Bu hafta önümüze düşen bir sanat haberi vardı. Hollanda’daki LAM Müzesi’nde işe yeni başlayan bir çalışan Fransız sanatçı Alexandre Lavet’in ‘All The Good Times We Spent Together’ isimli eserini fark etmeyerek çöpe attı.
İlk bakışta atılmış ve ezilmiş gibi görünen bira kutularından oluşan eser neyse ki geri dönüşüme gitmeden çöpten çıkartıldı ve temizlenerek yerine kondu.
Müze müdürü Sietske Van Zanten yaptığı açıklamada eseri çöpe atan asansör teknisyeninin görevine devam ettiğini duyurdu ve sergilenen eserleri beklenmedik yerlere koyarak ziyaretçileri şaşırtmak onlara yeni deneyimler kazandırmak istiyoruz dedi.
1917 yılında Marcel Duchamp nalburdan aldığı bir pisuvarı sanat eserine dönüştürerek sanat dünyasına meydan okumuş ve sanat nedir sorusunun yıllar boyunca tartışılmasına neden olmuştu.
Benzer bir duyguyu San Franscisco MoMA’yı gezerken gördüğüm bir polis heykelinde de hissetmiştim.
Bugün 21. yüzyılda yapay zekanın sanat dahil hayatın her alanına nüfuz etmesiyle sanat nedir sorusu yeniden gündemde. Bunun kararını elbette ki sanat tarihçileri verecek ama içinde bulunduğumuz yapay zekâ çağı bildiğimiz her şeyi alt üst edecek gibi görünüyor.
Bundan tam bir yıl önceydi. Dünyanın en önemli sanat müzelerinden New York Modern Sanat Müzesi (MoMA) kalıcı koleksiyonuna ilk kez yapay zekâ ile tasarlanmış bir eserin eklendiğini duyurdu. Unsupervised-Machine Hallucinations adlı eser Refik Anadol tarafından yapay zekâ ile yapılmıştı.
MoMA’daki 200 yıl içinde üretilmiş resim, fotoğraf, araba ve video oyunlarına kadar müzede yer alan tüm çalışmalardan oluşan 138.151 veri Anadol’un bu eseriyle yapay zekâ destekli soyut görüntülere dönüştürülerek yapay zekâ tabanlı yepyeni bir eser haline getirildi.
Las Vegas’taki devasa Sphere’in üzerinde eseri sergilenen ilk sanatçı yine Refik Anadol oldu. Anadol’un gördüğüm ilk eseri 2011 yılında İstiklal Caddesi’nin seslerini kaydettiği Beyoğlu’nun Sesi adlı eseriydi. İstiklal Caddesi ve Tünel arasında kaydedilen tüm sesler YKY Binası üzerinde görsel bir şova dönüşmüştü. Sonra birçok eserini daha gördüm, üstelik tam da bugünlerde Refik Anadol ve yapay zekâ üzerine bilimsel bir makale yazıyorum.
Pazartesi günü Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı’nın ev sahipliğinde Sabancı Center’ın kalbine yerleştirilen Refik Anadol’un Akbank için özel olarak tasarladığı eserinin tanıtım davetindeydik.
Suzan Sabancı sanatı ve sanat dünyasını en iyi takip eden iş insanlarından biri, ayrıca sadece Türkiye’de değil dünyadaki sanat çevreleriyle güçlü bağlantıları var. Contemporary İstanbul ve Akbank Sanat’ın fikir önderlerinden.
Hatırlarsanız 2009 yılında Akbank’ın 60. kuruluş yılı için Sabancı Müzesi’ne getirmek istedikleri Salvador Dali sergisi 3 yıllık program takvimi dolu diye reddedilmişti. Ancak Suzan Sabancı çabaları, sanat ve bankacılık bağlantıları sayesinde Dali Vakfı’nı ikna etmiş ve sergi Londra’ya, Los Angeles’a gidecekken rotasını İstanbul’a çevirmişti. Müthiş Dali Koleksiyonu İstanbul’da sanatseverlerle buluşmuştu.
Sabancı ayrıca her yıl Amerikan Türk Cemiyeti için New York’da düzenlediği balo ile yine kültür, sanat ve iş dünyasını bir araya getiriyor. Dahası İngiltere Kralı III. Charles’ın liderliğini yaptığı yardım kuruluşu The Prince’s Trust International’ın da danışmanı.
Suzan Sabancı 2 yıl önce Refik Anadol’un kapısını çalarak Akbank için bir çalışma yapmasını istiyor ve 220 metrekarelik ve 60 milyonu aşkın pikselden oluşan bu eser ortaya çıkıyor.
Akbank Genel Müdürlüğü’nün giriş holünü kapsayan 4 parçalı eser aslında Akbank’ın daha doğrusu hepimizin hafızası.
Akbank Genel Müdürü Kaan Gür eserin “Türkiye’nin ilk kalıcı yapay zekâ sanat eseri” olduğunu söyledi. Akbank Arşivleri, Akbank Hatırları, İstanbul Rüzgarları, Mercan Rüyaları adlı 4 parçadan oluşan eserde ticaret ağları, şubeler, binalar, kurumsal anılar bir kolaj halinde veriye, veriden de pigmente dönüşmüş. Yani baktığınız eserde aslında tarihi bir hafıza var. Hafıza, sanırım Refik Anadol’un tüm eserlerini oluşturan temel yapı.
O gece Refik Anadol’a 2025 yılı içinde Los Angeles’da açacağı dünyanın ilk yapay zekâ müzesini sordum. Dataland adlı dünyanın ilk yapay zeka sanat müzesi ünlü mimar Frank Ghery tarafından tasarlanan Grand L.A’de açılacak.
Dataland, Los Angeles’ın simge yapılarından ünlü The Broad ve Walt Disney Konser Salonu yakınlarında olacakmış. Dataland’de, enstalasyonlarını oluşturmak için Smithsonian ve Londra Doğa Tarihi Müzesi de dahil olmak üzere milyonlarca fotoğraf ve diğer kayıtları kullanılacak. Anadol bugüne kadar hiç görülmemiş bir sanat formunu ortaya çıkarmayı planladıklarını söylüyor.
Nasıl Marcel Duchamp sanatın yönünü değiştirdiyse günümüzde yapay zekâ da sanat anlayışını, sanata bakışı değiştirecek. Ancak verinin pigment, pigmentin sanat eserine dönüşmesi için yine her şeyin başlangıç noktası fikir.
Gecenin sonunda Refik Anadol’un bu dev eserine baktığımda Akbank ile özdeşleşmiş efsane reklam ‘Akbank’a gidiyorum’ acaba hangi pigmentte saklı diye düşünmeden edemedim.