Hayat bazen alarm sesiyle başlar bazen içten gelen bir hisle. Biri bizi dış dünyanın düzenine çağırır diğeri kendi kalbimizin ritmine. Rutinler bizi hayatta tutar ritimler yaşattırır. Ve insan çoğu zaman bu ikisinin arasında sıkışıp kalır.
İnsan zihni rutini sever. Çünkü tekrar güven verir. Beyin tanıdığı şeyi tehdit olarak görmez. Sabah aynı kahveyi içmek aynı yoldan işe gitmek aynı takvime bağlı yaşamak bu yüzden kolaydır. Ama kolay olan her şey ruhu doyurmaz. Çünkü kalp ritim ister. Sevinç bir ritimdir huzur bir ritimdir aşk bir ritimdir.
Yaz tatili bunun en belirgin örneği. Her yıl aynı cümle kurulur az biraz dinlenelim kafa boşaltalım. Otel ayarlanır valiz hazırlanır gidilir. Fakat çoğu zaman sadece yer değişmiştir ruh değil. Çünkü tatil bile bir rutine dönüşmüştür. Ne yesek kaç fotoğraf çeksek bugün kaçıncı gün oldu. Dinlenmek plan içinde yapılınca bazen dinlendirmez. Oysa gerçek ritim bazen ayaklarını denize sokup hiç konuşmadan sadece dalga sesini duymaktır. Bazen hiçbir şeye yetişmemektir.
Evde kalan izin günleri de farklı değildir. Senelik izin deriz fakat zihnimiz hala toplantıda maillerde çocuk okulunda faturada. Dinlenmek bile görevleşince ruh yorgunluğunu bırakacak yer bulamaz.
Aşk da önce ritimle gelir. Kalp hızlanır zaman genişler sesler yankılanır. Sonra aynı eve yerleşir tabakları aynı dolaba dizeriz ışığı kapatır mısın sorusu başlar. Aşk bitmez ama ritim kaybolursa aşk sessizce yorulur. Evlilik iki iyi insanın birbirinin ritmini duymayı unutmasıyla boğulabilir. Aynı ev aynı masa ama iki farklı dünya.
Arkadaşlık ve dostlukta da böyledir. Doğum günlerinde atılan mesajlar yıl dönümleri sevgililer günü hediyeleri tüm bunlar güzel ama beklenen şeylerdir. Takvime bağlıdır. Takvimden gelen sevgi görev gibi görünür. Ama hiçbir sebep yokken alınan küçük bir çiçek sabah kapına bırakılan kahve el yazısıyla yazılmış iki kelime işte bunlar hediye değil hatırlanmaktır. Ve hatırlanmak en büyük ritimdir. Çünkü sevgi sadece özel günlerde değil hiç beklenmeyen bir salı sabahında daha gerçektir. Bu yüzden hediyenin değeri fiyatında değil zamanında gizlidir. Takvimli sevgi rutindir takvimsiz sevgi ritim.
Çocuklar da hayatın ritmini öğretir aslında. Anne beşiği sallarken yalnızca uyutmaz. Kendi kalbini de sakinleştirir. Çocuk okula başlar zil çalar o zille sadece ders başlamaz hayatın rutini başlar. Ödevler sınavlar koşuşturma. Daha çocukken takvimle yaşamayı öğreniriz. Bu yüzden büyüyünce çoğumuz ritmimizi bulmakta zorlanırız.
İş hayatı görünürde tamamen rutindir. Toplantı saatleri yapılacaklar listesi mail bildirimleri. Ama bazı insanlar aynı masada sadece çalışmaz üretir. Üslubu olan iş ritme dönüşür. İş yapmak değil hayata katkı yapmak olur.
Ve şimdi bir de yeni bir rutinimiz var sosyal medya. Instagram algoritması bile düzeni seviyor deriz. Düzenli paylaş rutin oluştur saatine sadık kal. Ama asıl soru şu algoritma mı ritim mi seviyor. Bir fotoğrafı kaç kişi gördü değil kaç kişinin kalbinde kaldı önemli olan. Paylaştığın şey görünür olabilir ama hissedilmiyorsa bu sadece veri olur. Ritmi olan içerik bağ kurar. Yani ekran bile ruhu arıyor.
Cilt bakımı da bazen görev bazen ritim. Yalnızca görüntü için yapıldığında vazife gibi gelir. Ama akşam yüzüne dokunduğunda kendine dokunuyorsan işte o ritimdir.
Kitap okumak bile yarış haline getirildi. Kaç kitap okudun kaç sayfa bitirdin. Oysa bir cümlenin içinden saatlerce çıkamamak ritimdir. Satırın içinde kaybolmak sadece zihin değil ruh işidir.
Tüm bunların ortasında sorulması gereken soru şu. Hayatı mı yaşıyoruz yoksa takvimi mi takip ediyoruz. Rutin mi bizi hayatta tutuyor ritim mi hayata değer veriyor. Kaç kere tatile gittin değil kaç kez gerçekten dinlendin. Kaç yıldır evlisin değil kalbin kaç defa aynı insana yeniden yer açtı. Çocuğun kaç karne getirdi değil kaç kez kokusu içini susturdu. Kaç hediye aldın değil kaçında gerçekten anlaşıldığını hissettin.
Belki de en doğrusu şudur. Rutin kök verir ritim çiçek. Rutin düzen kurar ritim anlam. Rutin olmadan savruluruz ritim olmadan solarız. Hayat bu ikisinin arasında bir çizgide dengede kaldığında güzelleşir. Alarm kurmak kadar gün içinde bir kez durup nefes almak da gereklidir.
Ve sonunda sorumuz basit ama gerçek. Ajandamı mı yaşadım yoksa kalbimin ritmine dokunabildim mi. Takvim günü bekleyip hediye mi verdim yoksa bir anda aklına gelip kalbe dokunan bir hatırlama mı bıraktım. Görünür mü oldum yoksa bağ mı kurdum. Hayatta mıyım yoksa sadece yaşıyor muyum.
