Borsa İstanbul’un dünyadan bu kadar negatif ayrışması savaş korkusunu da aşan nedenler olduğu, piyasanın jeopolitik gelişmeleri bahane yaptığı izlenimi veriyor. Neyin bahanesi?

İsrail’in Hizbullah lideri Nasrallah’ı öldürmesine, Lübnan’a yönelik kara harekatı başlatmasına ve İran’ın misilleme olarak gerçekleştirdiği füze saldırısına dünya piyasalarının tepkisi beklenebilecekten çok daha sınırlı oldu, bizim borsa hariç…
Bu yazıyı yazdığım perşembe sabahı Brent petrolün varil fiyatı 74 dolardaydı, hafta sonundan bu yana 5-6 dolarlık artış ya var ya yok. Oysa 2022’de Rusya-Ukrayna Savaşı başladığında Brent petrolün varil fiyatı 130 doların da üzerine çıkmıştı.
Savaş dönemlerinde güvenli liman talebiyle yükselen altın da bu sefer pek kıpırdamadı. Oysa o da Rusya-Ukrayna Savaşı başladığında sıçramıştı. Sadece o dönemde değil, geçen ekimde Hamas’ın saldırısı ve İsrail’in Gazze’ye kara harekatı sonrasında da.
Dünya borsalarında da pek öyle bir panik havası yok. Amerikan borsaları dün yatay kapattı, bu sabah Japonya’da Tokyo borsası yükseldi. Evet, Orta Doğu’da yaşananların etkisiyle risk iştahı biraz azaldı ve ABD devlet tahvillerine biraz talep geldi, ama panik dönemlerinde çok sert sıçrayan New York Borsası’nın oynaklık endeksi namı diğer “korku endeksi” Vix önceki gece kritik seviye olan 20’nin biraz üstüne çıktıktan sonra dün yeniden altına indi. Bu sabah 19’un da altında. Oysa dünya korktuğunda Vix endeksinin 30’lara, hatta 40’lara kadar sıçradığını biliyoruz. Mesela geçen ağustosun başında Japonya Merkez Bankası faiz artırımına gittiğinde Vix 40’a sıçramış, dünya piyasalarında çok sert düşüşler olmuştu.
Kısacası dünya piyasaları Orta Doğu’da olanlara bu sefer pek aldırış etmedi, iki gündür baş üstü düşen ve 9000’e kadar gerileyerek yedi ay önceki seviyesine dönen Borsa İstanbul hariç. Neden böyle oldu? Ve bundan sonra ne olabilir?
Dünya piyasalarının çok fazla aldırış etmemesi büyük oranda İsrail’in Lübnan’da gerçekleştirdiği saldırıların petrol trafiğini etkilemeyeceği düşüncesinden kaynaklanıyor. Buna İran’ın gerçekleştirdiği saldırı ve İsrail’in ona vereceği cevabın iki ülke arasında bir savaşa yol açmayacağı, teatral birer gösteriden ibaret kalacağı beklentisini de eklemek lazım. Petrol fiyatını şu an belirleyen asıl faktörler Çin’in ithalatının çok azalmış olması ve Suudi Arabistan’ın pazar payını artırmak için daha fazla üretim yapacağı beklentisi. Çin özellikle önemli, bundan birkaç yıl önce günde 1.3 milyon varil petrol tüketen bu ülkenin talebi birkaç yüz bin varile kadar düşmüş durumda. Ayrı bir yazının konusu olmakla birlikte bunun nedeninin Çin ekonomisindeki durgunluk ile elektrikli araç kullanımındaki patlama olduğunu belirtelim.
Bundan sonra ne olur? İsrail’in İran’a misillemede bulunacağı açık. İran nisanda İsrail’e füze saldırısı gerçekleştirdiğinde İsrail’in misillemesi çok sınırlı olmuştu. Çünkü İran’ın o saldırısı çok sınırlıydı, daha yavaş füzeler ve insansız hava araçlarıyla gerçekleştirilmişti. Ve bu arada Tahran saldırıyı günler öncesinden ilan etmişti. Bu seferki saldırı balistik füzelerle gerçekleştirildi ve İsrail’in “demir kubbesi” yer yer delindi. Ve bu arada İran saldırıyı son dakikalara kadar haber vermedi. Bu nedenle İsrail’in bu seferki yanıtının çok sert olacağı açık. Hatta bu bahaneyle Netanyahu’nun ne zamandır yapmak istediğini yapıp İran’ın nükleer tesislerine saldırı emri vermesi olası. ABD Başkanı Biden dün nükleer tesislere bir saldırıyı desteklemeyeceklerini söyledi, Washington’ın freni yeterli olur mu, göreceğiz. Bir başka iddia, İsrail’in İran ekonomisine hasar vermek için önemli petrol tesislerini hedefleyeceği yönünde. Böyle bir şey olursa petrol fiyatında daha ciddi bir yükseliş yaşanabilir ama yine de İran Hürmüz Boğazı’nı kapatmaya kalkmadığı sürece Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ilk günlerinde görülen türden bir patlama olmaz. Petrol patlamadığı sürece de dünya piyasaları pek oralı olmaz. Tabii eğer İsrail İran’ın nükleer tesislerini vurur ve çatışma bir savaşa dönüşürse o zaman endişe hali bir anda paniğe dönüşebilir.
Dünya borsaları çok aldırış etmezken bizim borsanın neden çöktüğüne gelince… İran’a komşu olmamızın ve Lübnan’ın burnumuzun dibinde bulunmasının bunda elbette payı var ama Cumhurbaşkanı Erdoğan “İsrail, Lübnan’dan sonra gözünü topraklarımıza dikecek” dememiş olsa herhalde borsadaki düşüş çok daha sınırlı kalırdı.
Bununla birlikte Borsa İstanbul’un dünyadan bu kadar negatif ayrışması savaş korkusunu da aşan nedenlerin olduğunu, piyasanın jeopolitik gelişmeleri bahane yaptığı izlenimini veriyor. Neyin bahanesi?
Enflasyonu düşürmek için uygulanan sıkı para politikası Türkiye ekonomisini durgunluğa soktu, ama heyhat enflasyon düşmüyor! Nitekim borsaya gelen son bilançolar en büyük holdingler dahil şirketlerin ciroları ve karları düşerken maliyetlerinde çok ciddi artışlar olduğunu gösterdi. Bunun adı stagflasyon! Borsadaki düşüş aslında jeopolitik riskin tetiklediği stagflasyon düşüşü.

İran’ın füzeleri İstanbul borsasını vurdu