İsmail Kartal maç öncesinde ipucunu vermişti aslında. “Yarın bazı oyuncuları dinlendireceğim.” Bu kadarını bekleyen var mıydı emin değilim? Baştan aşağı bir rotasyon olmuş. Hatta neredeyse ikinci takımla çıktı Sarı-Lacivertliler. Bir sıkıntı oldu mu? Hayır. Gene kazandılar mı? Evet. Kazanan her zaman haklı mıdır? E bu kadar çok kazanırsan, haklı da olursun…
Vakti zamanında 2000’lerin ortasında Daum böyle şeyler yapmaya bayılırdı. Hem herkesi şaşırtır, hem de bir havası olurdu. İki ayrı takımı varmış gibi. Görünen o ki Fenerbahçe’nin bu sezon böyle bir lüksü var. Kazandığın sürece bir sorun yok bunda. Hele de dünkü gibi müthiş bir takım presini başarırsan. Yine de riskleri var tabii ama dün o riskleri görünür kılacak bir rakip yoktu karşıda. Nordsjaelland’la Fenerbahçe arasındaki sıklet farkı sanırım 13. saniyede falan ortaya çıktı. Teorik olarak bir kurgusu, bir planı vardı Danimarkalıların. Çok da çabaladılar. Danimarka liginin üçüncüsü, FC Copenhagen’in iki puan gerisinde. Buna rağmen seviye o kadar farklıydı ki, neredeyse hiçbir şey yapamadılar. Konferans Ligi’nin belki en yüksek profilli üç takımından biri karşısında, üçüncü golü de yeni devrenin başında yiyince yapacak çok bir şeyleri kalmadı. 3-1 yaptıklarında asıl mesaj sanırım ‘o kadar da değil’ olmalıydı. Ya da ‘varın benim farkıma’. Farklarına vardık, ama işte boyları ölçüsünde.
Kazandı Fenerbahçe. Daha önemlisi kazanıyor. Dili geçmişten geniş zamana geçiyor yavaştan. Süreklilik arz etmeye başladılar. Buna doyacak gibi de durmuyorlar. Toplam kalite o kadar yüksek ki sorunlar görünmez kılınıyor. Fred’in altı buçuktan sekizlik oyunu, yeniden sözleşme imzalamanın gazıyla daha aktive olmuş gibi duran Crespo’nun süpürücülüğü dün her şeyi pırıl pırıl gösterdi.
Rakip ne kadar zayıf olursa olsun, şundan da çok mutlu olmalı Sarı Lacivertliler. Bu sezon alınan her galibiyette yıldızların etkisi konuşuldu düne dek. Kötü oynarken bile maç kazandırabilecek kalibredeki Djeko, Tadjic, Syzmanski gibi isimler başarıların temeli gibi duruyordu. Dün onların hiçbiri olmadan çok iyi bir akışkanlık buldu Fenerbahçe. Sanki ilk defa değil de her zaman birlikte oynuyor gibiydiler. Antrenmanlarda birinci takım-ikinci takım maçları yapıyorlar mı acaba?
Kazanmak bir alışkanlıksa, artık onu DNA’ya işlemeye başladılar. Konfederasyon Ligi de çok iyi geliyor onlara. O kadar güçlü hissediyorlar ki kendilerini, çağlıyorlar. Bakalım bu çağlayanı durduran olabilecek mi?