Tansiyon garantilidir bu maç. Ama sıkışıp kalmaz asla. Bol bol gol, bir dünya pozisyon olur. Son üç maç 3-2 bitti, oradan anlayın. Gerginlik meşin yuvarlak dönmeden başlar. Sakarlıklar, basit hatalar, harika goller asla eksik olmaz. Tribünler hop oturur hop kalkar. Pardon, hiç oturmazlar aslında. Sükûnet maçı değildir bu. Bir de tartışmalı hakem kararları eklenince tablo tamamlanır. Kalbe ve tansiyona zarardır. Kapril sponsorluğunda oynanır. Evet, Trabzonspor-Fenerbahçe maçı denince akla sadece ama sadece bu gelir. Aklımıza gelenin başımıza gelmesi için ilk düdüğün çalmasından başka hiçbir şeye ihtiyaç yoktur.
Dün bu genellemenin neredeyse bütün unsurları vardı. Hatta dozu kaçtı bazı anlarda. Ama tüm bunlar inanılmaz bir maç izlemiş olduğumuz gerçeğini besledi sadece. Maç bittiğinde taraflı tarafsız herkes bir bardak su aramıştır kesin. Oralara tatile gitmiş olsanız ve bir maç izleyeyim deseniz unutulmazlarınızın arasına girer. Öyle bir 90 dakikaydı.
İnanılmaz hevesli ve mücadeleci bir Trabzonspor vardı ilk dakikalarda. En son Beşiktaş maçında gördüğümüze benzer bir futbol oynama inancı sergilediler. Fenerbahçe ligin başından beri pasla çıkmak istiyor, fakat bunu beceremediğini bir türlü kabullenemiyordu. Şenol Güneş bu durumdan yararlanmak için ne gerekiyorsa öyle sürmüş takımını. Önde bastılar, bol bol top kaptılar. Pozisyon da buldular.
Sonra 20. dakika dönüldü. Bordo-Mavililer art arda dört korner atmış, golü artık ciddi ciddi koklamaya başlamıştı. İşte o anda Mourinho değiştirdi taktiği. Uzun oynamaya başladılar ve topu ileriye taşımayı başardılar. Artık servis konuk ekibe geçmişti. Üst üste kroşeler indi. Nihayetinde devre biterken de golü buldular. Hatta birkaç tane daha bulabilirdiler, tekle yetindiler. Öyle olsaydı bile oyunun hakkı değildi bu. Trabzonspor iyi mücadele etmişti. Lakin beceri farkı vardı ve tabelaya yansıdı.
Devre bittiğinde henüz o kadar fark etmemiştik. Hissedilen oyun süresi o kadar da kötü değildi sanki. Faul, korner boldu ama akmıyor da değildi. Sonra öyle bir ikinci yarı oynandı ki bir yandan VAR’dan gelecek karar anlarının bitmek bilmemesi, bir yandan oyunun her duruşunun uzadıkça uzaması sahadaki ritmi yavaş yavaş kararttı. Oynanabildiğinde hem mücadele vardı hem tempo. Ama sırf faul ve kornerlerde maç tam 44 kez durdu. Sonrasında öğrendik. Kemiksiz 108 dakika sürmüş karşılaşma. Lakin topun oyunda olduğu süre ise sadece 40 dakika.
Hakem yazan ve konuşan bir insan değilim. En kötü hakem performansını bile iki cümleyle geçiştiririm. Dün akşamı da buna indirmeyeceğim. Ama üzüldüm ben. Gencecik bir hakeme, onun VAR tarafından etkisizleştirilmesine, özgüveninin yok edilmesine gerçekten canım sıkıldı. Doğru yanlış kararında değilim, bu kadar müdahaleyle bu işin olmayacağını bilmiyorlar mı?
Kazandı Fenerbahçe. Maç sonunda Mourinho’nun sevinci karşılaşmanın değerini gayet iyi anlatıyor. Şampiyonluk mücadelesi işte böyle maçlarda şekilleniyor. Pek çok şeyden şikayetçi Sarı-Lacivertliler. Buna rağmen kazanmak her şeyden önemli olsa gerek.