Onlar gelenekleri yıktı, klişelerden arınmış evrensel bir dünya hayalleri vardı. Bilinçaltının, rüyaların gerçek olabileceğine inandılar. Rasyonel aklın sınırlarını zorladılar. 

1.Dünya Savaşı’nın etkileri henüz yeni yeni geçmeye başlamıştı. 20’li yaşlarda dört genç André Breton, Louis Aragon, Philippe Soupault, Eugene Grindel dünyayı yerinden oynatacak bir adım atıyordu. 

Breton aslında doktordu, psikiyatri okumuştu. 10 Ekim 1924 tarihinde Sürrealist Manifesto’yu yayınladığında imgelerin tuvale, şiire ve hayata yansımasını istiyordu ama bu akım dünyayı öyle etkisi altına aldı ki bir devrim yarattı. 

Rönesanstan o güne kadar tüm geleneksel duvarlar yıkılıyordu. Onlara göre özgürleşmenin yolu mantığın ötesine ulaşmak, rüyalardan, sembollerden, tesadüflerden ilham almaktı. 

Aslında sürrealistlere ilham veren Sigmund Freud’un bilinçdışı çalışmaları oldu. Breton da bir psikiyatristti. Bilinçdışının sanata yansıması onların hayalini kurduğu devrimi yarattı. Otomatizm, rüyalar, semboller, erotik imgelerle şekillenen yepyeni bir sanat dünyası. 

Akımın dört öncüsü zaman zaman çeşitli denemeler yaptı. Bunların birinde Breton ve Soupault kendilerini bir odaya kapatarak bilinçdışından akan düzensiz cümleleri not ettiler. Otomatik yazı tekniği ile kaydedilen bu yazılar 1919 yılında Louis Aragon’un Littérature adlı dergisinde yayınlandı ve sonra Manyetik Alanlar/ Les Champs Magnétiques adlı bir kitaba dönüştü. Bu ilk sürrealist metin olarak kabul edildi. 

Kuşkusuz sürrealizmin en önemli isimleri Salvador Dali, René Magritte, Joan Miró oldu. Andre Breton’un Ekim 1934’te yayınladığı Sürrealizm nedir? adlı kitabın kapağı René Magritte’e aitti. Ah ne güzel günlermiş! 

Fransa sürrealizmin 100.yılını Centre Pompidou’daki Surréalisme adlı sergiyle kutluyor. 

 

Sürrealizmin ikonik sanatçılarının resimleri, çizimleri, filmleri, fotoğrafları ve edebi belgeleri birleştiren sergi Salvador Dalí, René Magritte, Giorgio de Chirico, Max Ernst, Joan Miró ve kadın Sürrealistler Leonora Carrington, Ithell Colquhoun, Dora Maar eserlerini sunuyor. 

Sergi hem kronolojik hem de tematik olarak düzenlenmiş, sürrealist düşünceye ilham veren edebi figürleri de içeren 14 bölüme ayrılmış. Serginin kalbinde, Fransa Ulusal Kütüphanesi’nden ödünç alınan Sürrealist Manifesto’nun orijinal el yazmasını da var. 4 Eylül 2024’te açılan sergi 13 Ocak 2025 tarihine kadar açık. 

Ekim 1924’te bundan tam 100 yıl önce André Breton ve arkadaşları sürrealizmin ilk adımlarını atarken ondan birkaç gün önce 22 Eylül 1924 tarihinde Mustafa Kemal Samsun’da, İstiklal Ticaret Mektebi’nde öğretmenlere yaptığı konuşmada: “Dünyada her şey için medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için, en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlmin ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir” diyordu. 

Gerçek dünyanın ötesinde sanki hiç gelmeyecekmiş gibi gelen günlerin sonunda bugün teknolojinin neredeyse tüm nimetleri hayatımızda ama biz sürreel bir ülkenin başkentinde adeta fotosentez yaparak yaşamaya çalışıyoruz. 

Sürrealistler bugün bombaya dönüşen çağrı cihazlarını, kadınları, çocukları, hayvanları katledenleri, 21. yüzyılı cahiliye dönemine çevirmek isteyen taliban ruhlarla birlikte sürrealizmden post-trutha evrilen bir dünyada aklımızı oynatmadan yaşamaya çalıştığımızı görseydi acaba hangi akımı yaratırdı? 

Sürrealizmin başkentinden sevgiler…