BDDK ve Merkez Bankası’nın kararlarıyla kredi kartı ve tüketici kredisi borçlarını ödeyemeyenlere, 60 ay vadeyle borçlarını yapılandırma hakkı tanındı. Bu karar “Hükümet vatandaşın sesini mi duymaya başladı?” şeklindeki umutlu sorulara neden oldu ama kolaylığın, alacakları büyüyen ve batıkların artmasından korkan bankaların talebi üzerine gerçekleştirildiğini öğrendik.
Konunun yaklaşık 2 hafta önceki Finansal İstikrar Komitesi toplantısında ele alındığı ve bankalarda büyümesi beklenen sorunu çözmek için formül bulunması için karar çıktığını öğrendik. Bürokratların bulduğu çözüm için Bakan Mehmet Şimşek’in ABD’den dönmesi beklendi. Bakanın onay vermesi üzerine bir yandan konuyla ilgili açıklamalar yapılarak kararlar açıklanmış.
Yapılan açıklamalarda “iki kurumun koordineli çalışması sonucu” bu kararların alındığı ibaresine yer verilmesi ise ilginçti. Zaten bu iki kurumun yasal olarak da, alanları ve bürokrasinin gereği birlikte çalışması zorunlu iken, sanki özel bir durummuş gibi lanse etmeleri şaşırtıcı. Kamuoyunda BDDK’nın, Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun varlığı nedeniyle, Bakan Mehmet Şimşek’le uyumlu çalışmadığı yönündeki söylentiler nedeniyle bu tür bir açıklamaya gerek duyulduğunu tahmin ediyorum. Bu bile, ekonomi yönetiminde tam koordinasyon olmadığı yolundaki söylentilerin aslında yersiz olmadığını da ortaya koymuş oldu.
Faizler düşse de oran hala çok yüksek
Bankacılar yasal takibe girmiş kredi kartı borçlarının, toplamın yüzde 2.8’ine ulaştığını, bu çok yüksek bir oran olmasa da, bankaların önümüzdeki dönemde batık kısmın giderek büyümesini bekledikleri belirtildi. Takibe girdikten sonra 90 gün içinde, prosedürün bitip, alacakların batık hale geldiğini hatırlatan bankacılar, bu aşamada kredi kartlarının iptalinin gerektiğini ifade ettiler. Gidişatı gören bankaların önümüzdeki dönemde ekonomideki daralma devam edeceği için sorunun büyümesinden korktuğu belirtildi. Yani batık dediğimiz tahsili gecikmiş alacak sınıfına girmeden, bir ay ödenmeyen borçlara 60 gün içinde ödemek üzere yapılandırılmasına yasal zemin hazırlandığını kaydettiler.
Yeniden yapılandırma için 25 bin TL’nin altında limiti olan kredi kartlarına uygulanacak faiz oranı düşük tutulurken, yüksek limitli kartlara daha yüksek faiz uygulanması öngörüldü. Bankacılar ve bir not yayımlayan Merkez Bankası zaten bu düşük limitli kartlarda ödeyememe sorununun büyük olduğunu kaydettiler. Bu açıdan dar gelirli olup kredi kartını taksitlendiren ve faizler yükselince ödeyemez hale gelen vatandaşların kapsama alındığı anlaşılıyor.
Buna karşılık uygulanan aylık yüzde 3.15 oranındaki faiz oranı bile banka ve sigorta muameleleri vergisi, işlem vergisi gibi ek yükleri eklediğinizde aylık faiz oranı yüzde 4’ün üstüne çıkıyor. Bu da yıllık bileşik faiz olarak bakıldığında yüzde 45-50 civarında bir faiz anlamına geliyor. Bu oranın bile hala çok yüksek olduğu gözönüne alınırsa, zorunlu olarak kartını kaybetme tehlikesi olanların bu yola başvuracağı tahmin ediliyor.
Bu arada tüketici kredilerinin ödenmeyen kısımları için de 60 ay vade tanındı ama burada bir faiz oranı belirlenmedi. Merkez Bankası yasal olarak sadece kredi kartları için asgari faiz belirliyor, tüketici kredisi faizleri müşteriyle yapılan sözleşme uyarınca banka ve müşteri arasında belirleniyor.
Konut kredileri kıpırdanıyor
Bu arada kredi piyasasında yeni gelişmelerden biri konut kredilerinde bir kıpırdanmanın başlamış olması. Yıllık konut kredilerindeki artış yüzde 3.7 ama, kredilerin ivmesine bakılınca bu oranın yüzde 15’e çıktığı görülüyor. Bu ivme rakamı son aylardaki ortalama artışların yıllık olarak hesaplanması yöntemiyle bulunuyor. Bu orana sıfırdan gelindiğini hatırlatmak gerekiyor ama hala yüzde 15 rakamı da yüksek bir rakam değil. Ancak kıpırdanmayı da gösteriyor
Konut kredilerinin faizlerine bakıldığında, ortalamada yüzde 43.2 olarak gözüküyor. Piyasalarda son haftalarda konut kredisi oranlarının düşmeye başladığı, talepte de yeniden canlanma işaretleri olduğu konuşuluyor. Bankalar uzun vadeli verdikleri konut kredilerinde faiz oranlarını, Merkez’in faiz indirimi başladığında, daha yüksek oranda indiriyorlar. 5-10 yıllık olarak bakıldığında, enflasyonun ve buna bağlı politika faizinin düşmesi halinde, bu oranlar bankalar için çok karlı olacağı için şimdiden vermek için yarışa girebilirler.
Bu arada şahsen konuştuğum konut işinde olan iş insanlarının harıl harıl çevrelerine “Merkez Bankası faiz indirimine ne zaman başlar” diye sorduklarına şahit oluyorum. “Faizler inse bile küçük oranlarda iner, ne bekliyorsunuz” dediğimizde ise “faizler inmeye başladığında hemen talepte artış olacak demektir. O nedenle yeni projeler için satış fiyatı belirlemek için faiz düşüşünün başlamasını bekliyoruz” yanıtını veriyorlar.
Kısacası; betona dayalı ekonomi yakın zamanda geri dönerse şaşırmayalım.