Dünden beri Feyza Erbaş’ın bu paylaşımına taktım kafayı.
Sosyal medyaya, internet sitelerine, arkadaş çevreme bakıyorum…
Kadına saydıran saydırana…
Hemen hepsinin iki ortak tavrı var.
BİR; Hepsi kızı tanıtırken “Diyanet İşleri Başkanını kızı” ibaresini eklemiş.
İKİ; Hepsi, “Paylaşım tepki çekti” demiş.
İsminin başına neden ‘Diyanet İşleri Başkanının kızı’ ibaresini koymadım
Dikkat edin, yazının başından beri hep Feyza Erbaş diyorum, başına “Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın kızı” cümlesini eklemedim.
Çünkü bu paylaşımda “bağımsız bir kadın” tavrı görüyorum.
Ne babası onu bağlıyor, ne de o babasını…
Kimse merak edip bu kadın ne iş yapar diye bakmamış.
İngilizce öğretmeni. Geziler düzenleyip bunları paylaşıyormuş.
Tatilini hep Bodrum’da geçiren bir kadın.
Kocasıyla birlikte fotoğrafını gördüm ikisi de yaşamayı seven insanlar olduğu besbelli.
Belli ki bu paylaşımı yaparken, “Babam ne der” gibi bir endişesi olmamış.
Ne denir buna?
“Helal olsun…”
Sosyal terörle Instagram sayfasını kapattırmışlar
Ama sosyal medyada öyle büyük bir linç kampanyası oluşmuş ki bu modernitesini, hayat zevkini paylaştığı Instagram hesabını kapatmak zorunda kalmış.
Ya yaşım beni böyle farklı bakmaya getirdi.
Ya aldığım eğitim…
Ya da yaradılıştan gelen bir tuhaflığım var.
Feyza Erbaş’ın paylaşımının altındaki yorumlara bakıyorum…
Sıradan mı sıradan, klişe mi klişe cümleler.
Belli ki hedefleri kadın değil, babası ve onun temsil ettiği siyasi çevre.
Bu öfke ve kinden, o da “babasının kızı” olarak payını alıyor.
Babasını vuracağız diye kızını vuruyorlar…
Seçim gecesinden beri bana umut veren ilk fotoğraf
Seçim gecesinden beri derin düş kırıklığı yaşayan , sonraki tartışmalarda bu düş kırıklığı daha da derinleşmiş bir yüzde 48 mensubu olarak, 28 Mayıs gecesinden beri bana umut veren ilk fotoğraf işte bu paylaşım oldu.
Bu fotoğrafta onların gördüklerinin tam aksini görüyorum ben.
Babası Türkiye’nin bugüne kadar gelmiş geçmiş en bağnaz Diyanet İşleri Başkanı olan bir kadın bu.
Adının başına babasının ünvanını eklemeden, tarafsız bir gözle bakabilseniz bakın neler görecektiniz.
Mahalle baskısını iplemeyen muzip bir ifade ve paylaşım
(*) Belli ki moderniteye açık bir kadın… Başörtüsü saçını gösterdi gösterecek çizgide.
(*) Gözünde iddialı bir gözlük var.
(*) Makyajı, herhalde babasını çileden çıkartacak sınırlarda.
(*) Yüzünde muzip, ‘Mahalle baskısını İplemeyen” bir ifade.
(*) O çevreden hiç beklenmeyecek, farklı bir paylaşım yapmış.
(*) Kullandığı dil hem muzip, hem de babasının mensubu olduğu siyasi muhafazakar çevrenin ekonomik politikasını can damarından vuracak ince bir eleştiri taşıyor.
En küçüğe ‘Fasulyem’ diye hitab edişine bittim
(*) Çocuklarını tatile götüren ve bununla övünen bir kadın.
(*) Çocuklarının kıyafetleri çok modern, çok güzel.
(*) Paylaşımda kullandığı fotoğrafı çok sevdim. Her çocuğun kendine özgü hareketi, hele hele en küçüğün cama dayanmış beş parmağının duruşu çok sıcak.
(*) En küçük çocuğuna “Fasülyecim” demesine bittim.
(*) Her çocuğunun üzerine koyduğu balona yazdığı yazılar, kareye bir fotoroman havası vermiş.
Neresine kızıyorsunuz bu sımsıcak paylaşımın, hiç anlamıyorum
Kısaca neresinden bakarsanız bakın, “Babasından” ve onun oturduğu “Diyanet İşlerinden” tamamen bağımsız, hatta ona zıt bir paylaşım bu.
Nesine kızıyorsunuz sımsıcak, modern ve hafif muhalefet içeren bu paylaşımın.
Babasına olan öfkenizin hıncını bu kadından mı çıkarıyorsunuz yani…
Biraz farklı olun yahu…
Her olaya bağımsız bakabilmeyi, çocukları babalarından ayırd edebilmeyi öğrenin.
O kadın babasının tıpkı basımı biri olsaydı hiç rahatsız olmayacaktınız.
Pahalılıktan şikayet görevi de bu kadınların üzerine kalmış
Muhalifseniz eğer, Feyza Erbaş’a kızacağınıza, gidip önce, iktidar yanlılarının bile hayat pahalılığından şikayet ettiği şu ülkede seçimi kaybeden, seçimden sonra, zam furyası devam ederken, aldığı yüzde 48’in oyun gücünü bile müsrifçe harcayıp, Erdoğan’ın eline, hayatının en zayıf noktasında neredeyse yüzde 80’lik güç veren kişilerden şikayetçi olun.
Baksanıza, ülkede hayat pahalılığından şikayet görevini bile başı örtülü bir anne yüklenmiş.