Fenerbahçe Teknik Direktörü Jose Mourinho Galatasaray'a farklı davranıldığını belirterek 'Bence 90 dakika boyunca kurallar herkes için aynıdır. Galatasaray'ın yerel maçlarına baktığımız zaman bir fark var. Bu da ligin güvenilirliğine aykırı' dedi.

Fenerbahçe’nin Portekizli teknik direktörü Jose Mourinho yayın hayatına yeni başlayan HT Spor kanalına özel röportaj verdi. Gelecek hedeflerinden Ali Koç’la ilişkisine, Galatasaray’ın Osimhen transferinden Süper Lig’deki hakem performanslarına kadar birçok konuya değinen 61 yaşındaki teknik adam konuyu son zamanlarda olduğu gibi bir kez daha sarı-kırmızılı kulübe getirmekten de geri durmadı. İşte Mourinho’ya sorulan sorular ve Portekizlinin yanıtları:

-Bugüne kadar Avrupa’nın en büyük takımlarında çalıştınız. Neden Türkiye?

“Bence Fenerbahçe beni seçti. Bence tam tersi şekilde oldu. Ben sakin bir şekilde bekliyordum, analiz ediyordum. Farklı teklifler vardı. Farklı kulüplerle, farklı başkanlarla, farklı sportif direktörlerle görüşmüştüm. Beni motive edecek kararı vermek için acele etmiyordum. O dönem üç başkan adayının -ki o dönem iki değil başkan adayı sayısı üçtü. Üç başkan adayının da hepsi benimle görüştü, hepsi beni istedi. Bu da bu kulübün beni ne kadar istediğini hissetmemi sağladı. Sonra adım adım görüşmeler devam etti. Toplantı üstüne toplantı yaptık. Başkan Ali Koç ve sportif direktör Mario masaya bu kulübün hırslarını, acılarını, yara izlerini, hayallerini ve koşullarını koydular. Ben de yeni bir ülke olması sebebiyle motiveydim bu duruma. Çünkü tekrardan İngiltere Premier Lig, tekrardan İtalya Serie A, tekrardan Portekiz değil… Benim için yenilikti burası. Aynı zamanda kulübün zor bir dönemi sonlandırma hırsı vardı. Gün gün, hafta hafta. Ben de bunun nedenini daha iyi anlıyorum. Bu kulübün hayallerini daha iyi anlıyorum ve ben de bir parçası olmak istiyorum.”

-Dünyanın en büyük liglerinde sekiz kez şampiyonluk kazandınız. Türkiye’de de kazanacağınıza inanıyor musunuz?

“Bence bu onlar için harika bir soru. Bence neden kazanamadıklarını farklı kulüplerde çalışmış pek çok yabancı hocaya sormalısınız. Eğer ben burada iki yıl kalırsam ve iki yılın sonunda şampiyonluğu kazanamamışsam o zaman sizinle bir araya gelip neden olamadığımı açıklamak isterim. Çünkü o zaman bunu açıklayabilecek duruma gelmiş olurum.”

‘Duyduğum her şeye inansam eşyalarımı toplayıp kaçardım’

-Türkiye’de son şampiyon olan yabancı isim Zico’ydu, bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

“Çok fazla şey duydum. Eğer duyduğum her şeye inansam eşyalarımı toplayıp kaçardım. Dinlediğim her şeye inanmam. Ben daha çok kendim öğrenmeyi tercih ediyorum. Türk teknik direktörler buradaki kültürü daha iyi anlıyor. Ülkeyi daha iyi tanıyorlar, daha iyi anlıyorlar. Bu yüzden ben de Türkiye Ligi’nin özelliklerini öğrenebildiğim kadar öğrenmek için uğraşıyorum. Bütün odak noktam bu. Mesela ben şampiyonluk adayı olan takımlardan birinin teknik direktörünün bazı hakemlerin çok yakın arkadaşı olduğuna inanamam. Çünkü buna inanırsam zaten eşyalarımı toplar giderim. Çünkü futbol bu değil. Muhtemelen kültürel anlamda adapte olmak Türk teknik direktörler için daha kolay. Onların zaten doğal habitatı burası. Ben Portekiz’den 20 yıl önce ayrıldım ve dört farklı ülkede çalıştım. Her zaman çabuk öğrenme, çabuk adapte olma, kupalar kazanabilme becerim oldu. Burada da deneyeceğim şey bu.”

-Fenerbahçe’nin transfer penceresinde yaptığı hamlelerden memnun musunuz?

Çok mutluyum ve bence Fenerbahçe doğru işler yaptı. Bir şey var; belki yanılıyorum ama hissiyatım bu. Türk kulüplerinin Avrupa turnuvaları için oynadıkları ön eleme ve play-off maçlarında zorluk yaşamasının transfer döneminin daha geç kapanmasıyla bir bağlantısı var. Bence bir anlamda avantaj sağlayabilecek bir durum. Çünkü çoğu ülkede transfer kapandığı için Türk kulüpleri normalde alamayacakları oyuncuları alma fırsatı yakalıyor ama bir yandan da zorluk yaratıyor. Mesela biz Lugano ve Lille ile oynarken Avrupa Şampiyonası nedeniyle antrenmanda yer almayan oyuncularımız hariç onun dışında bizim için transfer henüz bitmemişti. Bu asla bir eleştiri değil, gerçeklik bu. Şimdi transfer döneminin neredeyse sonuna geldik. Bizim için transferin kapandığını belirtmek isterim. Bugün kapanabilir ve bence kulüp iyi bir iş çıkarttı.

-Transferlerin geç kaldığını düşünüyor musunuz?

“Bir teknik direktör için transferler her zaman gecikmiştir. Çünkü bir teknik direktör için ideal durum birinci gün kadrosunun tam olmasıdır. Ama futbol artık böyle değil. Avrupa Şampiyonası var, Dünya Kupası var, Uluslar Ligi var… Tüm bu turnuvalarla birlikte oyuncular artık neredeyse tatil yapamıyor. Benim oyuncularım büyük bir efor sergiledi. Bazıları geri dönüp Avrupa elemelerinde takımlarına yardım edebilmek için sadece bir hafta tatil yaptı. Çok zor bir durum. Kulüpler için de yönetmesi zor bir durum. Şöyle bir tezat durum var. Mesela ben transferlerimi erken yaparım ama belki daha sonra karşıma çıkabilecek büyük fırsatları kaçırmış olurum. Zor bir durum. Bu anlamda ben yönetimin yerinde veya sportif direktörün yerinde olmak istemezdim. Onlar için yönetmesi ve denge bulması zor bir durum.”

‘Kostic bize çok fazla çözüm sunabilecek bir futbolcu’

-Kostic transferi gerçekleşti herkes merak ediyor… Mourinho Kostic’i nasıl kullanacak?

“Problem yok belki de kaleci olarak oynayacak. Takımın nerede ihtiyacı varsa orada oynayacak. Bizim felsefemiz bu. Takım nerede ihtiyaç duyarsa oyuncular orada oynamalı. Çünkü oyuncular önemli değil, kulüp önemli. Sadece kulüp önemli, sadece takım önemli. Oyuncular da takımın nerede ihtiyacı varsa orada oynayacak. Tabii ki. Kostic neden geldi çünkü takımımızdan harika bir yaratıcı sol bek gitti ve orada eksiklik yaşadığımız bir durum içindeydik. Kostic geride üçlü de oynayabiliyor, dörtlü de oynayabiliyor. Kanat bek olarak oynayabiliyor, sol bek olarak oynayabiliyor, sol kanat olarak oynayabiliyor. Gerektiğinde sol orta saha olarak bile oynayabilir… Bu anlamda çok fazla çözüm sunacak bize. Tecrübeli bir oyuncu. Harika bir yarışmacı zihniyete sahip ve takımımızı da çok iyi, dengeli bir şekilde tamamlıyor. Her pozisyonda iyi seçeneklerimiz var. Bu yüzden de yönetimin çıkarmış olduğu işten dolayı mutluyum.”

-Fenerbahçe ile Avrupa’daki hedefiniz nedir?

“Öncelikle tur atlamak istiyorum. Tecrübem adım adım ilerlemek gerektiğini söylüyor. Turnuvaları kazandığım zamanlarda bile eylül ayından hedef bu turnuvayı kazanmak demiyordum. Asla. Hedef tur atlamak. Yeni bir format var, sanırım kimsenin bilmediği bir format. Tabii ki kimse bilmiyor. Denememiz gerekiyor. Bana diyebilirsiniz ki ‘’Jose Avrupa’da neredeyse 200 maçın var.’’ Evet ama bu formatta sıfır maçım var. Dört maç içeride dört maç dışarıda oynadığımız bu durumu anlamamız gerekiyor. Karşılaşmadığınız takımlarla da aynı puan tablosunda yer alıyorsunuz. Mesela bizim zor bir kuramız varken bizden daha kolay kuraya sahip başka bir Türk takımı ile aynı puan tablosunda yer alıyoruz. Aynı puan tablosunda yer alacağız. Çok çok garip. Hedefimiz şu; sekiz maç sonunda turu geçmeliyiz. Hedef bu. Kura kuradır. Ellerini attıkları zaman sıcak ve soğuk top olduğuna inanmıyorum. Şimdi sıcak, soğuk da değil artık bilgisayar çekiyor kurayı. Kura kuradır. Olan oldu.”

‘Galatasaray’ın maçlarında fark var’

-Galatasaray dışında ligdeki her takımın kart gördüğünü söylemiştiniz…

“Galatasaray’ın yerel maçlarına baktığım zaman bir fark var. Bir fark var. Bu da ligin güvenilirliğine aykırı. Üstelik liginize yurtdışında da saygı duyulmasını istiyorsanız… Belki insanlar mütevazı değilsin diyebilir. Tamam, mütevazı değilim. Ama bence benim burada olmam ligin daha çok dikkat çekmesini sağlıyor. Bence bu ligin yurtdışında güvenilir olabilmesi için bu işlerin bitmesi gerekiyor. Galatasaray yok, Fenerbahçe yok, Beşiktaş yok. Hiçbir şey yok. Takımlar, hocalar, oyuncular var ve herkes için aynıdır. Benim fikrim bu ki hayatım boyunca futbolun içinde oldum.”

‘Galatasaray’ın ilk maçındaki hakemi de gördüm. Siyah ile beyaz gibiydi’

-İlk maçta Okan Buruk ne istiyorsa alıyor demiştiniz kartlarla ilgili. Son maçta da hakemle ilgili konuştunuz. Bazı problemler mi görüyorsunuz bu konuda?

“Bu dönemde hakemler ile ilgili konuşurken bana en çok zevk veren neydi biliyor musun? Hakemle ilgili çok iyi şeyler konuştuğum zamanlar… Bu bana daha çok zevk veriyor. Evimizdeki son maçımızda genç bir hakem vardı. 30 yaşında. Türk liginde üç ya da dört maç yönetmiş. Harika bir iş çıkardı. Oyunu çok iyi kontrol etti. İki tarafa da adildi. Maçtan sonra hem biz hem rakip takım ona saygı duyarak sahadan ayrıldık. Onun hakkında çok iyi konuştum. Bu bana daha çok zevk veriyor. Deplasmanda Göztepe ile 2-2 berabere kaldığımızda maç sonu hakemi tebrik ettim. Bu bana zevk veriyor. Ben 5-0 kazandığımız maçın sonunda hakemi eleştiriyorum. Çünkü o ilk yarı kabul edilemez. Verdiği kararlar kabul edilemez. Galatasaray’ın ilk maçındaki hakemi de gördüm. Siyah ile beyaz gibiydi.

Sadece kendimle ilgili konuşmuyorum. Çünkü ben Türkiye’ye geldim, Fenerbahçe için çalışıyorum ama aynı zamanda Türkiye için çalışıyorum. Aynı zamanda Türkiye Ligi için çalışıyorum. Bir ürün geliştirmek için bazı sorumluluklarım olduğunu düşünüyorum. Çünkü günün sonunda bu ürünü satmanız gerekiyor. Futbola yeniden yatırım yapmak için daha fazla para kazanmanız gerekiyor. Daha iyi bir ürün satmanız gerekiyor. Daha iyi bir ürün satmak istiyorsanız, daha iyi bir ürün için hep birlikte çalışmamız gerekiyor.”

-Akıl oyunları yapmayı seviyor musunuz?

“Hayır, ben gerçeği söylemeyi severim. Açık fikirli olmayı severim. Politik olarak doğru olmak için insanların hoşuna giden şeyleri söylememeyi severim. Ben böyle değilim. Ben kendim olmayı severim. Kendim olmak demek, akıl oyunları peşinde olmak değil, doğru olduğunu düşündüğüm şeyi söylemek demektir. Yanılıyor olabilirim. Tabii ki pek çok kez yanılacağım ama ne düşünüyorsam onu söylerim. Beşiktaş yok mu? Trabzonspor? Kasımpaşa? Onlara karşı oynayacağız. Umarım bu sene daha az puanlar toplarız. Lig için daha iyi. Eğer birinci veya ikinci ya da her neyse daha az puan toplarsa daha iyi. Lig daha çekişmeli olursa daha iyi olur. Umarım bu yönde gider.”

Mourinho: Osimhen harika bir oyuncu ama kendini çok yere atıyor

-Galatasaray çılgın bir transfer yaptı. Osimhen hakkında neler söylemek istersiniz?

“Osimhen harika bir oyuncu. Eğer ben 70-75 milyon ödeme potansiyeli olan bir kulüpte olsaydım alırdım. Harika bir oyuncu. Tabi ki farklı koşullarda geldi. Ama günün sonunda koşulların bir önemi yok, önemli olan şey Galatasaray kesinlikle harika bir oyuncu aldı. Victor ile bir problemim yok. Tam tersi çok iyi bir ilişkim var. Ama ona karşı her oynadığımda onunla konuşuyorum, çünkü davranış biçimini beğenmiyorum. Kendini çok yere atıyor. Son kez Roma – Napoli maçını oynadığımızda onunla bir konuşma yaptım ve ona dedim ki ‘’Bak! Sen en iyi iki Afrikalı oyuncudan birisin. Sen ve Salah. Geçmişte Didier Drogba, Samuel Eto’o, George Weah vardı… Böyle davranamazsın.’’ Kendisini yere çok atıyor. Onunla problemim bu. Ama 10 dakika sonra iyiyiz, çok iyi bir ilişkimiz var. Türkiye Ligi ve Galatasaray için tabii ki harika bir oyuncu.”

-Kasımpaşa maçından sonra büyük bir derbi var. Bunun için heyecanlı mısınız?

“Şunu demek isterim, oyuncularım Kasımpaşa karşısında gol atmalı. Çünkü Kasımpaşa’yı yenmeliyiz. Derbi öncesi son maç. Biliyorum sadece burada değil, Real Madrid – Barcelona, Roma – Lazio, Inter – Milan… İnsanlar derbileri erkenden düşünmeye çok yatkın. Çok erkenden düşünmek yanlış. Pazar günü oynamamız gereken önemli bir maç var. Almamız gereken üç puan var. Pazar günü savaşmamız gerekiyor. Pazartesi oyuncular için izin günü ama size şunun sözünü verebilirim, pazartesi günü ben izinli olmayacağım. Kafamı tamamen Galatasaray maçına vereceğim ama şu anda o maçı bir saniye bile düşünmüyorum.”

‘Ali Koç tutkulu bir insan. Ailesine aşık, kulübüne aşık’

-Fenerbahçe Başkanı Ali Koç için ne söylemek istersiniz?

“Çok basit ve pragmatik. Bugün bir işim var. Eğer yarın işim olmamasına karar verirse işsiz olurum. O yüzden profesyonel hayatımdaki en önemli kişi o. Onu aşık bir insan olarak tanımlarım. Tutkulu bir insan. Ailesine aşık, kulübüne aşık… Tabi ki onunla irtibatım daha çok kulüple alakalı. Kulübüne olan tutkusu inanılmaz. Kulübü için yaşaması, her dakika demesem de kulübü düşünmesi, kulübü hakkında çok tutkulu konuşması inanılmaz. Beni sabah 09:00’da arayabilir, akşam 09:00’da arayabilir, gece yarısı arayabilir. Kulübüne gerçekten aşık. Onunla kurduğum temasta mükemmel ailesiyle tanışma ayrıcalığına eriştim. Çok iyi bir şekilde anlayabiliyorum ki ailesine aşık bir adam. Hayata aşık bir adam. Tabii ki benim başkanım, bu anlamda ona saygı duymak durumundayım ama bunun dışında da ona kişi olarak en yüksek saygıyı duyuyorum. Bu hoşuma gidiyor. Bu 20 yılda pek çok farklı başkan ve kulüp sahibi ile çalıştım. En nefret ettiğim, konuşmak için iki ay beklemem gerekendi. Ondan iki ay sonra onunla tekrar konuşurdum. Ben başkanları severim, paylaşmayı severim. İnsanların dahil olmasını severim. Başkanla buna sahibim.”

-İngiltere Premier Lig’e geri dönmeyi ya da bir milli takım çalıştırmayı düşünüyor musunuz?

“Hedeflerim… Umarım bağlantıyı anlarsınız. Hedefim şu ki Fenerbahçe’de o kadar başarılı olayım ki Fenerbahçe daha fazla süre kalmamı istesin. Hedefim bu. Belki o zaman kalmak istemem. Ama hedef şu ki o kadar başarılı olayım ki Fenerbahçe kalmamı istesin. Hedefim bu. Milli takım için geçmişte imkânlarım oldu. Tabi ki ülkemden ama sadece ülkemden değil. 2009 veya 2010 gibi İngiltere milli takımı. Ben hep reddettim. Çünkü bence mutlu olacağım bir iş değil. Ayda bir maç veya ayda iki maç… Oyuncuları izlemek için seyahat, sonra ofis işi. iki yılda bir Avrupa Şampiyonası veya Dünya Kupası’nı beklemek. Şu anda harcayacak çok fazla enerjim var. Belki bir gün yaşlı ve yorgun olduğumda harika olur ama şimdi değil.”

Beden dersinde keşfedildi, Tadic’in izinden gitti: Filip Kostic