Türkiye son yıllarda ilginç bir ritme girdi.
Gün içinde üç kişi bile rahatlıkla şu cümleyi kurabiliyor:
“Biz Norveç’e taşındık.”
“Portekiz çok güzelmiş, kesin gelin.”
“Selanik’ten ev aldık, komşular süper.”
Sanki gökten bir anons inmiş gibi:
“Sevgili Türkler, pasaportlarınızı alıp yavaşça Avrupa’ya doğru ilerleyin.”
Ama dünyanın gerçek sesi çok daha sade:
“Sizi beklemiyordum ama madem geldiniz, buyurun oturun.”
Dünyanın Göç Haritası: Hayal, Gerçek ve Biraz Mizah
İngiltere
Londra kalabalık
Türk nüfusu artıyor
Sokak güvenliği tartışmalı
Kuaför randevusu üç hafta sonrası
Kombici iki ay sonrası
Ve sürpriz gerçek:
İngiltere artık sadece beyin gücü değil teknik iş gücü arıyor.
Elektrikçi
Kombici
Tesisatçı
Lavabo ustası
Dünya dönüyor ve yeniden el emeğine dönüyor.
2026’da bunun için özel vize bile çıkarıyorlar.
Portekiz
Nezih, sakin, tatlı
Pastel de nata’sı güzel
Ama ikinci yıldan sonra Portekizce zorunlu
Kiralar uçmuş
Göçmen yoğunluğu halkı zorluyor
İspanya
Ritim tatlı
Yaşam hafif
Ama Barcelona’ya gidiyorsan
Katalanca şart
Gidince öğreniyorsun
Almanya
Dakik
Ciddi
Kuralcı
Disiplinli düzen ister
Göçmeni kabul eder ama kendi ritmine uydurur
Norveç
Refah yüksek
Güneş kıt
Yalnızlık ağır
Hollanda
Bisiklet cenneti
Ev bulmak mucize
Kira görünce ruhuna meditasyon çöker
Amerika
Özgürsün
Ama yalnızlık büyük
Sağlık pahalı
Ritim yorucu
Karadağ – Selanik – Atina
Yakınlık hissi
Ev yatırımı cazip
Ritim tanıdık
Ama uyum sandığından zor
Bürokrasi yavaş
Dil bariyeri yüksek
Göçün Psikolojisi: Tebdili Mekânda Ferahlık
Göçle değişen en büyük şey ülke değil insanın kendisi.
Yeni bir ülkede kimse seni tanımaz, geçmişini bilmez, aksanını yargılamaz, mahallen yoktur, gerginliğin yoktur, kimliğin neredeyse “yeniden başlıyor” hissi verir.
Bu yüzden:
Burada metrobüse binmeyen Londra’da metro bağımlısı olur
Burada 300 metrekareye sığamayan Lizbon’da 70 metrekarede zen bulur
Burada poşet taşımayan Oslo’da kilometrelerce poşet taşır
Burada bankta oturmaya çekinen Madrid’de kaldırımı ev gibi kullanır
Bu çelişki değil.
Bu beynin “Yeni mekân, yeni ben” güncellemesidir.
Göçün Yeni Pazarı: Instagram Rehberleri ve TikTok Göç Romantizmi
Göç artık yalnızca valizle yapılan bir hareket değil bir içerik pazarı.
Instagram’da şu başlıklar her gün önümüze düşüyor:
“Milano’da bir Türk kızı”
“Paris’te nerede ne yenir?”
“Londra’da ev alınca kaç yılda kendini öder?”
“İtalya’da ev nasıl tutulur?”
“Portekiz’de ekonomiyi çözdüm”
“Amerika’da villa, Türkiye’de daire fiyatı kadar”
“Golden visa nasıl alınır?”
Sanki göç, hayat değil bir yatırım fırsatı şovu.
Gerçeği söyleyen yok:
İtalya’da ev kiralamak belge kasırgasıdır, Londra’da ev kendini ödemez, genelde sen evi ödersin.
Amerika’daki villanın vergisi Türkiye’de apartmanın yıllık giderinin 15 katıdır.
Portekiz’de golden visa için konuşulan rakam aslında verginin, masrafın, bürokrasinin sadece başlangıcıdır.
Ama bu içerikler insanın beyninde tek bir pencere açar:
“Ben de yapabilir miyim?”
“Acaba gerçekten mümkün mü?”
“Bir baksam mı?”
Göç içerikleri hayal satmak için tasarlanır.
Gerçeği göstermek için değil.
Ve En Komik Bölüm: Türk, Yurt Dışında Türkten Kaçıyor
Göç eden bazı Türklerde acayip bir refleks var:
Londra’da Türk görünce rahatsız, Portekiz’de sahilde Türkçe duyunca bozulmuş, Miami’de Türk görünce “Ay çok Türk var” diye şikayet etmiş
Sanki kendisi Norveç fiyortlarında büyümüş, Türklüğü de nüfus müdürünün bir yazım hatasıymış gibi.
Ama aynı kişi Instagram’da şöyle içerik atıyor:
“Burada yaşam çok güzel
Siz de gelin
Biz yerleştik
Şuraya yatırım yapın
Böyle ev alın
Şu semtte oturun
Bu markete gidin.”
Yani dışarıda “Türk çokluğu kötü” içeride “Türk gelsin de yalnız kalmayayım.”
Bu davranışın psikolojik karşılığı:
Aidiyeti reddedip aidiyetten beslenmek.
Göçmenin içindeki en büyük çelişki budur.
Yabancı Sanılma Övüncü: Kültürel Karikatür
Göç eden bazı insanların en büyük gururu şu:
“Beni İngiliz sandılar.”
“Fransız zannettiler.”
“Amerikalı olduğumu düşündüler.”
Sanki kraliyet üyeliği teklif edilmiş.
Ama şu gerçeği kimse söylemez:
Hiçbir İngiliz Türkiye’ye gelince ‘Beni Türk sandılar çok sevindim’ demez.
Hiçbir Amerikalı pazarda “Beni Portekizli zannettiler moralim düzeldi” demez.
Bu övünç sadece bize özgü kültürel bir karikatür.
Ve kimlik, estetikle değişmez.
Korktuğunda Türkçe bağırırsın
Sinirlendiğinde Türkçe küfredersin
Özlendiğinde Türkçe ağlarsın
Kimlik bavulla gitmez.
Türkiye’de de Herkes Küçülüyor
Giden değişiyor ama kalan da değişiyor.
Temizlikçi haftada üçken ayda bire düştü
Dip boya on günde birken ayda bire
Manikür pedikür evde
Aileler birleşiyor
Evler küçülüyor
Giderler bölüşülüyor
Modern hayat
herkesi sadeleşmeye zorluyor.
Ve Final: Hayal Kurmak Çok Normal Ama Gerçek Çok Daha Basit
Göç içerikleri
reklamlar
bloglar
yatırım videoları
ev rehberleri
her şey insanın aklına bir fısıltı bırakır:
“Acaba olur mu?”
Bu çok doğal.
İnsanın içindeki değişim arzusu
mekânın çağrısıyla birleşince
hayal kurmak kaçınılmazdır.
Ama göçün gerçeği şudur:
Göç, kimliği değiştirmez sadece adresi değiştirir.
Göç, mutluluğu garanti etmez ama değişimi tetikler.
Göç, kaçış değildir yüzleşmenin diğer adıdır.
Ve dünya sana “Kollarımı açtım seni bekliyorum canım” demiyor.
Ama sen kendine diyebilirsin:
“Ben kendime kollarımı açtım hazırım değişmeye canım.”
