Garip bir şey bu. Bizden ziyade onlar için çok daha fazla anlam ifade ediyordu bu maç. Eski teknik direktörlerine karşı oynuyorlar. Gene ileri geri konuşup orada gündem yarattı Mourinho. BBC’sinden Guardian’ına manşetlerde o var. Gecenin maçı diyorlar. O da değil tek başına. Daha evvel onlarda forma giymiş oyuncular var bizde. Amrabat’a bakıyorlar, Fred’e bakıyorlar. Üstelik bizimkilerden daha kötü durumdalar. Ligde ilk onda dahi değiller. Bu maç ölüm kalım maçlarından biri. Kaybederlerse bu formatta bile bir üst tura çıkmaları zorlaşacak. Ten Hag’dan daha kötü durumda bir Premier Lig menajeri yok. Mourinho onun yanında hiç eleştirilmiyor sayılır. O derece…
Oysa tam tersi olurdu eskiden. Manchester United Türkiye’ye geliyorsa, hangi dönemin Kırmızı Şeytanları olursa olsun hop oturur hop kalkılırdı. Gruptan çıkmaya oynanırdı o zaman. Az maç olur, belki şehre bir film gelir, bir güzel orman olurdu. Ne kadar tadını kaçırdılar şu işin. Onlar vurunca bizimkiler de öldürdü. Şu bir şanlı Avrupa Kupası maçı mı Allah aşkına?!
Sezonun belki de en iyi futbolunu oynadı ilk yarıda Fenerbahçe. Hatta 1-1 olana dek, yenen gol dışında tıkır tıkır işledi hatlar. Üstelik en fazla soru işaretli oyuncular sahanın en iyileriydi. En-Nesyri daha erken atardı belki ama Onana geciktirdi. Altay’ın kesmesini beklediğimiz Kamerunlu hayatının maçlarından birini oynadı. Szymanski en kritik pasları attı. Iskartaya düşmeye başlayan Osayi-Samuel gayet iyi bindirdi. En azından bu satırların yazarı tarafından sıklıkla eleştirilen Saint-Maximin her topu alışında yıprattı. Mert Müldür’ün ilk hamlelerinin neredeyse tümü başarılıydı.
Çok kaliteli oyunculardan kurulu çok kötü bir takım Manchester United. Eriksen, Rashford, Garnacho, de Ligt, Ugarte… Bu isimler hangi takıma gitse ilk 11 oynar. Neredeyse Manchester City’de bile. Ama oyun bütünlüğü feci durumda. Rakip analizi de yapmıyorlar sanırım. Fenerbahçe gibi pres karşısında zorlanan bir takıma karşı o kadar geç başladılar ki baskıya. Tadic’i, Amrabat’ı ve Fred’i kontrol etmekten ibaretti planları. Mazraoui’nin yerini değiştirmek de tek numaralarıydı. O yüzden kazanmayı hak edecek bir top onlar da oynamadı.
Osayi’nin bir pozisyonu vardı ya ikinci yarıda. 58. dakikada Jose Mourinho’nun kırmızı kart gördüğü hani. O dakikaya dek oyunun psikolojik üstünlüğünü almıştı Fenerbahçe. Ondan sonra ne olduysa oldu, tempo da akış da sekteye uğradı. Konuk ekip vites yükseltti. Kazanmak gerektiğini anladılar sanırım. Ama gene kopuk kopuktular. Parlayıp sönüverdiler. Bu sayede son 15’e girilirken gene denge hâkim oldu.
Denge böyle bir maçta iyi bir şey olabilir. Kontrol, soluklanma sağlar. Fakat yine çok geri çekildi Sarı-Lacivertliler. Süper Lig’de öne geçtikleri neredeyse her maçta olduğu gibi yine sadece rakibi karşılamaya başladılar. Ve Türkiye’de bile başarmakta zorlandıkları bu oyun feci zorladı onları. Golü bulana dek takımın ritmi iyiydi, atak hevesi yerindeydi. Sonra bir anda topraklandı oyun, enerjisini kaybetti.
En azından bu sefer gol yemedi Fenerbahçe. 1-1’e razı oldukları son yarım saati bir şekilde atlatmayı başardılar. Göztepe’nin, Samsunspor’un yaptığını yapamadı Manchester United. Sanırım onların da dramı bu. Yapılabilecek hiçbir şeyi yapamıyorlar.
Hakkını yemeyelim Fenerbahçe’nin. Sezonun en dirençli, en mücadeleci, en akıcı oyunuydu bu. Ama sıklet farklıydı, ring farklıydı. Bilmiyorum lige bir katkısı olur mu bu oyunun.