Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yabancı yatırımcıları hedef alarak İngilizce yayınladığı ve önceliklerinin “ekibi güçlendirmek ve muteber bir program dizayn etmek” olduğunu ifade ettiği tweet’in üzerinden fazla zaman geçmeden Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı olarak atandı. Bir itibar sarsma hamlesi ancak bu kadar net ve güçlü olabilirdi.
Kavcıoğlu’nun görevlendirilmesinin Şimşek’in ekibi güçlendirme tanımına uymadığı kesin. Bu atama Kavcıoğlu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatlarını harfiyen yerine getirmesi sebebiyle sistem içerisinde tutulduğuna ve Şimşek’in yönetim kadrolarını belirleme konusunda Erdoğan’dan tam yetki alamadığına işaret olarak yorumlandı. Ancak bu karar çok daha önemli anlamlar içeriyor olabilir.
Kavcıoğlu’nun atamasını yakın tarihi tekrar gözden geçirerek okumakta fayda var. İşte 2017 ve 2019 yılları iki çarpıcı örnek…
Hatırlanacağı üzere, 2016 darbe girişimi sonrası ekonomik aktiviteyi desteklemek amacıyla özellikle kredi piyasasını güçlendiren düzenlemeler yapılmıştı. 2017 yılı başında ise iktidar referanduma giderken oylarını artırmanın bir yolunu piyasalara ucuz krediyi boca etmekte görmüştü. Enflasyon ve döviz gelişmeleri sebebiyle para politikası daha temkinli giderken dönemin hükümeti özellikle BDDK-KGF ve kamu bankaları koordinasyonunda güçlü bir kredi paketini hayata geçirmeye karar vermişti. Başlangıçta makroekonomik dengeler bakımından belli bir ölçekte tutulması planlanan kredi büyümesi iktidarın iradesiyle inanılmaz artırılmış, bunun sonucunda Türkiye yılı yüzde 7.4 büyüme ile tamamlarken fiyat istikrarı ve diğer dengeler şaşmıştı. Dönemin Başbakan Yardımcısı Şimşek’in bu duruma müdahale edemediğini, Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’ye bağlı olan BDDK’nın kredi büyümesini teşvik için büyük çaba sarf ettiğini hatırlatalım.
İkinci örneğimiz, 2019 ilk yarısı ve yerel seçimler öncesinden. 2018 yılında kontrolden çıkan sistemi şok faiz artışı ile dengeleyen Merkez Bankası ertesi yıl da aynı tutumu devam ettirince bu kez Bakan Berat Albayrak koordinasyonunda, BDDK eliyle bankalara önce kredi, ardından mevduat faizleri dikte edilmişti. Sonraları Nurettin Nebati’nin övünerek söylediği “Merkez Bankası faizini önemsizleştirdik” durumu aslında o dönemde fiilen gerçekleşmişti. Sistem tamamen karmaşıklaşmış ve siyasi iktidar yine BDDK eliyle para politikası yapmış ya da yapılan para politikasını boşa çıkarmıştı.
Kavcıoğlu’nun Merkez Bankası Başkanlığı döneminde ise bu örneklerden bir adım daha ileriye gidildi: Merkez Bankası, BDDK’nın da alanına girerek banka bilançoları ve kredi piyasasını neredeyse günlük kontrol edecek onlarca düzenleme yaptı. Para politikası yapmamanın eksiği, BDDK ve düzenlemeler kanalıyla telafi ediliyordu.
Kavcıoğlu yeni dönemde BDDK tarafında görev yapacak. Masanın Merkez Bankası tarafında ise Gaye Erkan olacak. Mehmet Şimşek Merkez Bankası’ndan kendi ifadesiyle “rasyonel zemine” dönmesini bekliyor olacak. Bu durumda ülkeyi ne bekliyor? Çok net: Kavcıoğlu yeni dönemde bir nevi “gölge bakan” hükmünde olacak.
Merkez Bankası’nın olası sıkılaştırma ve piyasayı yavaşlatma/daraltma adımları Kavcıoğlu yönetimindeki BDDK tarafından rahatlıkla boşa çıkartılabilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan geçmişte BDDK ve krediler kanalıyla neler yaptığını ve nasıl sonuçlar elde edebildiğini biliyor olmalı. Kredinin bol ve ucuz olmasını istediği, inşaat ve konut kredilerine de çok önem verdiği bilinen bir gerçek. İşte tam bu noktada Erdoğan, Kavcıoğlu’nu BDDK’nın başına atayarak sistemi kontrol gücünü de elinde tutmuş oldu.
Geçmiş örneklerden biliyoruz ki, BDDK, özelikle bankalar üzerinde tahakküme varabilecek gücünü kullanarak, kamu bankalarının da desteğiyle sistemin belirleyici aktörü olabilir. Merkez Bankası önemsiz ve etkisiz kılınabilir.
Kavcıoğlu’nun BDDK Başkanlığı’na atanmasıyla ortaya çıkan net bir gerçek var: Erdoğan, iddia edildiği gibi Mehmet Şimşek’e ciddi bir yetki veya süre vermiş değil. Geçmişte de hiçbir zaman güçlü kılmadığı Şimşek’i yine sınırlı ve süresi belirsiz bir yetki ile sisteme katmış durumda. Burada bir parantez açıp yeni Merkez Bankası Başkanı Erkan’ın da Şimşek’in tercihi olmadığını not düşelim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yirmi yılı aşkın süredir savunduğu ekonomi modelinden vazgeçtiğine dair ikna edici hiçbir işaret yok. Mart 2024’teki yerel seçimler de dikkate alındığında Kavcıoğlu’nun rolünün Erdoğan tarafından Şimşek’ten daha fazla önemsendiği dahi düşünülebilir. Açıktan veya kapalı Şimşek veya Merkez Bankası yönetimi üzerinde baskı kurulmasına gerek bile olmayacak. Cumhurbaşkanı, doğrudan BDDK ve bankalar kanalıyla kendi politikalarını çok etkili biçimde uygulatıp hayata geçirilebilir.
Özetleyecek olursak önceki yıllarda Şimşek-Canikli ikiliği ile sistemi kuran Cumhurbaşkanı Erdoğan bu kez Şimşek-Kavcıoğlu ikiliği ile aynı modeli kurmuş oldu.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın (Cevdet Yılmaz) ekonomi alanından seçilmesi de bir tesadüf değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan ekonominin iplerini elden bırakmayacağını, kendisine çok bağlı teknik bir isim olan Cevdet Yılmaz’ı atayarak gösterdi. Şahap Kavcıoğlu’nun ataması bu kararlılığın bir başka göstergesi.
Cumhurbaşkanı’nın ekonomiye bakışı ve hareket tarzı, Mehmet Şimşek’le geçmişte yaşadığı sorunlar ve Şimşek’in Erdoğan karşısında çok bilinen pasif tavrı dikkate alındığında, yeni dönemde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın denge kontrol sağlayıcı isim, BDDK Başkanı Kavcıoğlu’nun ise bir “gölge bakan” rolünü oynayacağı söylenebilir. Saray’da bu modelin kurucu ve destekçilerinin olduğuna ve Şimşek’e fazla uzun bir süre biçilmediğine dair kulis bilgilerini de not edelim.
Şimşek bakanlıkta bir haftasını tamamlamadan duvara çarptı. Hasar gitgide büyüyebilir. Erdoğan sistemin taşlarını stratejik biçimde döşemeye devam ettikçe Şimşek hikayesi de hüzünlü bir sona evrilebilir.