“Süper zenginlere milyarlar, bize ise krizler miras kalıyor” sloganı, İsviçre’de Genç Sosyalistler tarafından hazırlanan “Vergi Adaletine Uygun Şekilde Finanse Edilen Sosyal İklim Politikası İçin” başlıklı halk inisiyatifine ait. Geçtiğimiz haftalarda aktardığım gibi, teklif edilen kanun metninin temel amacı 50 milyon İsviçre frangını aşan miras ve bağışlardan %50 oranında vergi alınmasıydı. Teklif, 30 Kasım’da yapılan halk oylamasında ezici çoğunluk (yaklaşık %78) tarafından reddedildi.
Genel kanaat teklifin reddedilmesinin olumlu bir gelişme olduğu yönünde. İsviçre basınında teklifin zaten gerçekçi olmadığının sıklıkla altı çiziliyor. Geçtiğimiz haftalarda yayınlanan 2026 Dünya Eşitsizlik Raporu’nda yer alan veriler ise, önemli bir fırsatın kaçırıldığına işaret ediyor.
Servet eşitsizliği, gelir eşitsizliğinden bile yüksek
Dünyanın en yüksek gelir elde eden %10’luk kesimi, toplam gelirin %53’ünü paylaşırken, en dezavantajlı kesim yalnızca %8’lik bir pay alıyor. Servette ise durum daha vahim. Dünyanın en varlıklı %10’luk kesimi toplam servetin %75’ini elinde barındırırken, orta kesim %23’üne, ekonomik olarak en dezavantajlı kesim ise yalnızca %2’sine sahip. Üstelik bu %75’lik servet, en varlıklı %10 arasında eşit dağılmıyor. 60.000’den az kişiden oluşan en varlıklı %0.001, insanlığın geri kalanının toplam servetinden bir buçuk kat daha fazla servete sahip.
Dahası bu eşitsizlik hızla büyümeye devam ediyor. Böylece son derece kısıtlı bir zümre giderek artan bir finansal güce sahip olurken, geri kalan herkes kar topu gibi büyüyerek ilerleyen ekonomik istikrarsızlıkla boğuşuyor.
Ortak gibi görünen fakat büyük eşitsizlikler barındıran bir sorun: İklim krizi
İklim krizi ile bütün insanlık hep beraber mücadele ediyor, sonuçlarına beraber katlanıyoruz, öyle değil mi? Değil. En varlıklı %10’luk kesim özel sermayeden kaynaklanan karbon emisyonlarının %77’sinden sorumlu iken, en dezavantajlı kesim yalnızca %3’ünden sorumlu.
İklim krizinden kaynaklı sorunlarla mücadelede de eşitlik yok. En varlıklı kesim bireysel çözümler üreterek iklim krizinden kaynaklı sorunlarla çok daha etkin mücadele edip çok daha az etkilenirken, herhangi bir önlem alamayan en dezavantajlı kesimin üzerinde ciddi bir baskı var.
En varlıklı %10 yeteri kadar vergi ödemiyor…
Servetin%75’ini, gelirin %53’ünü elinde barındıran, iklim krizinin derinleşmesine de en yüksek katkıyı sağlayan en varlıklı %10, toplumun diğer kesimlerine kıyasla daha düşük vergi ödüyor. Burada bahsedilen vergi miktarı değil, verginin kişinin gelirine/servetine olan oranı. %10’un ödemediği vergi, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, daha dezavantajlı kesimlerden toplanan başka vergilerle telafi ediliyor; sağlık ve eğitim gibi kalemlere yeteri kadar yatırım yapılamamasına yol açıyor; ve iklim kriziyle etkin mücadeleyi imkânsızlaştırıyor.
50 milyon İsviçre frangını aşan miras ve bağışlardan %50 oranında vergi alınırsa, ultra zenginlere yine milyarlar kalacak, fakat toplumun geri kalanına miras kalan krizlerin boyutu küçülecekti. Anlaşılan o ki, İsviçre halkı büyük krizler miras almakta herhangi bir sakınca görmüyor. Durum dünyanın geri kalanında da böyle olmasa bir sorun teşkil etmezdi elbette. Fakat, bütün ülkelerin aynı eğilimi gösterdiklerini söylemek yanlış olmaz.
Dünya Eşitsizlik Raporu 4 senede bir yayınlanıyor. Eğer vergi politikasında gerekli değişiklikler yapılmaz ise 2030’daki raporda çok daha karamsar bir tablo göreceğimiz muhakkak.
