Türk futbolunun iki klasiği dün Kadıköy’de bir kez daha kozlarını paylaşmak üzere karşı karşıya geldi… Bu sezon Karşı’nın temsilcisiyle birlikte zirve yarışındaki ekürisi konumundaki ‘Avrupa yakası’lısı geride kalan 16 maçta 14 galibiyet, bir beraberlik ve bir yenilgiden oluşan bir karneye sahipti mücadele öncesi. İki taraftan birinin alacağı üç puan aynı zamanda ‘Apertura’nın liderini de netleştirecekti. Malum o klişe deyişiyle lig uzun bir maraton, kim galip gelirse gelsin geride kalan haftaların vaat ettiği mesafelerde dengelerin değişmesi muhtemel olacaktı ama yine de moral-motivasyon için ezeli rakibi üzmek ve haneye üç puan atmak her iki takım için de iyi olacaktı.
Kaotik futbolumuza da bu yakışırdı!
Lakin oyun başladıktan sonra ve bitime kadar olan sürede genel olarak kontrollü bir futbol, nadiren gelişen ama pek de organize görünmeyen cılız ataklar ve bol bol faul izleyip durduk. Ev sahibinin hocası İsmail Kartal, takımının kilit taşı konumundaki Fred’in yokluğunda orta sahayı Crespo-İsmail Yüksek beklentilerinin aksine Crespo-İrfan Can ikilisine emanet etmişti. Karşı tarafta da beklenen ‘double team’ Torreira-Kaan Ayhan’ken Okan Buruk da Uruguaylı orta sahanın yanına Kerem Demirbay’ı monte etmişti.
Sarı-Lacivertliler bu sezon iç ve dış sahadaki tüm maçlarında ileride basan, oyuna ve topa sahip bir görüntü çizmişti. Dün ilk yarıda bu tablo ortada yoktu, topun sahibi yüzde 60’a 40’la konuk ekipti. Ama bu hâkimiyete karşın Sarı-Kırmızılıların da net pozisyonuna rastlamadık. Kısır bir ilk devre, seyir zevkinden uzak bir futbol ve aslında oyun kültürümüzün en iyi ifadesi olan kaotikliğin uzantısı olarak bol faullü bir mücadele vardı Kadıköy’ün çimlerinde.
Koca maçta topu topu iki pozisyon vardı; Demirbay ve Szymanski’den…
Maçta ikinci perde açıldığında Kartal ilk hamlesini doğrusu kendi adıma neden transfer edildiğini pek de çözemediğim, sağ kanattan inip soluyla orta açmak ya da kavisli şut çekmek dışında bir kerametini bize pek gösteremeyen Cengiz Ünder’i yanına oturtmak vasıtasıyla gerçekleştirdi. Ortaya İsmail Yüksek dahil olurken İrfan Can da gerçek adresine, sağ kanata yollandı. Bu değişik Sarı-Lacivertliler adına oyunun görüntüsünü ciddi anlamda değiştirmedi ama sahadaki takımın Ünder’li 11’den daha verimkâr olduğu kesindi. Buruk ise ilk hamlesinde Mertens’i kenara alarak Zaha’yı sahaya sürdü ama bu cephede de Fildişili açığı topla pek buluşturamayan Sarı-Kırmızılılar sonuç alamadı elbet. İkinci yarıda nispeten birkaç atak ve gol pozisyonu denebilecek atraksiyon izledik; önce Kerim Demirbay sonra da Szymanski takımları adına şöyle hafiften bir heyecan yarattı ama o kadar…
Bu kez Tadic-Dzeko denklemi verimli olamadı
Genele bakıldığında Galatasaray’ın rakibini daha fazla bozduğunu söyleyebiliriz. Bunun açıklaması da şöyle olabilir; Fenerbahçe’nin bu sezonki dinamik işleyişindeki Tadic ve Dzeko maç boyunca pek de etkin değildi, sağdan gelecek atakları da özellikle ilk yarıda Barış Alper durdurmayı ve gerektiğinde hücuma çıkmayı başardı. Djiku maç boyu Icardi’yi kelepçelemeye çalıştı, bunda da başarılı oldu ama doğrusu Sarı-Kırmızılılar da Arjantinli golcüsünü beslemekte dün (son haftalarda olduğu gibi) pek mahir değildi. Sağ kanatın teslim edildiği Ziyech ise sol ayağının üstün teknolojisi sayesinde etkin olmaya çabaladı ama pek verimkâr olduğu söylenemezdi. Bence Buruk Faslı yıldıza dünkü performansı itibariyle fazla zaman tanıdı, takım oyununa hâkim olmayan ama spontane işlerde başarılı bir görüntü veren Tete’yi sahaya sürebilirdi, böylesi bir tercihe soyunmadı. Öte yandan forvet arkası görevini üstlenen Mertens de vasattı.
🟡🔵 Fenerbahçe: 0/5
🟡🔴 Galatasaray: 1/8👀 #TrendyolSüperLig‘de bu sezon en az isabetli şut atılan maç! #FBvGS pic.twitter.com/fytREPA2fl
— beIN SPORTS Türkiye (@beINSPORTS_TR) December 24, 2023
‘Sıfıra sıfır, elde var bir’
Sonuçta puan açısından ‘Sıfıra sıfır, elde var bir’lik bir maç oldu. Mücadeleye ise genel bir çerçevede iki takımın da bolca yaptığı fauller damga vurdu. Maç sonu istatistiklerinde ‘Toplam 45 faul’ yazıyordu. Bu, içinde bulunduğumuz sezonda en çok faul yapılan maç anlamına da geliyordu.
Nihayetinde Fenerbahçe averajla liderliğini sürdürdü. Böylesi rekabet ortamları sistemin aradığı türdendir. Lakin daha ligin ilk yarısında bile sadece iki takımın zirve ortağı olduğu ve diğerlerinin fazlasıyla geriye düştüğü bir model de sıkıcı bir futbol ortamı vaat etmekten başka bir şeye yaramıyor. Bu sıkıcılığı en azından derbi bir nebze azaltabilirdi ama o da olmadı.
‘Süper Kupa’ya gençlerle çıkılsın!
Şimdi menüde ‘Süper Kupa’ var. Cumhuriyet’in 100. Yılı’nda ‘Marka değeri’ denen nereye çekersen çek bir tanım eşliğinde iki takım da yılın son günlerinde Suudi Arabistan’ın yolunu tutacak. Ben futbolumuzun bu iki büyüğünün yerinde olsam anlaşarak genç futbolcuları sahaya sürer ve ‘Gelecekteki marka değerlerimiz’ diyerek bu maçı az biraz daha anlamlı bir hale getirirdim…