Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim gecesi yaşanan hezimetin yıkıcı etkisini hafifletmek ve en azından piyasaları sakinleştirmek için verdiği “Ekonomi programına devam” mesajı önemliydi. Ardından Devlet Bahçeli MHP’nin iktidara desteğini teyit etti. Ancak Cumhurbaşkanı’nın açmazları hâlâ yerinde duruyor, değişmedi. Önümüzdeki seçimsiz dört yıl da bu açmazlar nedeniyle iktidara yetmeyecek.
İktidar seçim kazanabilmek ve gücünü korumak için yıllardır Türkiye’nin servet yapısına yönelik bir “yeniden dağıtım” modeli uyguluyor. Büyük ölçekli kamu özel işbirliği projelerinden yerelde en basit ihale ve kamu işlerine kadar her şey tam bir kontrolle siyasi hedefler için kullanılıyor. Toplumsal desteği koruyabilmek için sosyal yardımlardan geçici mevsimlik işlere kadar çok çeşitli araçlardan medet umuluyor. Tüm bunlar kamuda ve genel olarak ekonomide büyük bir verimsizlik oluşturuyor. Bu model tıkandıkça iktidar çıkışı rejimin otoriterliğini artırmakta ve bu arada yeni koalisyon ortakları aramakta buluyor. Ama son seçim bunun da çare olmadığı net biçimde ortaya koydu.
Şimdi soru, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın inşa edip son dönemde içinde kilitli kaldığı bu açmazlardan kurtulup kurtulamayacağı. O açmazları kırıp değiştirmek için kapsamlı bir değişime ve zamana ihtiyaç var. Fakat Cumhurbaşkanı’nın ne zamanı ne isteği var. Son yıllarda bunu net olarak gözlemledik.
Sadece iktidarın değişime karar vermesi yetmiyor
Aslında Cumhurbaşkanı bu tıkanıklığı aşmak için geçen yıl ciddi bir çaba ve irade ortaya koydu, hem yurtdışı yatırımcıları hem yurtiçindeki tasarruf sahiplerini ikna etmeye çalıştı. Ama kimseyi inandıramadı.
Sayısız Körfez turu yapıldı, geçmişte şu veya bu nedenle ilişkilerin koparıldığı bölge liderlerinin ayağına gidildi, Batıya sıcak mesajlar verildi, NATO üzerinden adımlar atıldı… Ama sonuç değişmedi.
Çünkü bütün aktörler iktidarın hem özünü hem de kısıtlarını artık iyi biliyor. Bundan sonra da ister dış kaynak akışı başlasın, ister IMF programı devreye girsin, sistemin açmazını oluşturan adaletsiz dağıtım mekanizmasının değiştiğini görmek mümkün olmayacak. Hele hele halkın genel anlamda refahını artıracak köklü bir değişimi görebilmemiz için epey zaman geçmesi gerekecek.
Bu değişim için sadece iktidarın değişime karar vermesi yetmiyor, iç kamuoyunun ikna olması ve beklentilerin olumlu yönde değişmesi gerekiyor. İşin bu kısmı en zor olanı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim gecesi yaptığı konuşmada vurguladığı seçimsiz dört yıla işte bu ortamda giriyoruz. Evet, dört yıl önemli bir fırsat. Bir açıdan uzun bir süre. Ama bir yandan da kısa. Yanlış ve adaletsiz modeli yıkıp yerine iyisini, doğrusunu inşa etmek için yetersiz. Bunu yapacak ne irade, ne program, ne de entelektüel kapasite / insan kaynağı mevcut artık iktidarın elinde.
Cumhurbaşkanı Erdoğan yaklaşık bir senedir büyük kredi açtığı ve kendisine seçim hezimeti yaşatan ekonomi politikalarına desteğini sürdürüp bu yolda ısrarcı olabilir. Ancak mevcut ekonomi politikalarıyla sonuç alınması için en az iki yıla ihtiyaç var. Bu da bir sonraki seçim zaferine yetmeyebilir.
Ayrıca olası yol kazaları veya iç-dış şartlarda yaşanabilecek değişiklikler uygulanan politikaların sonuç vermesini, halkın daha müreffeh ve rahat hissedeceği dönemleri geciktirebilir.
Cumhurbaşkanı’nın mevcut ekonomi politikalarına “Yeter” deyip noktayı koyması da artık imkansıza yakın. Zira yakın geçmişte gördüğümüz, arka arkaya seçim zaferleri kazandıran kredi çekişli-kur kontrollü büyüme modelini sağlayacak şartlar da artık ortada yok… Tükenmiş rezervlerle böyle bir savaşa çıkılması çok zor.
Çok zor bir dört yıla başlıyoruz.