydı?
Demem o ki; akıllıca hamleler bunlar. Madem onların kalibresinde futbolcu getirmek zor bari teknik adam versiyonlarını cezbedelim. Sonuçta iki laflarıyla gündem yaratabilirler. Az şey değil!