Gözlerimi futbola açtığım ilk yazın öne çıkan takımlarındandı onlar. Bir tarafta Lato, Scharmach, Deyna, Tomaszewski, Zmuda, Gadocha; diğer tarafta ise Cruyff, Neeskens, Krol, Van Hanegem, Rep, Jongbloed, Suurbier, Rensenbrink, Haan gibi isimler vardı… O zamanlarki adıyla ‘Federal Almanya’da düzenlenen ‘Dünya Kupası 74’ü Polonya ‘Üçüncü’, finalde ev sahibine 2-1 mağlup olan Hollanda da ‘İkinci’ sırada tamamlamıştı.
Aradan geçen sürede Portakallar genellikle zirvede dolaştı, ‘Dünya Kupası 78’de ve son olarak da ‘Dünya Kupası 2010’da final oynadı ama bir türlü ‘Mutlu son’a ulaşamadı. ‘Cruyff sonrası’ nesildeki en büyük başarısını ise Gullit, Van Basten, Rijkaard, Van Breukelen, Winter, Koeman, Vanenburg gibi isimlerle, ‘Duvar’ın yıkılmasını çok az bir süre kala yine Federal Almanya’da düzenlenen ‘Euro 88’de şampiyon olarak gerçekleştirdi.
Son yıldızları emeklilik dönemlerini Süper Lig’de geçirmişti
Arada Seedorf, Cocu, Davids, Kluivert, Hasselbaink, Van Nistelrooy, Van Hooijdonk ve Bergkamp gibi kuyruklu yıldızlar eşliğinde geçen dönemlerin ardından son ışıltı takımları 2010’da Güney Afrika’nın ev sahipliğindeki Dünya Kupası’nda huzurlarımıza geldi. Ve Van Persie’li, Sneijder’li, Robben’li, Kuyt’lı, Van Bronckhorst’lu kadrosuyla son noktada İspanya’ya yenildiler ve bir kez daha ‘Finalist’ unvanını turnuvayı kapattılar. Günümüzün Hollanda’sı artık bir ‘Başaltı takım’ hüviyetinde. Yıldızlardan yoksun, birinci sınıf olma özelliğini kaybetmiş, potansiyeli belli bir profile sahipler. Son parlak isimlerinin (Sneijder’li, Kuyt ve Van Persie) ‘emeklilik öncesi son durak’ olarak ‘Süper Lig’imizi kullandığı ‘Turuncular’ muhtemelen bu turnuvada da en fazla çeyrek finali zorlayabilecek görüntüdeler.
Polonya ise 74 sonrası ‘Dünya Kupası 82’de de dikkat çekici bir performansı göstermiş, futbol kariyerlerinin sonlarındaki isimlerin yanı sıra Boniek, Smolarek gibi yeni kuşak yıldızlarının da katkılarıyla yarı finale yükselmiş, grup maçında golsüz berabere kaldıkları İtalya karşısında bu kez tutunamamış, ‘Azzuriler’ ‘rahmetli’ Rossi’nin iki golüyle Lehler karşısında final biletini almıştı. Kırmızı-Beyazlılar 82’yi de ‘Dünya üçüncüsü’ unvanıyla kapatmıştı. Sonrası pek olumlu olmadı, zaman zaman parlayan ama üst sıraların uzağında bir portre çizdi Polonya.
Düşünün Hamburg’ta gol atan bir Antalyalı!
Sonuçta oyunun tarihine ‘Total Futbol’ gibi bir ekolü Rinus Michels öncülüğünde Cruyff ve arkadaşları’yla yerleştirmiş Hollanda’yla sert ve dinamik bir futbol anlayışıyla dikkat çeken, geçmişte Lato’suyla, Boniek’iyle, Kosecki’siyle tanıyıp sevdiğimiz Polonya, dün ‘Euro 2024’ bağlamında yer aldıkları D Grubu’ndaki ilk maçları itibariyle yeni bir serüvene yelken açtılar… Lehler kanadında Türkiye’yle oynanan son hazırlık maçında sakatlanan Robert Lewandowski’nin yokluğu en büyük dertti. Kariyerinin büyük bölümü Borussia Dortmund-Bayern Münih ekseninde geçen ve Almanya topraklarını iyi bilen bu büyük golcünün yerine teknik direktör Michal Probierz geçen sezon Antalyaspor forması altında izlediğimiz Adam Buksa’yı ilk 11’de sahaya sürmüştü (Ki bu tercih karşılığını buldu ve dün Polonya’nın dün tek golü 27 yaşındaki forvetin kafasından geldi) öne geçti. Meselenin Hollanda tarafında ise teknik patron Ronald Koeman hücum hattına Gakpo, Depay ve Simons gibi isimlerle donatmıştı. Portakallar geriye düştüğü maçta beraberliği çabuk buldu lakin ilk yarıda topa çok daha fazla hâkim olmasına rağmen yaratıcılıktan yoksun, vasat bir görüntüye sahiptiler. Depay ve Simons özellikle hayal kırıklığıydı, keza orta saha hattındaki Veerman da çok kötüydü. Aslında bu durum normaldi belki de, düşünsenize çok uzun bir süre oyuna sürekli yıldız katmış, üretmiş bir fabrikanın en son ürünü savunma hattında oynayan Van Dijk’ti. Keza ben Koeman’ın da –özellikle Barcelona dönemini hatırlatarak söylüyorum- oyunu okuma ve müdahale etme açısından vasat bir teknik direktör olduğu kanısındayım. Dün de bu durumu adeta sahadaki oyun kendiliğinden teyit etti; Memphis Depay’a 81 dakika sabretmek ve Jeremie Frimpong gibi bir potansiyeli 81’de ancak oyuna sürmek gibi hamleler dolayısıyla…
🏆⚽ 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası D Grubu’nda Hollanda, 1-0 geriye düştüğü maçta Polonya’yı 2-1 yendi. Eski Beşiktaşlı Wout Weghorst, 81’de oyuna girip 83’te takımının galibiyet sayısına imzasını attı. pic.twitter.com/aizwpgWk3S
— TRT Spor (@trtspor) June 16, 2024
‘Total futbol’ nire bugünkü Hollanda nire?
İki sezon önce Beşiktaş formasıyla izlediğimiz Wout Weghorst’un tıpkı Katar 2022’deki Arjantin maçında olduğu gibi bençten girerek skora damga vurduğu ve ‘Süper yedek’ namını bir kez daha tescil ettirdiği mücadele aynı zamanda Hollanda’nın defoları gösteren bir karşılaşmaydı. Sonraki takvimleri düşünüldüğünde turnuvanın bence en büyük favorisi konumundaki Fransa ve Polonya’ya göre daha heyecan verici bir kimliğe sahip Avusturya karşısında ne yaparlar bilemem ama Koeman’ın ve öğrencilerinin geçmişin mirasından uzak, genlerini reddeden bir yapıda oldukları malum. Polonya’nın da takıma Lewandowski dahil olsa bile bu turnuvadaki serüveninin çok uzun süreceği kanısında değilim… Ama yine de bu gruptan Horozlar ve Portakallar’ın çıkacağını söylemek kehanet olmasa gerek…