Geçen haftanın bizim için belki de en önemli olayı İngilizce yayın yapan Bloomberg’e konuşan kaynakların Merkez Bankası’nın kasım toplantısında faiz indirimini değerlendireceğini söylemeseydi. Merkez bankalarının sözlü yönlendirme için çeşitli haber kaynaklarına kulis bilgisi aktarması olağan dışı bir durum değil. Nitekim kısa süre önce isimsiz Fed (Amerikan Merkez Bankası) kaynakları Amerika’nın etkili gazetesi Wall Street Journal’a piyasanın beklentisinin aksine 25 değil 50 baz puanlık faiz indirimi ile indirimlere başlayabileceklerini belirtmişti.
Bu tip kulis bilgileri genellikle o ülkenin itibarlı yayınlarına verilir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın yabancı bir kaynağı tercih etmesi Türkiye’deki medyayı yeterince itibarlı veya etkili görmediğinin açık göstergesi. İktidarın medyayı ele geçirmek için harcadığı milyarlarca doların işe yaramadığının, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın bile iktidar medyasını ciddiye almadığının da.
Neyse, bugünkü konumuz medya değil, Merkez Bankası’nın faiz indirimleri. Aslında Merkez Bankası’nın geçen haftaki faiz kararının metninde buna dair bazı işaretler vardı. Daha önceki karar metinlerinde yer alan, gerektiğinde ek faiz artırımı yapılabileceğini işaret eden cümle çıkarılmış ve inatçılık eden hizmet enflasyonunun son çeyrekte gerilemeye başlamasının beklendiği belirtilmişti. Kimi gözlemciler hizmet enflasyonunun son çeyrekte düşüşe geçeceği beklentisinin karar metnine girmesinin, bu yıl bitmeden faiz indirimlerinin başlayacağına işaret olduğu yorumunu yapmışlardı.
TÜİK’e göre kira enflasyonu ağustosta yüzde 120’nin üstündeydi
Demek ki kilit mesele hizmet enflasyonunun düşmesi. Hizmet enflasyonu içinde bir kalem var ki bugüne kadar alınan önlemlere, politika faizinin yüzde 50’ye kadar yükseltilmesine bana mısın demedi. O da kira enflasyonu. TÜİK’in verilerine göre kira enflasyonu ağustosta yüzde 120’nin üstündeydi.
Büyük kentlerde yaşamaya çalışan dar gelirlileri, özellikle de hayatın başındaki gençleri düşünüyorum da, tek kelimeyle korkunç! Ak Parti’nin büyük kentlerde bu kadar geriye düşmesinin arkasındaki en önemli sebebin hayatları boyunca çalışarak ev alamayacağını bilen Z Kuşağı’nın yaşadığı büyük hayal kırıklığı olduğunu söylemek kesinlikle abartı olmaz.
Merkez Bankası’nın faiz indirimlerine başlaması için hizmet enflasyonu içinde en inatçı kalemi oluşturan kira enflasyonunun düşüşe geçmesi gerekiyor. En azından indirimleri kitabına uydurması için bu şart. Olacak mı?
Merkez Bankası’nın temmuz ayındaki enflasyon raporu sunumunda Başkan Yardımcısı Hatice Karahan kiralarda düşüş eğiliminin ortaya çıktığını kamuoyuna açık verilerde değil ama kendi izledikleri yerlerde görmeye başladıklarını söylemişti. O bunu söyledikten bir ay sonra yani ağustosta Emlakjet’e göre İstanbul’da kiralar yüzde 9 arttı. Aynı ay yine Merkez Bankası’nın konut fiyat endeksine göre İstanbul’da ortalama fiyatların artış oranı yüzde 5,5’tu.
Yani kiralar düşmüyor, tam tersine daha da artıyor ve bu arada geçen yıllarda kiralardaki astronomik artışın sebebi olan konut fiyatları yeniden tırmanmaya başladı. Bu koşullarda (Özellikle büyük kentlerde fiyatların geldiği seviyeye düşünecek olursak) kiralık ev talebinin önümüzdeki dönemde de çok güçlü seyredeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Tabii bu nedene mültecilerin yol açtığı devasa talebin varlığının olanca ağırlığıyla sürdürdüğünü de eklemek lazım.
Üstelik şimdi bir de Bankacılık Düzenleme Denetleme Kurumu’nun (BDDK) bankalara “Daha çok konut kredisi verin” mesajı veren yeni kararı var. BDDK geçen cuma günü sürpriz bir kararla bankaların konut ve bireysel kredi faizlerini biraz da olsa indirmesine yol açacak yeni bir karar duyurdu. Emlağın altın çağında, yani 2010’li yılların başlarında toplam satışlar içinde zaman zaman yüzde 50’ye ulaşan kredili satışlar şu anda yüzde 10 civarında seyrediyor. Kredili konut alımının artması fiyat artışının daha da hızlanmasına neden olur. Bu da kiraların daha da çıldırmasına yol açar.
Merkez Bankası bunları görmüyor mu? Görüyorsa hizmet enflasyonunun son çeyrekte düşüşe geçeceğini nasıl söylüyor ve Bloomberg’e kasımda indirimlerin gündeme alınacağı bilgisini veriyor?
Yoksa geçmiş yıllardan iyi bildiğimiz siyasi baskı yeniden ağırlığını hissettirmeye başladı mı?