Ekonomide hafta sonunun en önemli gelişmesi Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın Hürriyet gazetesinde yayınlanan röportajıydı. Kişisel imaj çabası olduğu çok açık olan röportaj ekonomi kamuoyunun gündemine kelimenin tam anlamıyla bomba gibi düştü.
Her şeyden önce bir bürokratın, hele bir Merkez Bankası Başkanı’nın normal şartlarda böyle bir röportaj vermesi düşünülemez. Bu açıdan röportaj Erkan’ın merkez bankacılığı tecrübesi ve birikiminden uzak olduğu kanaatini teyit etti.
Röportajın içeriğinde ele alınması gereken o kadar çok şey var ki…
Örneğin Erkan’ın “masasında milyarlarca dolarlık teklifler olduğuna” ilişkin daha önceki garip açıklamasını düzeltmek için söylediği sözler…
Erkan şöyle diyor: “ABD’den çok ciddi ve artan bir talep var. Hatta bir tanesi beni aradı. ‘Bak rezervlerindeki artışı gördün mü? 1.5 milyar doları benden. Swap’a girmedim, devlet tahvillerine girdim. Bir de 1.5 milyar doğrudan TL aldım doları bozup’ dedi.”
Erkan’ın anlattığı telefon görüşmesi garip olmanın ötesinde hukuki açıdan da sorunlu. Merkez Bankası yöneticilerinin özellikle yabancı portföy yöneticileriyle görüşmeleri son derece hassastır ve yazılı-yazısız kurallara bağlıdır.
Erkan röportajda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Bize üç alan söyleyin, biz şahlandıralım” dediğini de söylüyor. Keşke böyle bir ifadeye neden gerek duyduğunu, nasıl şahlandıracağını ve bu sözlerin merkez bankacılığıyla nasıl bir ilgisi olduğunu teknik biçimde izah etseydi. Bu olmayınca sözlerin Erdoğan’a yaranmak amacıyla söylendiği izlenimi doğuyor. Bu da Erkan’ın hedefinin siyaset olduğunu akla getiriyor.
Bu arada tabii şu soru da akla geliyor: Cumhurbaşkanı ile böyle iletişim kuran bir bürokrat kritik zamanlarda ona karşı doğru bildiklerini ne kadar savunabilir?
Muhtemelen sevimli görünmek için röportaja serpiştirilen “kiraları yüksek bulup anne evine yerleşme, tebdil-i kıyafet marketleri gezme, apartman görevlisi Sadık abi ile fiyat gelişmelerini tartışma” bölümlerinin Merkez Bankası’nın yönetimi ve para politikası açısından nasıl bir amacı var, anlamak güç.
Erkan TÜİK verilerine kendisinin de güvenmediğini mi söylemek istiyor? Kiralar konusunda özel bir çalışma yapacaklarını mı ima ediyor? Eski ekonomi yönetimlerini mi eleştiriyor? Ülkenin en teknik kurumlarından birinin başında yer alan bir üst düzey bürokratın söylediği sözlerin nereye gideceğini hesap edememesi gerçekten tuhaf.
Merkez Bankası Başkanı bankanın en üst organı olan Banka Meclisi’nin ve para politikası kararlarının esas mercii olan Para Politikası Kurulu’nun başkanıdır. O nedenle, konuştukları zaman bu şapkalarını dikkate alarak konuşurlar. Yapılacak basın açıklamaları içeriğine göre öncelikle Para Politikası Kurulu üyeleri veya Banka Meclisi üyeleri ve yönetimle paylaşılır. Çünkü iki temel alanda da Merkez Bankası Başkanı tek değildir, tek başlarına hareket etmeleri söz konusu olamaz. Gaye Erkan’ın açıklamalarının bu süzgeçten geçmediği de belli.
Burada parantez açıp Merkez Bankası iletişimindeki garipliklerin bu röportajla sınırlı olmadığını da ekleyeyim. Örneğin geçenlerde bankanın blog sayfasında yayınlanan makalelerle ilgili olarak Başkan Yardımcısı Fatih Karahan’ın X (Twitter) üzerinden övücü bir takdim yapması ve takipçilerinin yorumlarına cevap vermesi de merkez bankacılığının iletişim tarzına uygun değildi.
Bir süredir Merkez Bankası’nda yaşanan bazı sorunlara ve garipliklere dair çok fazla iddia ortada dolaşıyordu. Bu arada Merkez Bankası’nın dağınık bir görünüm sergilediği, iletişimde önemli hatalar yapıldığı özellikle finans sektöründe konuşulur olmuştu. Hürriyet röportajı bunların üzerine tuz biber ekti.
Bütün bunlar akla şu soruyu getiriyor: Başta Mehmet Şimşek olmak üzere siyasi irade önümüzdeki dönemde yaşanabilecek ve ekonomide ciddi maliyeti olabilecek daha ağır iletişim kazalarını nasıl engelleyecek? Nureddin Nebati’nin bakanlığı döneminde eski Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’na konduğu söylenen konuşma yasağıyla mı?