Merak dolapları yani Wunderkammer -Curiosity Cabinet günümüz müzelerinin öncüsü olarak kabul edilir. 16.yüzyılda coğrafi keşifler nedeniyle uzak ülkelere giden soylular ve kaşifler daha önce hiç görmedikleri bitkiler, hayvanlar ve objelerle karşılaşmışlardı. Bu materyali de Avrupa’ya dönerken yanlarında getirmiş ve evlerinde sergilemişlerdi.
Avrupalıların daha önce görmediği bitkiler, baharatlar, hayvan fosilleri, hatta bir muz, fildişi bir tarak, timsah yumurtası, lale soğanı, gül, kiraz, portakal, armut, karadut gibi doğu dünyası için sıradan nesneler çok ilgi görmüş, merak dolaplarının ünü iyiden iyiye yayılmıştı.
Botanikçi ve bahçıvan John Tradescant’in Berberi kıyısı yani Kuzey Afrika ziyaretleri dönüşünde beraberinde getirdiği bitki ve doğal türlerden oluşan nadir eşya dolabı ilk müzenin de temellerini attı.
Sürekli genişlettiği bu eşya dolabı 1656 yılında “Musaeum Tradescantium” adını aldı. John Tradescant’ın ölümünden sonra koleksiyonu Elias Ashmole’e geçti. Ashmole elindeki bu koleksiyonu 1683 yılında Oxford Üniversitesi’ne bağışlayacak ve koleksiyon İngiltere’nin ilk müzesi, dünyanın ilk üniversite müzesi Ashmolean Museum’a dönüşecekti.
İngiliz kaşiflerin 16.ve 17.yüzyılda dünyanın birçok bölgesinden topladığı doğa ve sanat örnekleri onlara koleksiyonculukta önemli bir ilerleme fırsatı getirecekti.
Stuart Hall müzelerde sergilenen materyallerin anlamları hakkında araştırma yaparken sergilenen bu eserlerin yorumlayıcının hayatında temsil ettiği anlama dikkat çekiyordu. Kişinin yarattığı eserlerde içine doğduğu aileden yaşadığı toprağa, aldığı eğitime ve hayat görüşüne kadar birçok yansıma görürüz. Mesela Caravaggio’nun tablolarında yaşadığı dönemin vahşi ve acımasız hayatı vardır. Edward Hopper’ın eserlerinde Amerikan gündelik hayatından sahneler görürüz. Yıllardır doğduğu ülke Çin’den uzakta sürgün yaşayan Ai Wei Wei’nin eserleri bir Çin resmi geçididir adeta.
Seneler önce SFMoMA’da Duane Hanson’ın Policeman adlı hiperrealist heykelini gördüğümde bir müzede neden polis heykeli sergiliyorlar diye yadırgamıştım, ancak birkaç zaman sonra San Francisco State Üniversitesi’ne başladığım gün oryantasyon dersinde bize öğrettikleri ilk şey polise itaat etmek olacaktı.
Vuslat Doğan Sabancı, sanat dünyasında kullandığı ismiyle Vuslat, 13 Haziran 2023 tarihinde Baksı Müzesi’nde açtığı Emanet adlı sergide, “Hayatın size emanet ettiği ve sizin bu emaneti göz ardı ettiğiniz, yeterince koruyup kollamadığınızı fark ettiğiniz ne var? Sizi kendinize bu soruyu sormaya davet ediyorum. En büyük emanet hayatın kendisi” derken iki ay sonra ailece geçirecekleri büyük kazadan habersizdi.
Hayatın büyük kırılma anları vardır. O andan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Yaşam yeniden sorgulanır, hayatın Z Raporu çıkarılır. O kırılma anından sonra yepyeni bir hayat başlar.
Yaşam bize verilmiş en büyük emanet değil mi? Bize verilen bu emaneti nasıl değerlendiriyoruz, emanete hıyanet mi ediyoruz? Yoksa ona kırılgan bir nesne gibi mi davranıyoruz? Babalar evlenirken kızlarını eşlerine emanet eder, çocuklar öğretmene emanet edilir. Yola çıkan, askere giden Allah’a emanet edilir. Bir çeşit teslimiyettir aslında bu. Emanet, bize ait olmayan bir şeyi kendimizinmiş gibi özenle ve koruyarak sahip olmadan sahip çıkmaktır.
Vuslat’ın emanet sergisinde aile köklerinden bize emanet edilen mirasın izlerini görüyoruz. Bu bazen bir masal, bazen bir anı, bazen bir doku hafızamızda kalan bağlar. Sergilenen eserler göbek bağımızın olduğu topraklara -içerideyken- dışarıdan bakmayı, köklerimizi yeniden keşfederek bize emanet edilen mirası anlamamızı sağlıyor. Emanet sergisi Baksı Müzesi’nin ardından bu kez İstanbul’da…
Hayata yeniden hoş geldin Vuslat!
Sergiyi gezdikten sonra Vuslat’ın oğlu Kaan Sabancı’nın 2022 yılında çıkardığı şiir kitabı “Ben Bu Saçmalığı Bırakamam”daki şu dizeleri aklıma geldi;
Kaan Sabancı ben,
Aristokrat olmayı bilmeyen Anadolulu
Anadolu’yu görmemiş aristokrat
İstanbul’un çocuğu
Alnında arada kalmışlık yazan
Ne yaz ne kış, tam da arada kalmış olan…
Meraklısı için:
*Vuslat, Emanet, 30 Haziran 2024’e kadar Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi’nde.
*Tıpkı basım belgeleriyle Kew Royal Botanik Garden Koleksiyonu-Bitki Avcıları, İş Bankası Yayınları.
*Ressam Edward Hopper’ın 13 tablosunda resmettiği Shiley’in hikayesini anlatan film
Shirley: Visions of Reality.