Biliyorum çoğumuz berbat bir ruh hali içindeyiz, her gün gözümüzün önünde yaşanan haksızlıklara, adaletsizliklere, kabalıklara, hukuksuzluklara, hoyratlıklara şahit oluyoruz. Çocuklar kayboluyor, kadınlar katlediliyor, hayvanlar, doğa can çekişiyor. Herkes çaresiz bir kabulleniş içinde öfkesi yüreğine saplanmış hayata tutunmaya çalışıyor.
Geçen gün Ömer Koç’un kurucusu olduğu Arter’deki ilk sergisine giderken tam da bu ruh halindeydim.
Neler mi gördüm?
Bu yazıyı okurken varsın, ya sonra? Farz et ki sen yoksun?
İşte Hz.İsa, Tanrı’nın oğlu!
30 cm’e 2 metrelik tabutunda, gözleri açık, çarmıhtan yeni indirilmiş gibi, bedenini delen çivilerin izlerini dahi görebiliyorsun. İsa, bir peygamberi bile tüm insanlarla eşitleyen yerde, yani tabutunda boylu boyunca yatıyor.
Evan Penny’nin “Holbein’e Saygı-Homage to Holbein” adlı bu eseri, Hans Holbein’in 1521 yılında yaptığı “Mezardaki Ölü İsa- The Dead Christ in the Tomb” adlı tablosuna bir gönderme.
Eser, kim olursak olalım hepimizin bir gün bir mezar taşı olacağımız gerçeğini yüzümüze çarpıyor.
Hayatı doyasıya yaşamanıza işaret eden bir başkası daha, Nancy Fouts’un Çok Geç- Too Late eseri, can simidini takmış bir iskelet bu!
Ömer Koç ile hiç tanışmadım, ancak babaannesi Sadberk Hanım ve çok sevdiği halası Sevgi Gönül’den aldığı sanat geninin ne kadar güçlü olduğunu biliyorum. 80’li yıllardan beri biriktirdiği kitaplar ve sanat eserleriyle sanırım Türkiye’nin en büyük koleksiyoneri ama onun için sadece bir koleksiyoner demek çok sınırlı bir tanımlama olur. Biz göremesek de entelektüel birikiminin ve sanat zevkinin ne kadar geniş olduğu her daim konuşulur.
Ancak Ömer Koç’un iş insanı, hayırsever, koleksiyoner gibi kimliklerinin yanı sıra Kapı Çalana Açılır, İçimdeki Çocuk, Göz Alabildiğine İstanbul adlı sergilerini de gezen biri olarak diyebilirim ki sanırım oldukça muzip, eğlenceli ve hatta nüktedan birisi aynı zamanda.
Yoksa o protez gözleri koleksiyonuna kim alır? Ya Trump başlıklı tuvalet fırçasını? Hele Ondrej Brody’nin “Hitler” adlı eserini görünce kahkahayı patlatmanız garanti!
Şahsen beni en çok güldüren bir başka parça Pilar Albarracin’in yatakta uzanmış sigara içen bir kadınla bir öküzün fotoğrafı, eserin adı “kızlar öküzü sever” olmalıymış.
Sergi gerçekten hayat gibi, girer girmez yerde yatan hiperrealist heykeller aklınızı alıyor, tam onu atlattım derken bir koridorda karşınıza ölüm çıkıyor, başka bir köşeyi dönüyorsunuz şehvet, tutku, hayaletler sarıyor etrafınızı, bir anda tarih, biyoloji, edebiyatla burun buruna geliyorsunuz. Dedim ya bu sergi de hayat gibi tekinsiz…
Bir yanda İrfan Önürmen’in “Müfredat” adlı eserinde kafaları sıralara düşmüş öğrencileri görüyorsunuz, bir yanda hiçbir yere çıkmayan merdivenleri, öteki duvarda Andy Warhol’u, Roy Lichtenstein’i…
Ve tabi Ömer Koç koleksiyonlarının vazgeçilmezleri Gergedanlar, Oscar Wilde ve Baudlaire’in el yazmaları. Orhan Veli’in el yazısıyla “Bir de rakı şişesinde balık olsam” sözleri, Nazım Hikmet’in el yazması dizeleri, Mustafa Kemal’in el yazması mektubunu, görmelisiniz…
Sergide Picasso, Chagall, Andy Warhol, Osman Hamdi Bey, Mapplethorpe, Gürbüz Doğan Ekşioğlu, Giacometti, Nuri İyem, David Hockney, Füreya, İhap Hulusi Görey, Klimt, Cecil Beaton, Ahu Akgün gibi dünyaca ünlü 400 sanatçının 600 eseri var.
Objektif olamayacağım, çok kıskandım. Kim Oscar Wilde’ın Mustafa Kemal Atatürk’ün, Nazım Hikmet’in, Orhan Veli’nin, Proust’un el yazmalarına, çok sevdiğim David Hockney’in, Chuck Close’un, Füreya’nın, Giocometti’nin eserlerine sahip olmak istemez ki?
Ömer Koç’a hangi motivasyonla bu eserleri topladığını sormak isterdim. Bir insan neden koleksiyonuna protez göz almak ister? Tüm eserler belli bir konsept ile mi toplandı? Kendisi hangi sanat ile meşgul oluyor? Anonim birçok eser gördüm, acaba bunların içinde bizzat kendisinin yaptığı bir eser var mı? Bu kadar sanat eserini nerede ve nasıl koruyor? Koleksiyonunda kaç eser var? Eserleri seçerken neye dikkat ediyor?
Arter’in ringinden Gezi Parkı’nın önünde indim. Taksim’den Sıraselviler’e doğru yürürken Pakistan ve Hindistan lokantasının önünden geçip saçları yeni ekilmiş Ortadoğulu turistlerin büyük bir gürültüyle tatlı yediği baklavacıları izleyerek geçtim. Sergide Mustafa Kemal Atatürk’ün resminin üstünde Napolyon Bonapart’ın “Vatanını kurtaran bir kişi hiçbir kanunu ihlal etmiş sayılamaz- Celui qui sauve sa Patrie ne viole aucune loi” sözleri vardı, eve doğru yürürken bu sözleri yeniden düşündüm.
Hayattaki adaletsizliklerle çaresizce boğuşurken şehrindeki Picasso’yu,Andy Warhol’u, Oscar Wilde’ı, Klimt’i kaçırma !
Sergi 29.12.2024 tarihine kadar açık…
*Farz et ki sen yoksun, Arter.
Ömer Koç Özel Koleksiyonu,
Küratör:Selen Ansen
*Yatak tüm sırları açığa çıkarır/Le lit découverte tous les secrets! Voltaire