Yüzler değişti.
Fotoğraflar daha parlak, daha pürüzsüz, daha kusursuz.
Ama ruh mu aynı duruyor?

Bir zamanlar fotoğraf çekmek zahmetliydi.
Filmi takardık, poz sayısı sınırlıydı.
O yüzden gülüşler daha gerçekti, an daha kıymetli.
Şimdi ise sınırsız çekiyoruz, beğenmediğimizi siliyoruz, yenisini çekiyoruz.
Bir yüz artık gerçek değil, seçilmiş.
Kusur değil, filtre var.

Aynı burun, aynı dudak, aynı çene çizgisi.
Sanki dünya tek bir yüz üretti ve herkes o şablona uyuyor.
Kişilik kaybolmuyor ama görünürlüğü azalıyor.
Güzel olmak değil, aynı güzel olmak moda oldu.

Bir estetik cerrah geçen gün şöyle dedi bana:

“Kimse daha iyi olmak istemiyor, kimse aynı olmak istiyor.
Referans getiriyorlar, hep aynı fotoğraf.”

Gülümsedim ama üzüldüm.
Çünkü güzellik artık farklılık değil, tekrar.

Filtreler önce eğlenceliydi.
Kulak eklerdi, çil eklerdi, göz büyütürdü.
Sonra fark edilmeden standart çizdi.
Bugün çıplak fotoğraf değil filtreli fotoğraf gerçek sanılıyor.

Çocuğuna fotoğraf çeken anneler bile filtreyi açıyor artık.
Bebek bile daha pembe, daha dolgun, daha masum.
Gerçek yüz değil, ideal yüz.

Şimdi insanlar aynaya değil kameraya güveniyor.
Aynada gördüğünü beğenmiyor, filtreli haline aşık oluyor.
Bu yüzden aynalar değil uygulamalar özgüven yaratıyor.

Peki gerçek ne kadar değerini korur?

Geçenlerde bir arkadaş toplantısında herkes fotoğraflarına bakıyordu.
Birinin sesi yükseldi.

“Ay hayır, çenem böyle değil bak filtrede daha güzel çıkıyorum!”

Hepimiz güldük.
Ama gülümserken düşündüm:
Filtreyi mi seviyoruz, kendimizi mi.

Belki de sorun estetik değil.
Sorun benzerlik.
Çünkü estetik güzelleştirir, benzerlik siler.

Doğallık geri lüks olabilir mi?
Kendi burnunu, kendi gamzeni, kendi kırışığını taşımak yeni özgüven mi olacak?
Belki ileride pürüz değil pürüzsüzlük aykırı duracak.
Çünkü kusur insandır.
İnsan hikayedir.
Hikaye çizgidedir.

Bir yüz artık sadece yüzde değil.
Ses bile dijital.
Video bile yapay.
Konuşanın insan mı yapay zekanın sesi mi olduğunu bazen anlamıyoruz.

Makyaj değil piksel sürüyoruz yüzümüze.
Yaşlanmak değil filtre yeniliyoruz.
Aynaya bakmak değil ekran parlatmak.

Bu çağda güzellik ikiye ayrılıyor.

Bir
Yüksek çözünürlüklü yüzler
Aynı ışık, aynı açı, aynı renk

İki
Kırışığıyla güzel olanlar
Gülüşü yamuk ama sahici olanlar
Profil değil ruh taşıyanlar

Hangisi daha değerli olur gelecekte?
Bence cevap zamana bağlı.

Çünkü teknoloji güzelliği çoğaltır
Ama duyguyu işleyemez.
Filtre yüz yapar
Ama hikaye yazamaz.

Ve belki de gelecekte en cesur şey
Mükemmel olmak değil
Gerçek olmak olacak.

Çünkü bir gün insanlar şunu söyleyebilir:

“Ben yüzümü değil, kendimi taşıyorum.”

Filtre kırılır
Kırışık kalır
Yaşanmışlık güzeldir
İz güzeldir
Kusur bile karakterdir.

Belki dijital yüzler çağını yaşıyoruz bugün.
Pürüzsüz, parlak, kusursuz.
Ama insan eskimemiştir.

Ve en kıymetli yüz
Eklenmemiş olan
Saklanmamış olan
Olduğu haliyle bakan yüzdür.

Güzel olmak kolay
Gerçek kalmak cesaret ister.