Ne kadar verilere henüz tam olarak yansımasa da şirketler daralan talebi hissetmeye başladıklarından şikayet eder oldu. Bu şikayetlerin artmasının Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in seçim sonrası düşündüğü ek sıkılaşma tedbirlerinin alınmasına engel olup olmayacağı şimdiden tartışılmaya başladı.
Son iki-üç yıldır uygulanan yanlış ekonomi politikaları nedeniyle oluşan yüksek enflasyon değişik iş kesimlerine ve bankalara yoğun servet transferi yapılmasını sağladı. Buna karşılık aynı politikalar yoksullaşmanın giderek artmasına neden oldu. Ancak özel sektörün şikayetleri AKP’de daha fazla duyuluyor. Özellikle esnaf ve küçük boy işletmelerden artan faiz oranları ve daralan taleple ilgili gelen şikayetlerin giderek artmaya başladığını gözlemliyoruz.
Bu artan şikayetler AKP içinde giderek daha fazla dillendiriliyor. Bunun yanında AKP tabanında başta emekliler olmak üzere yoksullaşmanın ve hayat pahalılığının halkta yarattığı rahatsızlıkların da şikâyet konusu olmaya başladığı söylenebilir. Tüm bu şikayetler nedeniyle AKP örgütleri ve parti yönetimi nezdinde uygulanan sıkı para politikasının daha uzun süre sürdürülemeyeceği alttan alta konuşulmaya başladı.
Özellikle Anadolu’daki küçük ve orta boy işletmelerden gelen şikayetlerin AKP’de daha çok yankı uyandırdığı biliniyor. Esnafın dertleri ve halkın satın alma gücünün iyice zayıflaması konusunda bölge milletvekilleri yönetime gelen şikayetleri aktarıyor, önlem alınmasını istiyorlar. Bu milletvekillerinin partide son günlerde “hem enflasyon düşmüyor, hem de kimseyi memnun edemiyoruz” dediği ve gruplar halinde bunun konuşulduğunu duyuyoruz.
Buna karşılık seçim öncesinde mümkün olduğunca geniş kesimleri memnun etmeye dönük yeni yeni kararlar alınmasına rağmen artık Mehmet Şimşek ve ekibinin bu konularda fazla direnç göstermediği de görülüyor. Ancak seçimlerden sonra, seçim sonuçlarına da bağlı olarak bu konudaki şikayetlerin karar alma mercilerine nasıl yansıyacağı artık tartışılmaya başladı.
Mehmet Şimşek’in işi zor
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in bu konudaki şikayetleri bildiğini, özellikle belirli iş kesimlerinden partiye gelen şikayetlerin farkında olduğunu duyuyoruz. Buna karşılık Bakan Şimşek’in seçim sonrasında alınması gereken yeni tedbirler konusunda çalışmaya başladığı da kaydediliyor. Bakan Şimşek’in son Merkez Bankası Başkanı değişiminde de görüldüğü gibi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile ilişkisinin iyi olduğu, bu nedenle seçim sonrası alınacak tedbirler konusunda umutlu olduğu gözleniyor. Ancak seçim sonuçlarının da etkisiyle Erdoğan’ın seçim sonrasında yapacağı tercihler konusunda birbirinin tam tersi tahminler ve yorumlar yapıldığını da söylemek gerekiyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek seçime kadar Anadolu’yu dolaşarak özellikle iş kesimi temsilcileri ile bir araya geliyor. Şimşek enflasyonla mücadelenin neden önemli olduğunu, enflasyon kalıcı tek haneye düşmeden sürdürülebilir büyüme olamayacağını anlatmaya çalışıyor.
Bakan Şimşek’in işinin çok zor olduğu kesin. Bunu açıkça dile getirmese bile geniş bir iş kesiminin aslında enflasyondan memnun olduğunu, kur artışı ve ucuz kredi taleplerini bu nedenle dile getirdiğini Bakan Şimşek de çok iyi biliyor. Buna rağmen seçimden sonra enflasyonu tek haneye indirecek parasal ve mali tedbirlerle yapısal tedbirleri hayata geçirme konusunda umudunu koruyor.
Şimşek’in planı
Seçimlerin ardından bozulan enflasyon beklentileri nedeniyle ek faiz artışları kaçınılmaz olabilir. Bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ikna edilebileceğini tahmin ediyorum. Ancak bunun yanında alınması gereken tedbirler, özellikle büyümenin daraltılması sonucunu doğuracak adımlar konusunda Erdoğan’dan itiraz gelme ihtimali çok yüksek.
Şimşek hazırlanacak güçlendirici bir ekonomik programla birlikte, küresel finans ikliminin de etkisiyle yılın ikinci yarısında güçlü bir yabancı sermaye akışı bekliyor. Bunun için bir yandan dışarıya güven verecek kapsamlı bir program gerekirken öte yandan KİT reformunda olduğu gibi doğrudan yabancı sermaye gelişinin yolunu açacak düzenlemeleri de yapmak istiyor.
Bununla birlikte, gayrimenkullerin vergilendirilmesi gibi ek gelir artıcı önlemler, adına tasarruf demeden kamu harcamalarının kısılması için yeni tedbirler alma niyetinde. Yanı sıra mevduat başta tasarruf araçları ve diğer alanlardaki vergi muafiyetlerini mümkün olduğunca temizleyip gelir artırma yolunu seçecek. Tüm bu önlemlerle birlikte, güven verici bir unsur olarak, yüzde 6.4 olarak belirlenen 2024 yılındaki bütçe açığının milli gelire oranını da büyük ölçüde düşürmek istiyor.
Tüm bunlara karşılık, AKP’nin dayandığı toplumsal kesimlerin başında gelen küçük ve orta boy işletme sahiplerinde “Cumhurbaşkanı büyümeden fedakarlık gerektiren kararlara izin vermez” gibi güçlü bir kanı var. Zaten yapılacak tercih de bu noktada kilitleniyor; en az iki yıllığına düşük büyümeye razı olunmadığı takdirde enflasyonla güçlü mücadelenin mümkün olamayacağı ortada.