İnsan artık konuşmuyor gibi görünüyor. Dinlemiyor da. Daha çok izliyor. Telefon elimizde, parmaklarımız ekranda, gözümüz kaydırmada. Bazen sohbet etmeye üşeniyoruz, düşüncelerimizi toparlamaya üşeniyoruz. Birine laf anlatmak zor, iki cümlelik bir reel izlemek kolay. Belki bu yüzden dünya sessizleşiyor ama belki bu sessizlik sandığımız kadar boş değil.

Eskiden günün sonunda anlatacak an biriktirilirdi. Bir kahve eşliğinde paylaşılırdı. Şimdi anı yaşarken bile kayıt butonuna basıyoruz. Yaşamakla kayda almak arasında bir çizgi var. Biri his, biri görüntü. Fakat artık o görüntüler de hissin kendisi sayılıyor. Bazen anı yaşadığımızı değil, paylaştığımızı zannediyoruz.

Fakat her şey olumsuz değil. Dijital dünya sadece tüketmiyor, öğretiyor da. Bir dakikalık videoda yeni bir tarif öğreniyoruz. Bir uzmanı takip edip psikoloji bilgisi alıyoruz. Kalbimiz sıkıştığında, nefes çalışması dinliyoruz. Belki de sessiz seyir sadece kaçış değil, bazen yeni yolların giriş kapısı. Çünkü konuşmak her zaman üretmek değildir. Kimi zaman izlemek de fark etmektir.

Bir kafede altı kişi oturuyor. Dördünün gözü ekranda. İlk bakışta hüzünlü. Ama beş dakika sonra biri telefonu kaldırıp bir video gösteriyor. Masada kahkaha yükseliyor. Bir paylaşım bir anda temas yaratıyor. Demek ki ekran dünyayı koparmıyor, doğru kullanıldığında birbirine bağlıyor. Belki konuşmadığımız için değil, konuşacak kadar dolu olmadığımız için izliyoruz. Ya da önce izliyor, sonra anlatacak söz buluyoruz.

İnsan bazen konu olmadığında susar. Bazen de konu o kadar çoktur ki nereden başlayacağını bilemez. Belki dijital sessizlik bu yüzden. Duygularımız değil, cümlelerimiz yorgun. Akılla his arasında ince bir eksik var. Kelimeler büyümüyor. Cümle kurmak zor geliyor. O yüzden reel izlemek bazen sohbetten daha kolay. Bilgi düzgün akarsa izlenen bir dakika bile konuşulmayan bir saatten daha besleyici olabiliyor.

Buradaki mesele izlemek veya konuşmak değil. Asıl mesele hangi niyetle izlediğimiz, hangi duygu ile sustuğumuz. Sessizlik her zaman boşluk değildir. Kimi zaman dinlenme. Kimi zaman öğrenme. Kimi zaman kendini toplama. Belki de bugünün insanı kendine yeni bir ifade yolu bulmaya çalışıyor. Metinle değil görüntüyle, uzun cümleyle değil kısa video ile.

Ama şu da unutulmamalı. Hikaye sadece izlenerek yazılmaz. Deneyim yaşanarak büyür. Konuşmasak bile bir noktada paylaşmak gerekir. Çünkü bilgi içerde kalırsa yorulur, duygu içerde kalırsa solar, düşünce paylaşılmadığında kök salamaz. İzlemek gelişim olabilir, ama yaşamak dönüşümdür. İkisi birbirini tamamladığında insan çoğalır.

İnsan yüzeyselleşti mi sorusunun cevabı tek değil. Belki evet. Çünkü hız bizi derinlikten uzaklaştırdı. Belki hayır. Çünkü bilgi hiç olmadığı kadar ulaşılır halde. Belki ikisi de aynı anda. Teknoloji hoyratsa biz nasıl kullandığımız kadar hoyratız. Şefkatliyse biz nasıl baktığımız kadar şefkatliyiz.

Önemli olan bakış açısı. Aynı ekran birine bağımlılık, birine öğrenme, birine yaratıcılık, birine yalnızlıktan köprü olabilir. İzlemek bazen kaçış, bazen buluş ulaşmak bazen dönüşmek olabilir. Sessizlik bazen kopukluk, bazen dinlenme bazen de içten gelen yeni cümlenin hazırlığı.

Belki bu yüzden kesin bir hüküm vermek zor. Sessiz seyir çağımızın gerçeği. Ama bu gerçek kötü ya da iyi değil. Sadece mevcut. Biz nasıl doldurursak öyle şekil alacak. Ekran bizi boşaltabilir ya da besleyebilir. Konuşmamak bizi yalnızlaştırabilir ya da rahatlatabilir. İçeri nasıl baktığımız, dışarıyı nasıl göreceğimizi belirler.

Bazı günler konuşmak iyi gelir. Bazı günler susmak. Bazı günler izlemek. Hepsinin yeri var. Yeter ki hiçbiri bizi kendimizden uzaklaştırmasın. Yeter ki gözlerimiz ekrana bakarken ruhumuz kapıyı kapatmasın. Çünkü insanın sesi bazen cümlede değil bakışta saklıdır. Hikaye her zaman seste değil, hissedişte ilerler.

Sessiz seyir var diye hayat durmaz. Sadece form değiştirir. Ve belki büyüme tam da buradadır. Sesle değil sessizlikle, konuşarak değil izleyerek, kelimeyle değil fark ederek. Yeter ki dönüşürken unutmayalım. Ekran kaydıran parmak da bizim parmağımız. Hikaye izleyen göz de bizim gözümüz. Hayat izlemekle büyümez ama izleyerek de öğrenilir.

Mesele izlemek değil. Mesele izlerken kim olduğumuzu unutmamak.