Ah, kimse görmüyor mu?

Savaşmamız gereken bir savaş var.

Ne derlerse desinler,

Biz yolumuzu hiç bulamadık.”*

Smoke

“Yeni yıl” dediğimiz şey yaklaşırken bir kanalda, vaktiyle seyredip etkilendiğim eski bir filme (“Smoke”) rastladım. 

Senaryoyu ünlü bir yazarın (Paul Auster) yazdığını biliyordum.

Bir tütüncü dükkânının sahibi (Harvey Keitel) her sabah yaptığı gibi, Brooklyn’deki dükkânının önünden gelip geçen ‘hayatın’, kamerasını koyduğu değişmeyen bir noktadan yeni bir fotoğrafını (siyah- beyaz) çekiyordu.

Ünlü yazarın olağanüstü diyaloglarıyla, filmdeki bir başka yazar, tütüncü ve biz seyirciler birlikte sanki görmek üzerine düşünüyorduk.

Benim zihnimde tütün satıcısının yerine bir ‘optisyen’ belirdi.

Hem ekrandakini hem de kafamda geçen filmi (süperpoze gibi) bir arada seyretmeye başladım.

‘Smoke’un senaryosunun yazarı artık yaşamıyordu. 

Ben de, adı ‘Optisyen’ olabilecek kafamdaki filmin ‘Smoke’ dan yararlanılmış bir treatment’ını, kim bilebilir belki onu bir gün bir başkası bitirir düşüncesiyle bu yazıya eklemeyi düşünüyordum.

‘Optisyen’

Görmenin teknolojiyle kusursuzlaştığı ama bakmanın ahlâken çöktüğü bir şehirde, bir optisyen insanların dünya görüşündeki bozulmayı bir gözlükle düzeltmeye çalışır. 

Her düzeltme, verilen gözlüğü takıp bakanı kendisiyle yüzleştirir.

Mekân

İsimsiz, modern bir şehir.

Dijital ekranlar, reklam panoları, gözetleme sistemleri…

Ama insanlar birbirine bakmaz.

Optik dükkânı, arka bir sokaktadır.

Küçük, eski görünümlü, sessiz bir yer.

Vitrinde numaralı gözlükler için alışılmış moda çerçeveler yoktur.

Sadece solmuş tek bir yazı fark edilir:

“Görmek istiyor musunuz?”

Ana Karakter

Optisyen.

50’lerinde.

Bir zamanlar göz hekimi olan bir adam; ama başından geçen bir olaydan sonra ‘ölçen’ değil, ‘soran’ biri olmayı seçmiş.

Bir maden kazası sonrası tuttuğu rapor değiştirilmiştir.

O günden sonra “görmeyi ölçmeyi” bırakır. Optisyen olur.

Konuşmaz, tartışmaz, dinler.

Gözlüğü reçeteyle değil, anlatılan hikâyeye göre yapar.

Episodik Yan Karakterler

-Müteahhit

Manzara kapandı,” diye gelir. Gözlüğü takınca, yıktığı evlerin içini görür:

Bir masa, bir aile fotoğrafı, bir soba.

Gözlüğü iade eder:

Bu bana göre değil.”

-Televizyon Yorumcusu

Tarafsız bakıyorum,” der.

Gözlükle baktığında, hangi kelimenin kime hizmet ettiğini görür.

Ertesi gün ekranda yoktur.

-Üniversiteli Kız

Her şeyi biliyoruz ama hiçbir şey değişmiyor,” der.

Gözlükle baktığında, kendi suskunluğunun da sistemin parçası olduğunu fark eder.

Gözlüğü cebine koyar. 

Sessiz bir karar alır.

-Emekli Öğretmen

Sorun gençlerde,” der.

Gözlükle baktığında, öğrettiği ezberlerin nasıl körlük ürettiğini görür.

Ağlar.

Gözlüğü masada bırakır.

-Reklamcı

Her şeyi güzel görmeye ihtiyacı vardır. Bunun için yardım arar. Verilen gözlüğü taktığında, acımasız davranılan zorda insanlar görür.

Bir daha o dükkâna dönmez.

-Üst Düzey Genç Çalışan

O da “Ben işimi yapıyorum” der.

Gözlükle baktığında, ‘işinin’ kime yaradığı birden belirir. 

(Aslında onu kendi de biliyordur.)

Sessizce ağlar.

-Yaşlı Kadın

Hiçbir şey istemez.

Sadece “Artık görünmez oldum” der.

Optikçi ona gözlük vermez.

Yaşlı kadını ilk kez gerçekten dinleyen kişi optisyen olur.

-Çocuk

Hiçbir bozukluğu yoktur.

Ama gözlüğü takınca, yetişkinlerin sakladığı şeyi görür.

Optisyen onun hâlinden endişelenir.

Ana Çatışma

Optisyen, insanların yaptığı gözlüğü taşıyamadığını fark eder.

Bazıları gözlüğü kırar.

Bazıları çıkarıp kaçar.

Bazıları dükkânı şikâyet eder:

Bizi rahatsız ediyor.”

İnsanları huzursuz ediyor.”

“Psikolojik etki yaratıyor.”

Belediye zabıtası gelir.

Sorar:

Sen ne satıyorsun?

Cevap kısadır:

Bakış.”

Kırılma Noktası

Optisyenin geçmişi açılır:

Maden faciası, gizlenen raporu, suskun kalan meslektaşlar.

Final

Dükkân mühürlenir. 

Kapıya bir yazı asılır:

Yetkisiz yönlendirme.

Gece: 

Optisyen dükkânındadır.

Tüm gözlükleri tek tek kırar.

Bir tanesini takar.

Sabah:

Dükkân boş.

Cama küçük bir yazı bırakılmış:

Görmek cesaret ister.

Terk edilmiş optikçi dükkânının önünden, ‘Smoke’ da tütüncünün çektiği fotoğrafları anımsatan,  (onlar da siyah-beyazdır) sessiz kısa anlar:

Bir temizlik işçisi durup yerdeki kırık gözlüklere kafası karışmış bir ifadeyle bakar.

Kaldırımdan geçen bir kadın kameradan gözünü kaçırır.

Caddeden geçen bir limuzin, ardındaki araçta, ‘çakar’.

İki büklüm birbirine sokularak yürüyen mülteci görünümlü, küçük çocuklu bir aile; babanın elinde, ‘Gözünüze gözlük’ yazılı küçük bir levha.

Bir çocuk kırılıp atılanlar arasında bir gözlük camı bulur, güneşe tutar.

Boş vitrinin önünde duraklayan bir adamın okuduğu gazetenin manşeti: 

Yetkisiz optik faaliyet artık yasaklandı

Çocuk, camdan süzülen ışığa bakar.

Işık dağılır.

Perde kararır.

Siyah üzerinde yazı:

“Görmek iyileştirmez.

Ama artık inkâr edemezsin.”

Bu yazıyı yazanın notu:

Kaybedilmiş dünya görüşünü düzelten gözlük, insanların bazı şeyleri hatırlamalarına yardım için verilir.

Üç buutlu filmler seyredilirken takılan gözlüklerden farkı, sinemada film izlerken değil, yatarken çıkarılması dışında bir süre mümkünse sürekli takılmasıdır.

Mesela yeni yılın kutlanacağı akşam kullanılması yararlı olabilir. 

Bu gözlükle bakınca, dünya ilk kez yeni gibi görünmez, çünkü; aksine tanıdık gelir.

Kaybedilen şey, görüş değil, ölçüdür. 

Takıldığında ilkin şu fark edilir:

İnsanın yalnızlığı, acısı soyut bir şey değildir.

Bu gözlük, doğru yaşama başarısını rakamlardan, özgürlüğü yalnızlıktan, yıkımı ilerleme sanılandan ayırır.

En önemli özelliği, görmeyi kolaylaştırmamasıdır.

Tam tersine, bakmayı zorlaştırır.

Çünkü görmezden gelme imkânını azaltır.

Bakış değişimi böyle başlar.

Dünya görüşü gözlüğü, insanın dünyayı nasıl gördüğünü değil, neyi görmeyi seçtiğini anlatan bir metafordur.

Bu filmde oyalama lâfları yoktur, slogan atılmaz, kimse taraf ilan edilmez, var olana ilişmeyen sarı çözüm önerileri sunulmaz.

İzleyenler şu soruyla baş başa bırakılır:

Bakmaktan kaçmayı size kim öğretti?”

***

*Portishead müzik grubuna ait “Roads” adlı parçanın giriş sözleri.