Temmuz sonu itibariyle yüzde 61.78 olan yıllık enflasyonun 3 Eylül’de yüzde 52-53’lerde, 3 Ekim’de ise yüzde 48-49 civarında açıklanması bekleniyor. Yani eylül sonu itibariyle yüksek baz etkisi gidince enflasyonda 40’lı rakamları görmüş olacağız. Ekonomi yönetiminin dört gözle beklediği bu düşüş ardından işin devamının gelip gelemeyeceği halkın memnun edilip edilemeyeceği ise bugünden bakıldığında şüpheli görülüyor.
Ekonomi yönetiminin başından beri baz etkisiyle enflasyondaki yıllık düşüşe bel bağladığını, bunun ardından beklentilerin daha kuvvetli biçimde geri gelmesini planladığı biliniyor. Ancak işin şüpheli görülen yanlarına bakıldığında 40’lı oranlara hatta 2025’de yüzde 30’un altına inecek yıllık enflasyon rakamlarının ilk aşamada 20’nin altına gelebilmesi daha sonra da söz verilen tek haneli rakamlara ulaşılması mevcut koşullarda imkansız görülüyor.
İktisatçılar ve deneyimli merkez bankacılar enflasyondaki kritik eşikler olduğunu, burada ilk eşiğin 50’nın altına gelmek ikinci kuvvetli eşiğin ise yüzde 20’nin altına inmek olduğunu söylüyorlar. En son da yüzde 10’un altına inmek gerekeceğin ve bu sürecin çok zor geçeceğini belirtiyorlar.
İktisatçılar mevcut uygulama çerçevesinde, 2025 yılı sonuna gelindiğinde inilebilecek rakamın yüzde 25 civarında olabileceği, bunun altına inmek için ise radikal işler yapılması gerekeceği görüşündeler. Bu konuda da özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomide popülist olmayan radikal kararlar almak konusundaki tavrının ise umut vermediğini hatırlatıyorlar.
Yüzde 25’e inince halk memnun olacak mı?
Enflasyonun 40’lı rakamlara inmesi diyelim ki yüzde 25’lere kadar gerilemesi çok önemli bir aşama olur ama bunun toplumsal kesimlerde yaratacağı etkinin ekonomi yönetiminin planladığından çok daha az olacağı tahmin ediliyor. Çünkü dar ve sabit gelirlinin, orta direğin satın alma gücü çok eridi ve yüzde 25’e inecek yıllık enflasyon onlar için memnun olacakları bir oran olmaktan çıkmış durumda. Çünkü yüzde 25’e inildiğinde de fiyatlar hala önemli ölçüde artmaya devam edecek, insanların hayat pahalılığından şikayeti bitmeyecek.
Geçtiğimiz üç yıl boyunca, zaten uygulanan program nedeniyle gelirleri yeterince artmayıp satın alma gücü eriyen vatandaşın hayatında yüzde 25’in etkisi sanıldığından çok daha düşük olacak. Yani yeni bir seçim sürecine girilirken enflasyonun yüzde 20’lere indirilmesi halinde bile vatandaş memnuniyetinin, iktidarın umduğu kadar olmayacağı bence kesin. Mutlaka çok kısa süre içerisinde 2025 yılı ve sonrasında yüzde 20’lerde oluşacak kilidi kırıp tek haneye gitmeyi sağlayacak önemli yapısal tedbirler ve reformların hayata geçirilmesi gerekiyor.
Kamuda tasarruf tedbirlerine vergi gelirlerini artıracak önlemlere bile izin vermeyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bu kadar önemli kararları kabul etmesi ihtimal dahilinde görülmüyor. Önümüzdeki günlerde açıklanacak OVP’de ekimde TBMM açıldığında gündeme gelmesi beklenen yeni vergi paketlerinde böyle kararların yer alacağına ilişkin umudun pek olmadığını da söylemeliyiz.
Kaldı ki çalışan ve emekliden uzun süredir gelen şikayetlere, çiftçiler ve esnaf başta olmak üzere özel sektörün tümünden gelen büyük şikayetler eklendi. Bu şikayetlerin ekonomik daralma derinleştiğinde yıl sonuna doğru daha da artması kaçınılmaz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yılbaşı maaş zamları konusunda alacağı tavra iş dünyasının taleplerine ne yanıt vereceğine ve bütçe gelirlerinin artırılmasına ne diyeceğine ilişkin çok ciddi şüpheler var.
Halk mevcut tablonun sahibini görüyor
Bunun yanı sıra vatandaşın memnuniyeti konusunda belirli bir eşiğin aşağı doğru aşıldığını da söylemek mümkün. Geniş toplumsal kesimler, enflasyon belasının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tercihleriyle başımıza geldiğini, yüzde 75’lik tepe noktadan yüzde 40’lara inilse bile yine de yüksek kalacak bu oranların sorumluluğunun aynı iktidarda olduğunu artık görüyor. Bunun yanında üç yıllık süre içerisinde yoksulluğun bariz biçimde artması gelir dağılımının uygulanan politikalar nedeniyle iyice bozulması da, artık fazla görünür oldu.
Bu sorunun enflasyon 25’e inse bile kısa sürede vatandaşta memnuniyet yaratamayacağını bence artık AKP de görüyor. Çözümün tek haneye hızlı biçimde inmek olduğunu, ancak bunun gerektirdiği önlemlerin toplumsal kesimlerde yaratacağı sıkıntıyı iyice artıracağından çekiniliyor olabilir. Siyasi olarak ”Üç yıl sonra seçim yapılacak olsa bile, bu süre içerisinde AKP’nin yeniden birinci parti olmasını sağlayacak ekonomik gelişmelerin yaşanamayacağı” konusundaki kanının da giderek pekiştiği görülüyor.
Umarız AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomideki büyük sıkıntının yanında hukuk ve demokrasi alanındaki geri gidişlerin de toplumda yarattığı huzursuzluğun iyice büyümesine yol açtığını bunun oy kaybına yol açtığını da görüyordur.
Yani enflasyon 2025’de yüzde 25’e inse bile sorunlar bitmeyecek.