Yahu ne güzel derbi oldu değil mi? Heyecan vardı, direnç vardı, baskı/pres vardı. Son düdüğe dek çekişme sürdü. Nabız uzun süre düşmedi. Futbol topu hiç dönmeden oldu bu. Tek bir pas olmadan. Bu oyunu böyle ‘oynayanlara’ minnettarız. Rezilliği teşhir etmek için bundan iyi bir yöntem olamazdı. En fiyakalı eylem bile futbolu yönetenlerin ipliğini pazara böyle çıkaramazdı. Takdir etmek lazım.
Şimdilerde sinemaları ve zihinlerimizi kasıp kavuran Ölümlü Dünya serisinin en birinci karakteri Feyyaz Yiğit daha tıfıl bir komedyenken, Lost dizisi hakkında nefis bir repliği vardır: ‘Bozdu, bozdu, bozdu. Bir yerden sonra artık daha da bozmaz diyorduk. Daha da bozdu. Önünü alamadık.’ Futbol Federasyonu hakkında konuşuyor olmalı. Çünkü Suudi Arabistan’daki rezaleti başka türlü anlamak mümkün değil.
Durumu daha, daha, daha da kötü yapan şey ise şu: Böyle bir utancın bile üzerini kapatmaya çalışıyorlar. Susuyorlar mesela. Başka şeylerden bahsediyorlar. Penguen modundalar. Yetmiyor, konuşunca Suudilere teşekkür falan ediyorlar. İşte bozmanın önünü alamadığımız an bu.
Peki bu krizi, bu utancı, bu rezilliği bir tek kişiye indirgeyip gene kurtulacak mıyız? Eğer böyle olacaksa hiç merak etmeyin, Faruk Koca gibi o da birkaç haftaya yeniden hayata döner. Nasılsa her şey olunuyor da rezil olunmuyor.
Şimdi gelelim gerçek sorumlulara. İnsanın mesele sadece Süper Kupa finali değil diyesi geliyor. Bu bir futbol krizi değil, siyasi bir krizdir. Önce bunun adını koyalım. Bu kriz memleketi bir takım para kaynaklarına feda etmenin simgesidir. Hâlâ maça çıkılması yönünde baskı yapanlar neyin altında kalacaklarının farkında değiller.
Arı, hayası olan bir daha bu maça çıkmaz. Bu kupa burada bitmiştir. Tarihte iki takımın yenişemediği için ikiye bölünen bir kupa var. Bu kupa ise ikiye bölünmesin, ikiyle çarpılsın. Hatta mümkünse Türkiye turnesine çıksın. Bu vesileyle de İstanbul United’ın kulakları çınlasın.