Sedat Ergin, Ertuğrul Özkök, Oray Egin ile birlikte yediğimiz yemek hepimiz açısından çok mutluluk verici oldu. Ve bu yüzden bu tür yemekleri tekrarlamak kararı verdik.
Oray yakında New York’a gideceği için o olmayabilir ama masada yeni yüzlerin olacağı şimdiden kesin gibi.
***
Örneğin o gece hepimizin aklında olan ismi görüntülü arayıp konuşmuştuk. Tuğrul Eryılmaz bundan sonraki ilk yemekte masada muhakkak olacak.
***
Tuğrul kendini ne kadar anarko Marksist olarak tanımlasa da ne kadar da huysuz olsa da hepimiz ona karşı kaşarlıyız.
onunla ilk kaşılaşmalarımı ben hep Recep İvedik filminden bir sahneyle özdeşleştiriyorum. Recep yanındaki kızın zoruyla bir karate dersine gitmişti. hocası ona sen ne yaparsan yap beni kızdıramazsın bu bir felsefedir, bir kendini kontrol altında tutmak yeteneğidir deyince Recep de ona ‘öyle mi hocam haydi başlayalım o zaman dedikten sonra adamın karşısına geçip dakikalarca aklınıza gelebilecek ve de gelemeyecek bütün küfürleri sakin bir şekilde durmayı sürdüren adamın yüzüne söylemişti,
***
Hepimiz biliyoruz ki Tuğrul’u o buluşacağımız gece kendi ellerimizle evinden taşısak hatta masada ona sandalye yerine bir taht da versek o yemeğe başlamadan önce hepimize ayrı ayrı yaratıcı bir şekile hakaret edecektir. işin püf noktası o aşamada filmdeki karate hocası gibi tamamen sakin durup susmak ve hatta fanteziler kurup o Tuğrul’un aslında temelde iyi bir insan olduğu yalanını bile düşünmek olduğunu biliyoruz . o 15 dakikayı atlattıktan sonra her şey iyi gider bunu hepimiz deneylerimizden biliyoruz.
***
Tuğrul konusunda işin çözümü var ama Hasan Cemal konusunda ne olacağı henüz belli değil.
Bu Hasan Cemal yıllardır başyazarlık yaptı gazeteler yönetti ama hayatındaki ilk ve tek doğru olan yorumu ancak bana geçenlerde attığı mesajda yapabildi.
Ben de o yemeğe katılmış olsaydım mizah yazın çok daha güzel olabilirdi dedi.
Ne diyeyim bu hayatta ilk ve son kez olarak haklı Hasan abi.
***
Masada onun olmasını zaten istiyorduk bence bundan sonra buluşmamızda Hasan abi de olacak bakalım Tuğrul ilk 15 dakikada ona da bir şeyler bulup söyleyecek mi?
bu da olursa onu da bir şekilde atlatırız da Hasan abi konusunda çok daha başka problemler var.
***
Özellikle Ertuğrul Özkök, Hasan abi bir konuşmaya başlayınca susmayıp bunun kendi ölüm yaşı olacağını ilan etmiş olduğu 104 yaşına kadar süreceğini düşünüyor.
ve bundan korkuyor.
Hasan abi gerçekten de biraz yavaş ve uzun konuşur. hatta onun 1980’li yıllarda başlayıp hala daha gelişme ve sonuç aşamalarına gelemeyip giriş aşamasında olduğu konuşmalarının olduğu bile rivayeti var.
***
Ertuğrul abinin bu korkusunu uzun ve yavaş konuşmalarla pek bir problemi olamayacağını düşündüğüm Sedat Ergin’e ilettim.
Sedat da, nasıl ifade etsem, düşünceli yazar ve konuşur. Bu adeti nedeniyle o Cumhuriyet’de dış politika muhabiriyken gazetenin taşradaki okuyucuları onun varlığından habersizdiler çünkü o başladığı hiç bir yazıyı erken basılan taşra baskısına yetiştiremediydi. Detaycıdır da Sedat. örneğin eskiden BM yetkilisi Annan’ın kendi hazırladığı Kıbrıs için yazılmış olan Annan planı hakkında bir şey anlamadığı takdirde Sedat’ın plan hakkındaki yazılarından gerçeği öğrendiği de bilinir.
***
Ertuğrul Özkök Hasan abi krizini aşabilmemiz için onun her konuda konuşma süresini 12 dakikayla sınırlanması önerisini getirdi. Bunu Sedat’a ilettiğimde o Sedat olduğu ve bir önceki bölümde anlattığım durumda oluğundan buna şu cevabı verdi: ‘O zaman yemeği hangi koşullar ve sınırlamalar çerçevesinde yeneceği hususunda bir müzakere süreci başlatalım.’ Bu cümleden özelikle ‘hususunda’ vurgusuna dikkatinizi çekmek isterim.
***
Ben bunun üzerine ‘bunu yapmak sana yakışır’ diye yazdım Sedat’a.
O gençken kendisini bu kadar iyi tanımazdı ama bence yaşlanınca kendisini daha iyi tanır hale gelmiş olmalı ki ‘eğer bu süreci ben başlatır ve yürütürsem süreç hiç bitmeyebilir’ dedi.
***
‘O da doğru, sen de haklısın’ cevabımdan sonra ben tam sorunun çözümsüz kaldığını düşünürken, Özkök’ten öğrendiğime göre, meseleyi komisyona havale etmişler.