Angela Merkel görevinden yeni ayrılmıştı. Berlin’de yaşayan avukat kuzenim Yasemin’i ziyaret etmek, biraz da kafa dağıtmak için Berlin’e gittim. 

Kuzenimle Bergama Müzesi civarında gezerken bana müzenin hemen arkasındaki Merkel’in evini gösterdi. Alman Şansölyenin evi caddeye açılan sıradan bir apartmandı. 

Önünde sadece bir tane polis arabası duruyordu. Apartmanın bulunduğu cadde yaya ve araç trafiğine açık hatta evin önünden tramvay geçiyordu. 

Şaşkınlıkla herhalde Şansölye olmadan önce oturduğu ev dedim hayır dedi kuzenim. O hep burada oturuyor hatta ben birkaç kez markette karşılaştım yanında sadece şoförü vardır, kendi alışverişini kendi yapar, aldıklarını bile kendisi paketler dedi. 

Bahsettiği kişi dünyanın 3.büyük ekonomisini yöneten ve 16 yıl boyunca görevde kalan Alman Şansölyesi Angela Merkel’di. 

Koruma ordusu olmadan, özel güvenlikli bir sarayda değil Berlin’de yol üstünde sıradan bir apartmanda oturuyor. Hiç alışkın olmadığımız bir devlet yöneticisi modeli o gün beni çok şaşırtmıştı. 

Ertuğrul Özkök, bir yazısında Bild Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kai Diekman’a Merkel’e kaç aracın eşlik ettiğini sorduğunu yazmıştı, Merkel kendi aracı dahil 2 araçla gezermiş. 

Ülke çıkarlarını korumak Raison d’Etat kavramı 16.yüzyılda modern devleti kurucu sayılan Richelieu’nün ortaya attığı bir kavramdı. Babası baş yargıç olan Richelieu aslında bir din adamı hatta bir kardinaldi. 

Katolik bir din adamı olmasına rağmen Fransa’yı çevreleyen Habsburglara karşı Katolik birliğinden vazgeçmek gibi o dönem için radikal bir karar alarak Protestanların yanında yer aldı. Bu sayede Fransa’nın âli çıkarlarını korudu ve ülkesini parçalanmaktan kurtardı. Kendisini Protestan’dan önce Fransız olarak tanımlayan Kardinal kiliseyi karşısına almak pahasına ülkesinin çıkarlarını korudu ve Protestanların yanında yer aldı. 

Bu 16.yy. için gerçekten radikal bir karardı. Orta çağ gibi dini değerlerin yüksek olduğu bir dönemde Fransız ulusal çıkarlarını korumak için dini dogmaları bir kenara bırakmak ve hatta kiliseyi karşısına almak oldukça cüretkâr bir hamleydi. O nedenle Kardinal Richelieu siyaset biliminde modern devletin kurucularından biri olarak anılır. 

Raison d’Etat içinde bir miktar Makyavelist fikirler hatta derin devlet izleri de taşır. Diplomasi dediğimiz tanım uluslararası ilişkileri ülke çıkarları için yürütme sanatıdır. 

Fakültede hocamız Cemil Oktay Henry Kissinger’ın 900 sayfalık Diplomasi kitabını bize okuturken bu sizin çeyiziniz derdi. Çünkü bir siyaset bilimcinin her şeyden önce diplomasiyi çok iyi bilmesi gerekir.

Merkel’in hatıraları

Dünyanın 3.büyük ekonomisi olan Almanya’yı 16 yıl yöneten Angela Merkel’in Freiheit/Özgürlük adlı kitabı bu hafta çıktı. 736 sayfalık kitap çıktığı ilk gün 35 bin adet satıldı. 

Merkel’in yakın arkadaşı Beate Baumann ile kaleme aldığı kitap sadece bir liderin anılarını değil, dünya siyasetinin perde arkasına dair etkileyici bir bakış sunuyor. 

Putin, Trump, Obama ve Erdoğan gibi dünya liderleriyle kurduğu ilişkiler, Merkel’in soğukkanlı ve stratejik diplomasi anlayışını ortaya koyuyor. 

Putin’in köpeği, Trump’ın emlakçı kişiliği ve Erdoğan’la yapılan stratejik pazarlıklar, bu kitabı sadece bir anı kitabı değil, aynı zamanda modern diplomasiye dair bir ders haline getiriyor. 

Merkel ve Baumann Berlin Mitte’de kiraladıkları bir ofiste bu kitap üzerine 3 yıl boyunca çalışmışlar. Gazeteciler olmadan, hayalet yazarlar olmadan iki arkadaş baş başa verip internet bağlantısı olmayan bir bilgisayarda metni yazıp güvenli bir dosyaya aktarmışlar. Hatta bu iş için bir şirket bile kurmuşlar. 

Söylentilere göre ikili kitap için 7.5 milyon euro da avans almış. Merkel ve Baumann’ın arkadaşlıkları 1992 yılına dayanıyor. Baumann Merkel’in en yakınında ve danışmanı olarak hep hayatında oluyor. Beraber çalışmaya başladıkları ilk gün Merkel Baumann’dan Türk kahvesi istiyor ancak Türk kahvesinin ne olduğunu bilmeyen Baumann’a Merkel Türk kahvesinin nasıl yapıldığını anlatıyor. 

Berlin duvarı yıkılırken Merkel ne yapıyordu?

Size Joachim Sauer desem emininki çoğunuz bunun Merkel’in kocasının adı olduğunu bilmez, özel hayatını medyadan uzak tutmak Merkel’in titizlikle üzerinde durduğu bir konu. O nedenle Şansöyle’nin özel hayatı hakkında nerdeyse çok az bilgiye sahibiz. 

Merkel, Karl Marx Üniversitesi’nden kuantum fizik doktorasına sahip, iyi derecede Rusça biliyor nadiren İngilizce konuşuyor. Uzun çoraplı Pippi gibi alışkanlıklarından vazgeçmeyen birisi öyle ki 9 Kasım 1989 Perşembe günü Berlin Duvarı yıkılırken o saunaya gidiyor çünkü perşembe günleri onun sauna günüymüş. 

Merkel bir kadın siyasetçi olarak 16 yıl boyunca belden aşağı haberlerle de muhatap oldu. KGB tarafından servis edildiği söylenen 19 yaşında çekilmiş çıplak fotoğrafları, tatilde çekilen mayolu fotoğrafları siyasetin erkek egemen dünyasında yalnız bir kadın olarak mücadele etmesine neden oldu. 

Merkel böyle anlarda Beate Baumann’ın kendisini cesaretlendirdiğini ve kendisine acımaktan uzaklaştığını söylüyor. 

Putin’e: ’Erkek olduğunun kanıtlamaya çalışıyor’

Kitapta birçok dünya liderinin adı geçiyor mesela Vladimir Putin ile ilişkilerinde özellikle bir görüşmede Putin’in yanında büyük bir köpekle gelmesini anlatarak onun güce dayalı iletişim tarzını gözler önüne seriyor. 

Merkel’in köpeklerden çok korktuğunu bilen Putin’in bu hareketi, liderler arası psikolojik oyunların bir örneği. Ancak Merkel, bu hamlelere karşı serinkanlı duruşunu koruyarak Putin’i kontrol altında tutmayı başarmış. 

Kendisine o günü soran gazetecilere ‘bunu neden yapmak zorunda olduğunu anlıyorum, bir erkek olduğunu kanıtlamaya çalışıyor, çünkü kendi zayıflığından korkuyor’ demiş. Putin bununla da yetinmemiş Merkel’e peluş bir köpek hediye ederek bu ısırmaz demiş.

Merkel, Trump için ne düşünüyor?

Donald Trump ile ilişkileri ise bambaşka bir hikâye. Merkel, kitabında Trump’ı alaycı bir dille “emlakçı” olarak tanımlıyor ve onun siyasi vizyonundan çok, iş dünyasına özgü kısa vadeli çıkarlar üzerine kurulu bakış açısına odaklanıyor. 

Dünyayı bir emlakçı gibi görüyor diyor. Kitapta, Trump’ın kaotik yönetim tarzına karşı Merkel’in gösterdiği sabır ve siyasi bilgelik, dikkat çekici bir şekilde anlatılıyor. 

Öyle ki Trump bir toplantıda kasıtlı olarak Merkel’in elini sıkmıyor, Merkel Trump’ın kulağına eğilerek ‘fotoğrafçılar burada el sıkışmamız gerek’ demesine rağmen Trump Merkel’in elini sıkmıyor. 

Bu olaydan sonra Merkel Trump’ı uyardığı için kendisine çok kızmış. Trump’ı ne kadar sevmiyorsa Obama ile arası o kadar iyi, Merkel kitabının tanıtımı için Barack Obama ile 2 Aralık Pazartesi günü Washington’da bir etkinliğe katılacak. 

Türkiye ile zorlu temas

Merkel kitabında Suriyeli mülteci akınlarının başladığı sırada Türkiye’ye yaptığı ziyaretlerden bahsediyor. Merkel, 2016’daki mülteci krizi sırasında Recep Tayyip Erdoğan’la kurduğu pragmatik iş birliğini detaylandırıyor. AB-Türkiye arasında imzalanan göç anlaşmasının perde arkası, Merkel’in Recep Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu kurduğu dikkatli ve dengeli diplomatik ilişkiyi ortaya koyuyor.

Merkel o dönem Erdoğan ile yaptığı görüşmelerde altın yaldızlı koltuklarda oturduğu için ülkesinde çok eleştirilmiş ama ben tüm bu eleştirilere kulaklarımı kapamıştım çünkü bir amacım vardı. Suriyeli mültecilerin Avrupa’ya gelmesine engel olmam gerekiyordu diyor. 

‘O dönem Türkiye’yi 2 ayda 3 kez ziyaret ettim ve sonunda Türkiye’ye 3 milyar euro vererek 4 milyon Suriyeli mültecinin Türkiye’de kalmasını sağladım. Böylece Almanya ve Avrupa bir mülteci akınından kurtulmuş oldu. Yani dostlar, Avrupa bugünkü huzurunu bize borçlu.’ 

Bu aslında bir sır değil Türkiye’nin mültecilere karşılık AB’den aldığı para o dönem çokça konuşulmuştu ancak bu günlerde güzide medyamız ve bazı YouTuber gazeteciler sanki bu haberleri ilk defa duymuş gibi davranıyorlar. Oysa bunların hepsi o dönemdeki arşivlerde var. Tabii aradan geçen 8 yılda geldiğimiz bu noktada hala neden Schengen vizesi alamadığımızı sanırım anlıyorsunuz. Yaptığımız bu 3 milyar euroluk anlaşma ile 4 milyon mültecinin yaşadığı bir ülke olarak aslında AB kapılarını kendi kendimize kapatmış olduk. 

Babası bir papaz olan Alman Şansölyesi Angela Merkel ülkesinin ve Avrupa’nın çıkarları, huzuru ve refahı için milyonlarca Suriyeli mülteciyi Türkiye’de tutmak için çalışırken biz ne yaptık?