Çok özlemiştik böyle bir derbiyi. Bir şeylerin arkasına sığınmadan, futbolun sahada oynandığı, gerginliğin oyunun önüne geçmediği, bu tip maçların aradığı kora kor mücadelenin sergilendiği, olmayacak işlerin olduğu, kalitenin pek değilse de heyecanın hiç azalmadığı bir müsabaka… Kazanan çok mutlu haliyle, kaybeden de mutsuz. Ama arkasına takılacak bir kulp yok. Çıkar oynarsın, bazen kazanır, bazen kaybedersin. Futbolun esansı bu işte.
Önce kazanandan başlayalım. İki haftada alabora olan Beşiktaş tüm yöneticilerini yitirmişken, içten yanmalı bir süreçte herkes birbirini suçlarken, o stadı öyle doldurmak büyük iş. Takımdaki herkesin bu maçın kıymetini biliyor gibi oynaması ve bu sayede sezon başındaki ışıltılı günleri çağrıştırması büyük efor. Darmaduman olmuş bir takımı dipten alıp, böyle bir maça motive etmek saygı duyulacak bir başarı. Sırasıyla, her daim takımının yanında olan Beşiktaş taraftarını, Siyah-Beyazlı formayı hakkıyla terleten futbolcuları ve her zor durumda işin sorumluluğunu gayet iyi yüklenen Serdar Topraktepe’yi tebrik etmek lazım. Kazanacak kadar oynamadılar, ama çok sıkı mücadele ettiler ve derbilerin gidiş yolunu iyi gördüler. Bu maçlar en çok dirençle kazanılır, klasla değil.
🦅 Alex Oxlade-Chamberlain’in Beşiktaş’a galibiyeti getiren golü! #BJKvFB@CastrolTurkiye pic.twitter.com/WrJFxvW18A
— beIN SPORTS Türkiye (@beINSPORTS_TR) December 7, 2024
Kaybeden tarafa gelince. Bu maç için çok hayıflanacaklar o kesin. En çok da Mourinho’yu suçlayacaklar. Dzeko çıkmasaydı sanki. Oğuz o kadar kalmasaydı sanki. Samet ısrarı sürmeseydi sanki. Değişiklikler daha erken gelseydi sanki. Bunların hepsi söylenecek. İki ezeli rakibine de kaybeden bir teknik adam olarak ağır ithamlar altında kalacak Jose Hoca. Ben bu kanaatte değilim. Evet, eleştirilecek yanları var. Ama bunlar personel tercihleriyle ilgili değil. Tuttuğunu koparma konusunda ciddi sorunlar yaşıyor bu takım. Oyuna hükmedemiyor ve daha da kötüsü bölüm bölüm kopukluklar yaşıyor. Bu da rakiplerinin umudunu sürekli diri tutmasına neden oluyor. Gücü, kalitesi yerinde olan her takım bu sayede Fenerbahçe’yi zorluyor. Nitekim böyle maçların pek çoğunda epey zorlandılar. Bunu düzeltmesi gerekiyor Portekizlinin. Ve artık acele etmesi gerek. Ki hiç de öyle bir hali yok gibi duruyor.
Bu da şunu göstermiyor mu? Sanılanın aksine, mucize teknik adam değil Mourinho. Girdiği kabın şeklini almakta zorlanıyor. Bulunduğu yerin havasından daha yüksekte bir havası var. Gittiği takımların pek çoğunda ilk sezonda büyük etki yapamıyor. Bir kıvam bulması lazım oluyor. Adaptasyon iki yönlü. Takım ona uyunca, o takıma bakınca sonuç alabilen bir hoca. Bu aşama gelene dek görüntü puslu. Buna sabrı var mı Sarı-Lacivertli camianın. Orası daha puslu.
Daha lig uzun maraton, evet. İki takım için de geçerli bu. Elbette Beşiktaş’ın umudu az. Ama bu sezon onların ille de kazanma sezonu olmayabilir. Yeter ki geleceğe bir yatırım yapsın, bir plan şekillendirsin bu takım. Fenerbahçe belki de 6 puan geriye düşecek. Bu da her şeyin sonu değil. Daha çevrilecek çok maç var. Yeter ki kazanılan, kaybedilen ve en önemlisi mücadeleci bir sezon olsun. Herkes kazanmayı da kaybetmeyi de hazmedebilsin.
Son olarak hakemden de bahsedelim. Hiç adından bahsettirmeyecek bir maç yönetti genç Mehmet Türkmen. Hatası yok değil ama olsun o kadar. Oyunu kesmemek, kartlarını cebinde tutmak için elinden geleni yaptı. En iyi yönetim de bu değil mi? Böyle hakemlere en çok ihtiyacımız olan günlerde meslektaşlarının yüz akı oldu. Takdire şayan.
Ben razıyım bu maçtan. Pek çok kişi de öyledir. Aslolan da bu değil mi?