Bloomberg’de kısa süre önce yayınlanan bir haber analize göre Türkiye son altı ayda yüzde 12 ortalama dolar bazında getiriyle dünyanın en iyi “carry trade” kazancını sağlayan ülkesi oldu. (https://www.bloomberg.com/news/articles/2024-05-13/turkey-s-world-beating-lira-carry-trade-has-room-for-more-gains) “Carry trade” yani Türkçesi taşıma ticareti, faizin düşük olduğu bir ülkeden borçlanılan parayı yüksek faiz veren ülkeye getirip yerel parası cinsinden enstrümanlarda kısa vadeli değerlendirmek demek. Bu aralar çok gündemde olan sıcak paranın, yani kısa vadeli yabancı sermayenin Türkiye’ye girmek için kullandığı ana kanal işte burası.
Yazının başlığındaki dolara tefeci faizi veren ülke ise Türkiye. Hesap basit, dövizdeki yükseliş durduğu için kısa vadede TL’nin faizi dolar faizine dönüşmüş durumda. Ve en azından sonbahara kadar böyle kalacak. Çünkü sıcak para girişinin üzerine yakında turizm gelirleri de eklenecek, yurtiçinde döviz iyice bollaşacak. Merkez Bankası 2020’den beri negatifte olan Swap (Para takası) hariç rezervlerini pozitife çıkarabilmek için döviz almasa sıcak para akını nedeniyle doların düşeceği açık. Siz yabancı bir yatırım kuruluşunun yöneticisi veya faizin sıfır seviyesinde olduğu Japonya’da bir ev kadını olsanız (Meşhur “carry trade” meraklısı Japon ev kadınları) böyle bir ülkeye para getirmez misiniz?
Türkiye nasıl bir enflasyonla mücadele programı izliyor?
Cumhurbaşkanının yıllarca yüksek faize karşı çıktığı bir ülkenin dünyanın en yüksek dolar faizini veren ülkeye dönüşmesinde dramatik bir yan olduğu açık. Ama bu da siyaset kaynaklı bir dram. Enflasyonla mücadele para ve maliye politikası ile yapısal reformları içeren üç ayaklı bir strateji gerektiriyor. Türkiye ise son ikisi konusunda siyasi iktidar isteksiz olduğu için para politikasından ibaret bir enflasyonla mücadele programı uyguluyor. Kamu harcamalarını azaltıcı, gelirlerini artırıcı adımlar bir türlü atılamıyor veya geçen hafta açıklanan kamuda tasarruf paketinde olduğu gibi atılan adımlar çok yetersiz kalıyor. Bu nedenle bütün yük para politikasına kalıyor.
Para politikasının bir ayağı yüksek faiz ise diğeri TL’nin reel olarak değerlenmesi. İkincisi Türkiye’ye para getiren yabancı yatırımcıya vade boyunca TL’de sert değer kaybı yaşanmayacağı yönünde zımni garanti verilmesi demek.
Diğer yandan sıcak parayı da anlamak gerek. Siyasi istikrarsızlığıyla bilinen bir ülkeye para getirmek için tefeci faizi istemesin de ne yapsın? Evet, Cumhurbaşkanı Erdoğan Mehmet Şimşek’e desteğini sık sık tekrarlıyor ama koalisyon ortağı MHP ile her an bir krizin patlamayacağının ya da anayasa referandumu kararı alınmayacağının garantisi mi var?
Türkiye kendi ayağıyla bu tuzağa girmiş durumda.