Hayatın içinde sürekli seçim yapmak zorunda kalırız. Bazen önümüze iki, hatta bazen üç seçenek çıkar, ancak seçtiğimiz yolun bizi nereye götürdüğünü, başımıza nelerin geleceğini veya bu seçimin bizi nelerden koruduğunu ancak uzun yıllar sonra fark edebiliriz. Belki bunu anlatan en iyi filmlerden biridir Sliding Doors. Hep içimizi kemiren ya o yolu seçseydim neler olurdu sorusunun cevabını bize anlatır. 

Futbol asla sadece futbol değildir, derler biliyorsunuz!

Tarih 23 Temmuz 2005, Sigma Olomouc-Borussia Dortmund İntertoto Kupası maçı oynanıyor, maçın 25. dakikasında Borussia Dortmund’un 17 yaşındaki en genç oyuncusu oyuna girerken aslında takımının tarihinde de bir ilke adım atıyordu, o gün oyuna giren Nuri Şahin Borussia Dortmund’un Avrupa Kupaları’nda oynayan en genç oyuncusu unvanını alıyordu.

Aslında hikâyeyi iki yıl geriye alırsak belki de bambaşka olayların Sliding Doors filminin bir karesi gibi birbirini tetiklediğini görebiliriz. Eminim o gün bu olayların içinde olanlar tetiklenen domino taşlarının nereye gidebileceğini hiç tahmin etmiyordu.

2003-2004 futbol sezonu! Bild Gazetesi’nin manşetindeki Borussia Dortmund ambleminin orta yerinde bir Türk bayrağı var. Niye? Çünkü iflas etmek üzere olan takımın en büyük hissedarı artık bir Türk, Sadettin Saran. 

Saran o yıllarda mali durumu çok kötüleşen ve ligde de küme düşme noktasına gelen Borussia Dortmund’un en büyük ikinci ortağı oluyordu. O günlerde Bild gazetesinin Türk bayraklı manşetinde ‘Karanlıkların içinden çıkıp gelen bir Türk Prens Alman takımını kurtardı’ yazıyordu.  

Bu duruma en çok gurbetçiler seviniyordu. Öyle ki bir gün stada maçı izlemeye giden Sadettin Saran’ın boynuna sarılan Türk bir temizlik görevlisi ‘Bizi burada adam yerine koymazlarken bizden birinin gelip takımın ortağı olması göğsümüzü kabarttı’ diyecekti.

Almanya’daki Türkler çok mutluydu, ama muhafazakar Borussia Dortmund taraftarı aynı duyguları taşımıyordu. Türk yatırımcı istemiyoruz diye tepki gösteriyorlardı. Hatta Sadettin Saran Şansölye Helmut Kohl’ün bile dikkatini çekmiş, yardımcılarına onun kim olduğunu sormuştu. 

Ve nihayetinde bir süre sonra Saran elindeki hisseleri kulübe geri satarak Borussia Dortmund’la ortaklığını sona erdirdi. Ancak Sadettin Saran’ın kulüp ortaklığını sona erdirmeden önce verdiği bir karar bugün belki de futbol dünyasında önemli bir yol ayrımına neden olacaktı. 

Bir gün telefonu çaldı, arayan Borussia Dortmund’un CEO’suydu. Telefonda kendisine henüz 16 yaşında olan Nuri Şahin’in Beşiktaş’a transferi için anlaşmaya varıldığını ve imzaların atılacağını söylüyordu. 

Ancak Sadettin Saran yöneticiliğin verdiği deneyimle bu transfere razı olmadı. Saran 2015 yılında Bülent Ecevit Üniversitesi’nde yaptığı bir konuşmada o durumu şöyle anlatıyor:

‘Nuri Şahin’in Beşiktaş’a transferine ben engel oldum. Çok yetenekliydi, bir futbol yöneticisi, bir spor adamı olarak Türkiye’deki ortamın onun başarısına engel olabileceğini düşündüm ve Nuri Şahin’in Beşiktaş’a gitmesine engel oldum.’

2008 yılında Jürgen Klopp Borussia Dortmund’a teknik direktör oldu. Nuri Şahin 2011 yılında Real Madrid’e transfer olacaktı. Saran belki de o gün verdiği bu yerinde kararla Nuri Şahin’e bambaşka kapıların açılmasına neden oldu. Eğer Nuri Şahin o gün Beşiktaş’a transfer olsaydı, Sergen Yalçın’ın takım arkadaşı olacaktı. 

Son günlerde Nuri Şahin’in Borussia Dortmund’daki kariyeri çok konuşuluyor. Nuri Şahin Borussia Dortmund kulüp tarihinde iç sahada yedi resmi maçı kazanan ilk teknik direktör oldu.

Evet dün gece Mainz’a 3-1 yenildi, ancak futbol tam da bu değil mi? Barcelona ve Milan’ın yerle bir ettiği Real Madrid bu sezon iyi durumda mı? Ya Manchester United’ın üst üste aldığı kötü sonuçlar? Fenerbahçe’yi yöneten Mourinho? Birkaç hafta önce Kasımpaşa maçında sahada neredeyse yok olan Galatasaray bu hafta Tottenham maçında enfes bir futbol oynamadı mı? 

Futbol dünyası her zaman roller coster gibi inişler ve çıkışlar var. Bu hafta The Athletic’te ‘Nuri Şahin Borussia Dortmund için doğru bir teknik direktör mü?’ başlıklı yazıda teknik adamın Dortmund’un DNA’sından gelen parlak zekâsı ve fikirleri olan genç bir koç olduğu yazıldı. 

Kendi adıma futbolu ve sporu seven bir kadın olarak yurtdışında oynayan tüm sporcularımızı çok destekliyorum. Ancak bizim ülkemizin havasından mı suyundan mı bilinmez, biz başarılı olanı takdir etmekten kaçınırız. Bakın en son Kadın Voleybol Milli Takımımızın başına gelenleri gördük. Nerede başarılı bir Türk varsa aman efendim sepet efendim diye önce kendimiz bir güzel yerden yere vururuz. Umarım bir gün Borussia Dortmund’un ünlü sarı duvarında Nuri Şahin’in şampiyon olduğu pankartları da görürüz.

15 gün önce yeğenim Can Haktan ile Londra’da Stamford Bridge Stadyumu’nda Chelsea- Newcastle United maçını izledik. Maçlara giden biri olarak gördüğüm manzara beni çok şaşırttı. Maça gelenlerin yaş ortalaması çok yüksekti ve sadece erkekler değil kadın taraftar da çoktu. Elinde bastonu, hatta tekerlekli sandalyesiyle maça gelen teyzeler vardı. Kimi dede-torun, anneanne-torun maça gelmişlerdi. Hatta elinde bastonuyla maça gelen bir yaşlı teyze tam önümde oturuyordu. Chelsea taraftarı olan İngiliz bir arkadaşıma durumu anlatınca güldü, inan, o gördüğün yaşlı kişilerin üyelikleri dedelerinden onlara geçmiştir dedi. Maç sırasında tezahürat bile yapılmadı neredeyse. Maçtan önce içeride birasını içip hamburgerini yiyen taraftar maçını seyretti ve evine dağıldı.

Ölümünün 86.yılında ülkemizin kurucusu ebedi önder Mustafa Kemal Atatürk’ü saygı, sevgi ve özlemle anıyorum. 

Meraklısına

*Sadettin Saran, İçindeki Dağı Aş, 2012, Destek Yayınları.

*Sliding Doors/Rastlantının Böylesi, film, 1998.